CPJ'den Davutoğlu'na; Basın karşıtı uygulamaları durdurun
'CPJ araştırmaları Türkiyeli yetkililerin hassas konulara devamlı yayın yasağı getirerek halkı haber alma hakkından mahrum ettiğini gösteriyor'
Dünya çapında bazın özgürlüğünü teşvik eden bağımsız ve kar amacı
gütmeyen Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Başbakan Ahmet
Davutoğlu’na Türkiye’de yaşanan basın özgürlüğü ihlalleri ile
ilgili bir mektup yazdı.
9 Şubat pazartesi kurumun idari müdürü Joel Simon tarafından kaleme
alınan söz konusu mektupta, Gazetecileri Koruma Komitesi’nın
size bu mektubu Türkiye'deki yeni bir basın karşıtı dalga üzerine
Başbakana Davutoğlu’na uyarıda bulunmak ve Davutoğlu’nun
makamının gücünü bu uygulamaları tersine çevirmek için
kullanmasını istemek amacıyla yazdığı belirtildi.
Mektupta, 1 Şubat günü güneydoğu şehri Diyarbakır'dan bir savcı
Hollandalı serbest gazeteci Frederike Geerdink’in sosyal medyada
yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve Kürdistan Topluluklar
Birliği (KCK) için "propaganda yapmakla" suçlandığı ve suçlu
bulunması durumda Geerdink’in beş yıla kadar hapis cezasıyla karşı
karşıya kalacağı hatırlatıldı.
Söz konusu mektupta, Cumhuriyet gazetesinin basıldığı matbaayı
yönelik polis baskını ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Ceyda
Karan ve Hikmet Çetinkaya aleyhine cezai soruşturma başlatması
hatırlatılarak, Çetinkaya, Karan'ın sosyal medya üzerinden
ölüm tehditleri aldıkları kaydedildi.
Gazetecileri Koruma Komitesi mektubunda, aralık sonlarında gazeteci
Sedef Kabaş'ın evini yapılan polis baskınına, kısa süreliğine
gözaltına alınmasına, bilgisayarı ve telefonuna el konulmasına
değinilerek, Hollandalı gazeteci Frederike Geerdink'in
durumuna benzer şekilde, sosyal medya iletileri nedeniyle beş yıla
kadar hapis istemiyle karşı karşıya olduğuna atıf yapıldı.
Mektupta, 14 Aralık'ta polisin Zaman gazetesinin genel yayın
yönetmeni Ekrem Dumanlı gözaltına alınmasına ve Samanyolu
Televizyonu Başkanı Hidayet karaca'yı tutuklanmasına geniş yer
ayrıldı.
Mektupta ilgilerle ilgili suçlamaların ciddi suçlamalar olmasına
karşın yetkililerin henüz Dumanlı ve Karaca'nın herhangi bir suç
işlediklerine dair delil ortaya koymuş olmadıklarını vurguladı.
Mektupta, ‘Bu arada, Dumanlı için yurtdışına çıkış yasağı getirildi
ve Karaca 14 Aralık'tan bu yana hapiste mahkeme önüne çıkacağı günü
bekliyor. Bu iki kişi için mahkeme tarihi henüz belli değil.’
ifadelerine yer verildi.
Mektupta, ‘Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğüne karşı bu yakın
tarihli ihlaller, mesleki faaliyetten dolayı hapiste olan
gazetecilerin sayısındaki sert düşüş gibi hükumetiniz tarafından
atılan olumlu adımlara gölge düşürüyor.’ Denildi.
İşte mektubun tam metni:
Sayın Başbakan Davutoğlu,
Gazetecileri Koruma Komitesi size bu mektubu Türkiye'deki yeni bir
basın karşıtı dalga üzerine uyarıda bulunmak ve makamınızın gücünü
bu uygulamaları tersine çevirmek için kullanmanızı istemek amacıyla
yazıyor.
Ekim ayında Ankara'daki görüşmemizde makamınızın Türkiye'de mesleki
faaliyetlerinden dolayı tehdit edilen gazetecilere koruma
sağlayacağına dair taahhüdünü memnuniyetle karşılamıştık. Diğer
yetkililerle görüşmelerimizde de Türkiye'nin özgür basın ve ifade
özgürlüğü koşullarını iyileştirmeye yönelik yargı reformunu devam
ettirmeye kararlı olduğu konusunda temin edildik.
Ancak bazı toplantılardan çıkarken de medyaya yönelik resmi bir
düşmanlık olduğu hissine kapıldık ve bu düşmanlığı son aylarda
basın özgürlüğüne yönelik bir dizi saldırıda iş başında
gözlemledik. Bunlar arasında sosyal medyadaki faaliyetleri
dolayısıyla gazetecilerin taciz edilmeleri ve yargısal işleme tabi
tutulmaları, gazetecilerin sosyal medya iletilerinin engellenmesi,
hassas bir haberin işlenmesinin yasaklanması ile birlikte
gazetecilerin gözaltına alınmaları, polis baskınları ve cezai
soruşturmalara tabi tutulmaları var. Bu hareketlerin Türkiye'de
haberciliğe olumsuz etkisi var.
Bu belli vakaların detayları arasında şunlar bulunuyor:
--1 Şubat günü güneydoğu şehri Diyarbakır'dan bir savcı Hollandalı
serbest gazeteci Frederike Geerdink aleyhine onu sosyal medyada
yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve Kürdistan Topluluklar
Birliği (KCK) için "propaganda yapmakla" suçlayan bir iddianame
hazırladı. Suçlu bulunduğu durumda Geerdink beş yıla kadar hapis
cezasıyla karşı karşıya.
Geerdink 2006 yılından beri Türkiye'de gazeteci olarak çalışıyor;
odaklandığı konular arasında Kürt meselesi, siyaset ve insan
hakları var; ve çeşitli uluslararası yayınların yanı sıra Türkçe
haber sitesi Diken için de düzenli köşe yazıları yazıyor. Diken
köşe yazıları ve bazı sosyal medya paylaşımları Diyarbakır
Cumhuriyet Savcısı Hakan Özdemir'in iddiasına göre PKK ve KCK
övgüsü ile Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'a yönelik kötüleme içeriyordu. Savcı ayrıca iddianamesinde
Geerdink'in Türkiye'yi militan grup İslam Devleti'ne yardım eden
bir ülke gibi gösteriğini belirtti. Geerdink bu suçlamaların
tamamını reddetti; sadece haberlerini ve yorumlarını sosyal medyada
paylaşan bir gazeteci olduğunu söyledi. Nisan ayının sekizinci
gününde yargıç karşısına çıkacak.
Bu iddianame öncesinde Geerdink 6 Ocak günü gözaltına alınıp üç
saat süreyle sorgulanmış ve Diyarbakır'daki evi terörle mücadele
polisi tarafından aranmıştı.
--Basında yer alan haberlere göre Ocak ayı ortalarında polis
Cumhuriyet gazetesinin basıldığı matbaayı bastı ve İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı gazete ve köşe yazarları Ceyda Karan ve
Hikmet Çetinkaya aleyhine cezai soruşturma başlattı. Bu köşe
yazarları Fransız gazetesi Charlie Hebdo'nun 7 Ocak tarihinde
mizahi yayına karşı gerçekleştirilen ölümcül saldırının ardından
yayımlanan ilk sayısının kapağına köşelerinde yer vermişlerdi.
Çetinkaya, kendisinin ve Karan'ın sosyal medya üzerinden ölüm
tehditleri aldıklarını söyledi.
Türkiye'nin en üst düzey liderleri bu tehditlere tepki vermek
yerine Cumhuriyet'in Charlie Hebdo içeriğini yayımlama kararını bir
provokasyon olarak nitelendirdiler. Özellikle de siz 15 Ocak günü
gazetenin insanları kendine saldırtmak için provoke ettiğini
söylediniz.
--Yine Ocak ayı ortalarında bir Türkiye mahkemesi, jandarmanın
güneydeki Adana ve Hatay illerinde 2014 yılının Ocak ayında
durdurduğu, Türkiye istihbarat teşkilatına ait olduğu öne sürülen
ve Suriye'deki İslamcı militanlara silah kaçırdığından şüphelenilen
kamyonlara dair haber yapılmasına yasak getirdi. Devletin medya
denetçisi Radyo Televizyon Yüksek Kurulu'nun bildirdiğine göre
yayın yasağı olaya dair devam eden soruşturmadan dolayı
gerekliydi.
CPJ araştırmaları Türkiyeli yetkililerin hassas konulara devamlı
yayın yasağı getirerek halkı haber alma hakkından mahrum ettiğini
gösteriyor.
--Ocak ayının 15. gününde bir İstanbul mahkemesi Twitter'a Temmuz
ayında İnternet gazetesi Radikal'de yayımlanan, yasadışı telefon
dinlemeleriyle ilgili bir habere dair tweet'lere engelleme
getirmesini emretti. Radikal haberinin kendisine de Türkiye içinden
erişime engel getirildi.
--Aralık ayının sonlarında polis televizyon gazetecisi Sedef
Kabaş'ın evini bastı, kendisinin yerel basına aktardığına göre
gazeteci kısa süreliğine gözaltına alındı ve bilgisayarı ile
telefonuna el koyuldu. Şu anda, Hollandalı serbest gazeteci
Frederike Geerdink'in durumuna benzer şekilde, sosyal medya
iletileri nedeniyle beş yıla kadar hapis istemiyle karşı karşıya.
Türkiye basınında yazdığına göre suçlamanın sebebi üst düzey
Türkiyeli yetkililer aleyhine yürütülen bir yolsuzluk dosyasını
kapatan bir savcının adını andığı bir tweet. Haberlere göre
gazeteciye getirilen suçlamalar arasında "terörle mücadele eden
kişileri hedef göstermek" var.
--Yine Aralık ayında polis Amerika'da yaşayan Türk vaiz Fethullah
Gülen'in yönettiği hareket ile bağlantılı görülen iki medya
kuruluşunu bastı. Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem
Dumanlı bunlardan biri sonucunda gözaltına alındı ve Samanyolu
Televizyonu Başkanı Hidayet karaca diğeri sonucunda tutuklandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu'ndan alıntı içeren
haberlere göre, o ayda Türkiyeli savcılar tarafından işleme konulan
bu iki yakalama emri, 31 kişiyi içeren, "terör örgütü kurma",
sahtekarlık ve iftira içeren suçlarının işlediklerine dair bir
grubun parçasıydı.
Bunlar ciddi suçlamalar olmasına karşın yetkililer henüz Dumanlı ve
Karaca'nın herhangi bir suç işlediklerine dair delil ortaya koymuş
değiller. Bu arada, Dumanlı için yurtdışına çıkış yasağı getirildi
ve Karaca 14 Aralık'tan bu yana hapiste mahkeme önüne çıkacağı günü
bekliyor. Bu iki kişi için mahkeme tarihi henüz belli değil.
Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğüne karşı bu yakın tarihli
ihlaller, mesleki faaliyetten dolayı hapiste olan gazetecilerin
sayısındaki sert düşüş gibi hükumetiniz tarafından atılan olumlu
adımlara gölge düşürüyor.
Sayın Başbakan, Türkiye'nin liderleri, en azından prensip olarak,
özgür basından yana olduklarını söylediler ama aynı liderler (siz
de dahil) kamuoyu önünde gazetecileri eleştirip işlerini
kötülediler de. Bu resmi tavır polislerin, savcıların, mahkemelerin
ve denetçilerin medyaya yönelik hareketlerine olanak sağlıyor ve
toplumun düşmanlık besleyen kesimlerinin gazetecileri tehdit
etmekte hatta onlara fiziksel saldırıda bulunmakta kendilerini
özgür hissettikleri bir ortamın oluşmasına katkıda bulunuyor.
Sizden yüksek makamınızın yetkisiyle basın özgürlüğünü savunma ve
gazetecilere yönelik saldırların karşısında durma şeklinde sesinizi
yükseltmenizi, medya için daha hoşgörülü bir atmosfer yaratmanızı
istiyoruz.
Zamanınız ve değerlendirmeniz için teşekkürler.
Saygılarımla,
Joel Simon
İdari Müdür