ÇÖLAŞAN VE ÖZKÖK AYNI GÜN BİRBİRLERİNE ÇATTI!
Sözcü yazarı Emin Çölaşan ile Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök köşelerinde birbirlerini sert bir şekilde eleştirdi.
Sözcü yazarı Emin Çölaşan ile Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök aynı gün köşelerinde birbirlerini sert bir şekilde eleştirdi.
Çölaşan, tatile çıkmadan önceki son yazısında eski çalıştığı gazetesi Hürriyet'i ve Ertuğrul Özkök'ü yazılarına habersiz bir şekilde sansür uyguladığı konusunda sert bir şekilde eleştirdi.
Özkök ise bugün ki yazısında Emin Çölaşan'ın nefret ve intikam çığlıkları atan yazıları olduğunu artık medyada da bu tür söylemlerin arttığını söyledi.
İşte Emin Çölaşan'ın Özkök'ü sansürcü olarak nitelediği son yazısı:
Bizim gazetemizde hırgür yok, sansür, yazı makaslama, onu yazma bunu yazma baskısı yok.
HÜRRİYET'TE YAŞADIKLARIMI BİR ALLAH BİLİR
İki yıla yakın bir süredir Sözcü deyim, bir gün olsun patron veya yazı işleri katından bir uyan almadım Hürriyet’te iken bu konuda yaşadıklarımı bir Allah bilir, bir de ben bilirim. Onu yazma, bunu eleştirme, patron istemiyor, patrona zarar verir, aman abicim sayın başbakanımızı kızdırmayalım, vaziyeti idare et!..
ERTUĞRUL HABER VERMEDEN YAZIMI KESİYORDU
Geçtiğim yazıların bir bölümü patronun kalfası Ertuğrul tarafından bana haber bile verilmeden makaslanır, beyin yorgunluğu dışında bir de o sinir gerginliğini yaşardım. Sevgili okuyucularım, şimdi önümdeki takvim yapraklarrıa bir bakıyorum. Geçen yılın 1 Ağustos günü izne çıkıp 20 Ağustos günü dönmüşüm. O günden bu yana bir gün olsun tatil yapmadığımı, denizi ve doğayı sadece televizyon ekranlarında gördüğümü söylesem, bana belki inanmayacaksınız. Bir yıl çalışmak ve Pazar günleri hariç sıfır tatil!
İnsan beyni bu kadarını kaldırmıyor. Gazetemiz artık belli bir düzeye ulaştı. Ek vermeden, kupon ticareti yapmadan, vıcık vıcık magazine girmeden, ama en önemlisi ilkelerimizden ödün vermeden Türkiye’nin dördüncü büyük gazetesi olmayı başardık. Günlük satışımız net 250 bin dolaylarında. Bu sizlerin desteği ile oluşan muazzam bir basandır. İzne çıkarken gözüm arkada kalmıyor.
SİZLERİ ÇOK ÖZLEYECEĞİM
Şimdi sizlerden önemli bir ricam olacak. Ben dönünceye kadar lütfen faks. mektup ve e-posta göndermeyin. Aksi takdirde, o yoğun birikimi dönüşte okumam mümkün olmuyor. Bu üç haftalık izin döneminde sizleri çok özleyeceğim. Belki siz de beni özlersiniz! Şeker Bayramı sonrasında, 6 Eylül Salı günü yeniden buluşmak umuduyla hoşça kalın sevgili okuyucularım.
Ertuğrul Özkök'ün Çölaşan'ı nefret çığırtkanı olarak nitelendirdiği yazısı:
AK Parti’nin önde gelen entelektüel simalarından biri bir gün bana şunu söylemiş ve ben de yazmıştım:.
ÇÖLAŞANLAR ÇOĞALIYOR
“Biz geçmişte Emin Çölaşan’dan şikâyet ediyorduk ama şimdi bakıyorum bizim tarafta 30 Emin Çölaşan” çıktı.
Son zamanlarda, “yeni merkezin Emin Çölaşan’larından” şikâyet edenlerin yavaş yavaş çoğalmaya başladığını fark ediyorum. “Yeni merkezde” çok sağlam ve fikir açıcı yazarlar da var. Bir bölümü “Çölaşanlaşmayı” açıkça eleştiriyor, bir bölümü ise düşünce ve üsluplarını öyle kişilerden çok farklılaştırarak ve vicdanlarının sesini de dinleyerek bu gruba dahil oluyor.
Yasin Aktay’ın yazısını üç kere üst üste okudum. “Çölaşanlaşmış” yeni merkez köşe yazarları her gün nefret ve intikam çığlıkları atarken, “Çölaşanlaşmayı reddedenler”, ortak yaşama alanımızın kalıcı sınırlarını çizebilirler.
Önümüzdeki dönemde demokratikleşmenin rengini ve muhtevasını şu sorunun cevabı belirleyecek:
ÇÖLAŞANLAŞMADAN KONUŞALIM
Bu dönemde, “Çölaşanlaşmış” yazarlar mı, yoksa “Çölaşanlıktan kurtulmuş” yazarlar mı etkili olacak? Bir de; Adalet.. adalet.. adalet... Tabii ki polisin durumu... Kalıcı demokrasi için, “Çölaşanlaşmadan” bunları konuşmamız gerekecek.