"ÇOK CAHİLSİN ÇOK...ÇOK UKALASIN ÇOK...ÇOK ŞIMARIKSIN ÇOK...SAÇMALIYORSAN MUHAKKAK SEBEBİ ÇOK!.." YENİ ŞAFAK YAZARI NİL KARAİBRAHİMGİL'İ KENDİ ŞARKISIYLA YERDEN YERE VURDU!..
Nil Karaibrahimgil'in "Sayemde Neşet Ertaş tanındı" sözleri Yeni Şafak yazarı Mehmet Şeker'i çileden çıkarttı.Şeker haddini bilmeyen Karaibrahimgil'e tepkisini şarkı sözleriyle dile getirdi.
Çok cahilsin çok
Nil diye bir kız var... Tektaşını kendi alıyor, kendi takıyor... Hopluyor, zıplıyor, kendi başına havalara giriyor...
Geçenlerde Neşet Ertaş'ı tanımadığını söylemiş de gündemde yer bulmuştu. Olabilir dedik, sesimizi çıkarmadık. Tanımaz tanımaz. Cahillik parayla değil ya.
Lâkin aradan geçen zamanda unutulma korkusu mu yaşadı ne! Tuttu bir lâf daha etti. Bu defa haddini biraz fazla aştı.
"Sayemde Neşet Ertaş tanındı" lâfını sarfedebilmek için, ancak o kadar cahil olmak gerekir.
O cümleyi, mezarından Zeki Müren çıksa gelse, o bile söyleyemez.
Neden? İşte bu yüzden:
***
Cahildim dünyanın rengine kandım. Hayale aldandım, boşuna yandım. Seni ilelebet benimsin sandım... Ölürüm sevdiğim zehirim sensin... Evvelim sen oldun, ahirim sensin...
***
Açma zülüflerin yar yar yellere karşı, Senin zülfün benim telim değil mi? Bülbül figan eder güllere karşı, O yâr benim gülüm değil mi?
***
Ahu gözlerini sevdiğim dilber... Sana bir sözüm var diyemiyorum.
***
Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca, akar can özümden sel gizli gizli. Bir tenhada can cananı bulunca, sinemi yaralar yâr oy yâr oy dil gizli gizli.
***
Al yanak allanıyor, aman yazması pullanıyor. O yar çıkmış karşımda aman dal gibi sallanıyor.
***
Seher vakti çaldım yârin kapısını, baktım yârin kapıları sürmeli. Boş bulmadım otağının yapısını, çıka geldi bir gözleri sürmeli.
Aslanım eller eller, kokuyor güller güller. Ne bilsin eller eller, perişan haller...
***
Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın, ben de gülmedim yalan dünyada. Sen beni gönlünce mutlu mu sandın, ömrümü boş yere çalan dünyada?
***
Aşkın beni del'eyledi, yaktı yaktı kül eyledi. El âleme kul eyledi, yâr beni beni beni...
***
Dane dane benleri var yüzünde, can alıcı bakışları yüzünde. Binbir dat var edasında nazında. Dünyada yârden datlı var m'ola, sallanı sallanı gelen yar m'ola?
***
Karanfil suyu neyler, güzel kokuyu neyler? İki baş bir yastıkta, o göz uykuyu neyler?
***
Kaşların karasına, kurbanım arasına. Ancak sen melhem olun, göynümün yarasına.
İnce belinden yârim, datlı dilinden yârim. Bir hatıra ver bana, zülfün telinden yârim
***
İki büyük nimetim var, biri anam biri yârim.
***
Köprüden geçti gelin, saç bağın düştü gelin. Diloy loy halden bilmez diloy loy, söz anlamaz ne fayda. Eğil bir yol öpeyim, gençliğim geçti gelin.
***
Zülüf dökülmüş yüze aman, kaşlar yakışmış göze aman...
***
Zahidem kurbanım n'olacak halim, gene bir laf duydum kırıldı belim. Gelenden gidenden haber sorarım, Zahidem bu hafta oluyor gelin.
***
Tatlı dile güler yüze, doyulur mu doyulur mu? Aşkınan bakışan göze, doyulur mu doyulur mu?
***
Buraya kadar saydıklarımız, Neşet Ertaş'ın türkülerinden bazıları. Nilcik bilmese de daha yüzlerce eseri var... O kendi havasında devam ededursun ama bu arada haddini de bilse iyi olur.
"Kendisine beni sormuşlar, 'Tanımak zorunda değil, gözlerinden öperim' demiş. Ne güzel söylemiş, çok tatlı bir adam" buyurmuş.
Çok cahilsin çok... Çok ukalasın çok... Çok şımarıksın çok... Saçmalıyorsan muhakkak sebebi çok... Bir gün sahnede Neşet Usta ile düet de yapmak istersin sen bu kafayla. İşte o gün öper gözlerinden.
Mehmet Şeker/Yeni Şafak