''ÇIRAĞAN'IN HAVUZUNU TEMİZLEDİM, YEMEK SERVİSİ YAPTIM!''
Burcu Esmersoy, Bağdat Caddesi'ndeki tehlikeli sürüş tecrübelerinden güzellik yarışması pişmanlığına, birbirinden ilginç pek çok itirafta bulundu.
Son zamanlarda dans yarışmasından reklam kuşağına her yerde o var; ekran onun işgalinde! Spor spikerliğine nokta koyup NTV’de yeni bir programın hazırlığına başlayan Burcu Esmersoy, bu yüksek tempo arasında Hafta Sonu dergisiyle buluştu; Bağdat Caddesi’ndeki tehlikeli sürüş tecrübelerinden güzellik yarışması pişmanlığına, birbirinden ilginç pek çok itirafta bulundu.
Bu aralar çok yoğunsunuz. En son bir yakıt firmasının marka elçisi oldunuz. Teklifi kabul etmenizde neler etkili oldu?
- Yakıt maliyetleri herkes gibi beni de ekonomik seçeneklere itti. Dizel motorlu bir araç aldım. Shell’in dizel araçlar için ekonomik bir alternatif sunduğunu öğrenince de teklifi seve seve kabul ettim.
Özel yaşamınızda da tasarruflu musunuzdur?
- Büyükanne ve büyükbabamla yaşadığım ve onlar tasarruf etmeyi iyi bildiği için tutumlu olmayı küçükken öğrendim.
Trafikte kadın sürücü olmak zor mu?
- Evet. Kadınlara önyargıyla bakılıyor. Yol vermek istemiyorlar çünkü önlerine geçersek, trafiğin bir noktasında onlara sorun yaratacağınızı düşünüyorlar. Oysa kadınlar daha dikkatli.
Siz iyi bir sürücü müsünüz?
- Eskiden çok hızlı otomobil kullanırdım. Makas yapıp herkesi geçerdim. Sonra böyle yapınca ulaşacağın yere sadece beş dakika önce vardığını öğrendim. şimdi çok sakinim ve kurallara dikkat ediyorum.
ANNEMLERİN ARABASINI KAÇIRDIM VE ÇARPTIM!
Makas olayını Bağdat Caddesi’nde mi yapıyordunuz?
- Allah’tan artık Anadolu yakasına gitmiyorum. Gitsem, belki içimdeki canavar tekrar doğabilir.
Hiç evden arabayı gizlice kaçırdığınız olmuş muydu?
- Tabii canım. Bağdat Caddesi ruhu galiba içime işlemişti. O zamanlar Feneryolu’nda ailemle yaşıyordum. Ehliyetimi almıştım ve ailem 18. yaş günümde bana bir araba almıştı. Ama benim gözüm hep onların arabasındaydı, onlarınkine hastaydım. Yazlığa gittiklerinde benden rica ettiler; “Bak kendi araban var, bizimkine dokunma” dediler. Ama bir şeye ihtiyacım olur diye kendi arabalarının anahtarını da bıraktılar. Bir iki gün benimkini kullandım ama sonra onlarınkini kaçırdım.
Yazlıktan dönünce fark etmediler mi?
- Zaten o gün arabayı çarptım! Tatilden dönerken servise uğramışlar, arabayı tanıyamamışlar.
Kardeşiniz mi var?
- Bir öz ablam var, iki de üvey kız kardeşim var. Bizim ailede hiç erkek yok yani. Esmersoy soyadının son temsilcileriyiz.
ÇIRAĞAN SARAYI’NDA HAVUZ TEMİZLİYORDUM
Çocukken hangi mesleğin hayalini kuruyordunuz?
- Dedem orman mühendisi olduğu için, ben de o mesleği yapmak istiyordum. Ama liseye geçtiğimde reklamcılık çok popülerdi. Bir yıl sonra ise onun yerini turizm ve otelcilik aldı. Ben de o bölüme girdim.
Turizm ve otelcilik bölümünü bitirdiniz mi?
- Bitirdim. Ama staj döneminde bezginlik geldi. Biz, genel müdürlük ofislerinde görev verecekler, ofis insanı olacağız sanıyorduk. Çünkü muhasebe, işletme hepsini ıngilizce okuduk. Ama öyle olmadı. Hiç unutmuyorum, Çırağan Sarayı’nda staja gitmiştim, 07.00’de işbaşı yaptım, ertesi sabah 03.00’te çıktım. Havuz temizledim, yemek servisi yaptım.
Zormuş. Stajdan sonra ne oldu?
- Ek kazanç olsun diye bir ajansa kaydoldum. İlk gün ajansın sahibi “Seni mutlaka güzellik yarışmasına sokmalıyız, iki gün sonra Kanal D’de yarışmanın elemeleri var” dedi. Katıldım ve o yarışmayı dördüncü bitirdim. Bir ay sonra Japonya’da Miss International’da “Dostluk Güzeli” unvanını aldıktan sonra Kanal D’nin o zamanki genel müdürü Faruk Bayhan, “Seni televizyona çıkarmak istiyoruz” dedi. İlker Yasin ise “Bu kızın ekrana çıkması imkansız. Sesi erkek gibi” diye karşı çıktı.
Güzellik yarışmasında sonuçlar açıklandığında, “Neden birinci değil de dördüncü oldum?” demiş miydiniz?
- Hiç. Oda arkadaşım Çağla şıkel’di ve o birinci olmuştu. Yarışmanın en kısası bendim. Kazanabileceğimi hiç düşünmemiştim.
Şimdi, “ıyi ki o yarışmaya girmişim” diyor musunuz?
- I-ııh. Asla! O yarışma olmasaydı da, şimdi yine bu yerde olurdum. Güzellik yarışmasına gerek yoktu diye düşünüyorum.
YARIŞMADAN ELENİNCE İÇİMDEN GÜLMEK GELDİ
Biraz da danstan konuşalım. Dans yeteneğinizi nasıl keşfettiniz?
- Yetenek mi! Teşekkür ederim, iltifat ediyorsun.
Rica ederim. Ama “Yok Böyle Dans”ta çok başarılıydınız.
- Teşekkürler. Benim bir huyum var, sunduğum ya da konuk olduğum hiçbir programı sonrasında oturup seyredemem. Çünkü hep hata bulurum. Ben eleneli 2,5 ay oldu ve ilk defa dün izledim yarışmayı. Bir sürü hata buldum
.
Çok alçakgönüllüsünüz. Mütevazı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
- Eskiden daha mütevazıydım. Gerçeği görmek lazım, o kadar iyi dans etmiyorum.
Siz elenince bütün Türkiye şoke olmuştu. O an siz neler hissettiniz?
- Bir rahatlama, bir rahatlama, anlatamam!
Gerçekten mi?
- Evet. Çünkü “Haftaya üç dans yapmam lazım, nasıl yapacağım?” diye düşünmeye başlıyorsun. Benim o dansı yetiştirmem için günün 35 saat olması gerekiyor. ısmim açıklanınca gülmek istedim ama partnerime ayıp olur diye gülemedim.
KOYU SAÇLA SLAV IRKINDAN BİR YARATIK OLUYORUM
Dans konusunda mütevazısınız. Peki güzellik? Güzel olduğunuzu kabul ediyor musunuz?
- Hayır. Hem de hiç güzel değilim.
Nerenizi beğenmiyorsunuz?
- Allah’ın gücüne gitmesin, “Gözlerim biraz büyük, burnum küçük, dudaklarım dolgun, bacaklarım uzun olsa mıydı?” gibi şeyler düşünüyorum. Sarışın kadınları beğenmiyorum, esmer kadın seviyorum. Dolgun dudak, ceylan göz, uzun kirpikler, hafif balıketi.
Son dönemlerde sarışın ünlüler, saçlarını koyu renge boyatıyor. Siz de rengini değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
- Denedim, olmadı. Koyu renk saç, renkli gözlü kadınlara çok yakışır ama ben yapınca Slav ırkından bir yaratık oluyorum.
AZRA ZATEN O KUPAYI EVİNE GÖTÜRMEZDİ
Finalde kupayı Defne Joy Foster’ın oğlu Can’a gönderdiniz. Bu kararı nasıl aldınız?
- Aslında bir sosyal sorumluluk projesi için bir araya gelmiştik. Diğer programlardaki gibi birbirlerine laf atan, tartışan yarışmacılar değildik. O üzücü olay yaşanmasaydı da, benim bildiğim Azra, kupayı evine değil okula götürürdü zaten. O yüzden çok doğru bir hareket yapıldı.
Ömür Sabuncuoğlu/Haftasonu