Çıplak fotoğraf skandalı Türk ünlülerin başına gelseydi ne olurdu?
Hürriyet'in okur temsilcisi Faruk Bildirici yazıişlerinin aksine gazetenin bu fotoğrafları yayımlamaması gerektiğini yazdı.
Hürriyet gazetesinin “101 çıplak sızıntı” ve “Hollywood’da skandal” başlıklı haberler, iCloud hesapları hacklenen Kate Upton ve Jennifer Lawrence gibi ünlü yıldızların çalıntı fotoğraflarına yer veriyordu.
Gazetenin okur temsilcisi Faruk Bildirici ise yazıişlerinin aksine Hürriyet'in bu fotoğrafları yayımlamaması gerektiğini yazdı. Bildirici, köşesinde "Eğer yabancı değil de Türk ünlülerin fotoğrafları olsaydı medyamız bu kadar rahat yayımlayamazdı" dediği fotoğrafları yayımlamanın ve söz konusu galerilere tıklamanın taciz olduğu görüşünde.
İşte Bidirici'nin özel hayat ile ilgili tartışmanın bir parçası olarak kaleme aldığı o yazıdan çarpıcı bölümler:
ACABA OLAY TÜRKİYE'DE BİR ÜNLÜNÜN BAŞINA GELSE...
"... Hollywood yıldızlarının bu fotoğrafları, iCloud hesapları hack’lenerek çalınmıştı. Buna rağmen ünlülerin çıplak fotoğrafları, hem Hürriyet ve Kelebek’te, hem de hurriyet.com.tr’de yayımlandı. Hatta ilk gün, internette galeri bile düzenlendi. Hürriyet’in yanı sıra Posta’da ve Milliyet, Habertürk ile Vatan’ın magazin eklerinde de yer aldı bu fotoğraflar.
Doğrusu internette ve gazetede bu fotoğrafları gördüğümde irkildim. Zira tamamen özel hayata ait fotoğraflardı. Mahrem kalacağı düşüncesiyle dijital alanda saklanırken bilgisayar korsanları tarafından ortalığa saçılmıştı.
İlk aklıma gelen “Acaba bu olay Türkiye’den ünlülerin başına gelseydi çıplak fotoğrafları bu kadar fütursuzca yayımlanabilir miydi?” sorusuydu. Hayır yayımlanamazdı; hatırlatmaya gerek yok ama geçmişte bu tür örnekleri gördük.
FOTOĞRAFLARIN YAYIMLANMASI İÇİN ÜNLÜ OLMALARI YETERLİ Mİ?
Mağdurların ünlü olmaları bu çalıntı fotoğrafların yayımlanmasını gerektirir mi?
Kesinlikle hayır. Daha önce de yazmıştım; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Prenses Caroline’in fotoğrafları nedeniyle açılan davada, “yegâne amacı bazı okuyucuların merak duygularını tatmin etmek olan fotoğrafların yayınlanmasının, toplumda genel ilgi uyandıran bir tartışmaya katkıda bulunacak şekilde görülemeyeceği” kararını verdi. Bu fotoğraflar için de aynı gerekçe ileri sürülebilir; sırf bazı okuyucuların merak güdüleri tatmin olsun diye çalıntı çıplak fotoğrafları yayımlanamaz; bunda bir kamu yararı yoktur.
AİHM, resmi görevi olmayan ünlülerin mahremiyet hakkı davalarında bir de o fotoğrafların “yalıtılmış mekânlar”da çekilip çekilmediğine bakıyor. Bu fotoğrafların da kimselerin olmadığı, “yalıtılmış mekânlar”da çekildiği açık.
SİZİN YAYIN İLKELERİNİZE NE OLDU?
Nitekim okurlardan da “Sizin Yayın İlkeleri’nize ne oldu?” eleştirileri geldi. Haklıydı bu soruyu yönelten okurlar. Doğan Yayın İlkeleri “özel yaşam” konusundaki sınırı net olarak çizmiş durumda:
“İlgilinin rızası veya kamu yararının gerektirdiği durumlar dışında kişilerin özel yaşamı hiçbir şekilde yayına konu edilemez. Özel yaşamın dokunulmazlığını ihlal eden gizli görüntü kayıtları ve telefon dinlemeleri yasal yolla elde edilmiş olsa bile kamu yararını gerektiren haller dışında yayınlanamaz.”
Hürriyet Dünyası da bu ilkeyi titizlikle uygulamalı, bu fotoğrafları yayımlamamalıydı. Dikkat ederseniz, Batı’da ciddi gazeteler yayımlamadı bu fotoğrafları. Amerikan basınında ender görülen bir konsensus oluştu yayımlamamak konusunda. Soruşturmayla ilgili gelişmeleri, dijital alandaki veri güvenliğini, sanatçıların tepkilerini haberleştirmekle yetindiler.
Hatta Twitter, Facebook bu fotoğrafların paylaşılmasına izin vermedi; “dedikodu blogger’larından Perez Hilton da fotoğrafları sayfasından kaldırdı ve özür diledi”.
THE GUARDIAN O KARELERİ NEDEN YAYIMLAMADI?
Fotoğraflara gazetede yer verilmemesinin gerekçesini İngiliz The Guardian gazetesinden Van Badham, çarpıcı bir dille açıkladı:
“Eğer Jennifer Lawrence’ın çıplak fotoğraflarına tıklarsanız, siz de ona uygulanan tacizi sürdürmüş olursunuz. Oyuncular meslekleri gereği kendi görsellerini toplumsal tüketime sunabiliyorlar. Ama kendi mahremiyetlerini takas etmiyorlar. Sadece bakmak bile cinsel bir ihlaldir.”
Badham’ın alıntıladığım ilk cümlesinin Hürriyet’te, o fotoğrafların yanında yer alması ise ironik bir durumdu doğrusu.