“Cinsiyetçilik” tartışması bahane… Bu kavga gerçekte neyin kavgası?..
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu arasında yaşanan son tartışmayı ve arka planında hangi çelişkinin yattığını analiz etti…
Efendim: CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu arasında eskiden beri yaşanan fakat bastırılmış sürtüşmeye yeni bir tanesi daha eklendi. Bu kez yaşananın farkı İmamoğlu’nun bir ifadesinden dolayı kadınlar ve “cinsiyetçilik” üzerinden start alması. “Bu da nereden çıktı?” demeyin çıkmış işte. Zaten belli ki CHP’de ortalık barut fıçısı. Bugün böyle yarın başka şekilde patlak verebilir. Her şey bahane teşkil edebilir. Şaşırmam yani!..
Olay Hürriyet yazarı Yalçın Bayer’in aktarımına göre şöyle gelişmiş: 10 Temmuz’da yapılan CHP İBB grup toplantısı gergin geçmiş ve 11 Temmuz günü ise CHP ilçe başkanları ile Anadolu yakasında ayrıca bir değerlendirme toplantısı yapılmış. Burası da tartışmalı geçmiş ve artık olay nasıl geliştiyse İmamoğlu, “Canan Kaftancıoğlu erkek olsaydı onunla da başka türlü konuşurdum” diyerek salonu terk etmiş. Böylelikle asıl mesele “Kadın” tartışması olmadığı halde Kaftancıoğlu’nun eline mühim bir “koz” vermiş oluyordu. Bir nevi tongaya basmış yani!..
Canan Kaftancıoğlu Burada Haklı!..
Bunun üzerine Canan Kaftancıoğlu’da bir paylaşımda bulunarak şunları söylemiş: "Bugünlerde siyaset yaptığını zanneden kimi ‘errkek siyasetçilerin!’ biz kadınlara yönelik cinsiyetçi ifadeler kullandıklarını görüyorum. Sadece ben değil bütün kadınlar görüyor ve takip ediyoruz elbette… Hoşunuza gitmese de yaşamın her alanında olduğu gibi siyasette de kadının varlığına alışacaksınız beyler! Eril bakışınıza rağmen katlanarak artacağız üzgünüm: Siyasette sataşma vardır ve kıymetlidir ancak bunun için cinsiyetçi bakışınızı değil -olduğu kadar- zekanızı konuşturmayı deneseniz eminim daha başarılı olursunuz. Biz kadınlardan söylemesi "
Öyle görünüyor ki Canan Kaftancıoğlu bu noktada sonuna kadar haklı. İmamoğlu her neye kızmış olursa olsun böylesi bir laf etmemeliydi. En hafifinden şık kaçmamış. (Şu ana kadar tekzip edilmediğine göre lafı ettiğini varsaymak durumundayız) Tepki vermek gerekiyorsa tepkisini başka türlü de ifade edebilirdi. Ancak daha önce de vurguladığım ve uyardığım gibi gene “Karadenizli” yapısına yenik düşmüş (Bu hal onun başına çok işler açtı ve böyle giderse daha da açacağa benzer.) ve söylememesi gereken bir söz ağzından çıkıvermiş. Sonrası mayına basma gibi. Hadi bakalım şimdi ayıkla pirincin taşını!..
İmamoğlu Tufaya Gelmiş Olabilir mi?
Ancak… İş bu kadar anlık ve göründüğü gibi olmayabilir. Her ne kadar olayın ayrıntıları tam bilinmese de bazı kuşkular duymaya epey müsait görünüyor. Birincisi, Kaftancıoğlu oldukça zeki, dirayetli ve atacağı adımları iyi hesap eden bir siyasetçi. İkincisi, İmamoğlu için epey dişli bir rakip. O kadar ki İmamoğlu’nun zaaflarını, huyunu suyunu iyi analiz etmiş. Neye, ne zaman, nasıl tepki vereceğini hesap edebiliyor. Bu da normal herkes karşısındaki çatıştığı kişinin açık ve eksiklerini bilmek ister. Üçüncüsü, eğer bir kapışma iyice sertleşmiş ise insan –kendi haklılığını koruyarak- karşısındaki kişiyi zor durumda bırakmayı, yıpratmayı, imajını sarsmayı, vb hedefler. Sonrasında “Bakın görmediniz mi ne yaptı, ben dememiş miydim?” olur. Bu anlamda tartışmanın gerekçesi bahane ya da ayrıntı haline gelebilir.
Bunun da en kestirme yolu da onu kızdırmak, öfkelenmesine zemin hazırlamaktır. Üstelik toplumun hassas olduğu konularda olursa daha da ehvendir. Gerilimi biraz tırmandırmanız yeterli olacaktır. Bu tasarlanmış da olabilir kendiliğinden de. Bunu illa Kaftancıoğlu’nun bizzat yapması gerekmez. Aynı “ekip”ten birilerinin ortamı germesi de yeter. Sonrası artık Allah kısmetinize ne verdiyse!
İmamoğlu’nun “Psikolojik Profili” çok müsait!..
Ondan sonra rakibi işe uyanana kadar atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Geçmiş olsun! Burada illâ “kesin öyle olmuştur” diyemem. Ama şunu söyleyebilirim ki İmamoğlu karakterinde birinin damarına basıp, (Bir şey söylemek ya da yapmak yahut biriktirmek suretiyle) ona bazı “yanlış adımlar” attırabilirsiniz. Olay bu kadar “planlı” mı gelişti bilmiyorum ama aklıma da gelmiyor değil doğrusu. Çok mu “komplocu” düşünüyorum. Olabilir. Siyaset bir yanıyla komplodur da zaten…
Gerçi buna hiç gerek yok gibi. Çünkü İmamoğlu’nun “Psikolojik profili” böylesi tepkiler vermeye çok müsait gibi görünüyor. Kimse kaşımasa da onda böylesi fevriliklere meyyallik zaten var. Çok gereksiz tartışmalara girebiliyor. Bu onun zayıf noktası. Danışmanları da frenleyemiyorlar demek ki!..
Ancak Cevap da Pek “Masum” Değil!..
Dediğim gibi, Canan Kaftancıoğlu en azından şeklen tepkisinde çok haklı. Lakin verdiği cevap da pek “masum” sayılamaz. Neden mi?
1) Kaftancıoğlu “kimi ‘errkek siyasetçilerin!” (Bu fazla harf hatasına hiç benzemiyor doğrudan alay ve aşağılama amaçlı söylenmiş belli ki) tersinden bir başka tür bir “cinsiyetçilik” kokuyor.
2) “-olduğu kadar- zekanızı konuşturmayı deneseniz” diyerek aslında İmamoğlu’na (başka bir sözü dememek için herhalde) en hafifinden “Zeki değilsiniz” demiş oluyor. Yani aslında hakaret etmeden üslubunca hedefi zorluyor. Dediği gibi zekice bir tepki…
“Güç Savaşı”nın Yansımaları!..
Neyse, bütün bunlar bir yerde işin magazini. “O ona şunu demiş, bu ona bunu demiş” geçiniz efendim. (Bu bir mizaç – karakter farklılığı olabilir mi? Elbette o da var. Ama onunla açıklanamaz.) O halde ne? Üstelik bu çatışmanın daha da tırmanacağını tahmin etmek güç değil. Birileri birilerinin kuyusunu kazma peşinde. Dananın kuyruğu elbette bir yerde kopacak. Şimdi bakalım…
1) Canan Kaftancıoğlu tavrını Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yana koydu. Kılıçdaroğlu’nu destekleyip, İmamoğlu’nun karşısında konumlandı. Bu İmamoğlu’nu daha da gerdi.
2) Ekrem İmamoğlu onca uğraşmasına rağmen örgütte bir türlü hakim olamadı. Ne il ne de ilçeler düzeyinde baskın hale gelemedi. Bu onun elini zayıflatan bir durum. Çünkü sonunda iş kurultay zamanı delegelerde bitecek.
3) Güncel olarak baktığımızda CHP’nin kongre süreçlerine girmesi ve takvimin açıklanmış olması söz konusu. Bu durum parti içi hesap ve mevzilenişleri etkiliyor. “Güç savaşı” buralara taşınıyor.
4) Bu arada belki bazı atamalar, istifalar, yer ve görev değiştirmeler, vb olabilir. Herkes kendi adamını kilit noktalara yerleştirme peşinde. Örgütte yığınak arayışında. İmamoğlu cenahı ise örgütte zayıf ve yetersiz kaldı. Canan Kaftancıoğlu hep sızmalara set çekti. Nitekim son patlak veren kavganın asıl nedeninin Kaftancıoğlu’nun İmamoğlu’na yakın partililerin üstünü çizmesi olduğu söyleniyor. Gerçi İmamoğlu’da yakın zamanda Kılıçdaroğlu’na yakın ismi görevden aldı. Karşılıklı restleşmeler oluyor sanki.
5) Bu bir “Ekipler Savaşı”dır. Canan Kaftancıoğlu’nun partide “ekibi” varken İmamoğlu bir “ekip” henüz kuramadı. Bu aşamada kurabileceği de şüpheli görünüyor. Etkisi örgütte oldukça sınırlı halde. Bu durum onu daha da “huzursuz” ediyor. Kendini bir türlü “güvende” hissedemiyor.
6) En son tahlilde çatışmanın temelinde daha sosyolojik gerçekler var. Olaya CHP’nin kendi iç dinamikleri açısından baktığımızda tablo farklılaşıyor. CHP’de “modernite” lafta boldur ama iç işleyişe modernite-öncesi kavramlar yön verir. Bu anlamda -Hadi bir kere daha söyleyeyim- kavga “Etno-Sınıfsal”dır. (Yani etnik temelde örgütlenmiş sınıfsal oluşum) Geleneksel “Bölgeci / Hemşerici / Mezhepçi” damar Kılıçdaroğlu – Kaftancıoğlu’nun etrafında kümelenmiş görünüyor. Oysa İmamoğlu’nun yaslanabileceği böyle bir damarı yoktur ya da zayıftır. (İmamoğlu’nun bu handikabı nasıl aşacağını biliyorum ama söylemem) Statüko şu an İmamoğlu aleyhine görünüyor.
Önümüzdeki süreçte daha başka karşılıklı suçlama ve isnatlara hazırlıklı olun!..
14. 07. 2023
NOT 1: Haberde geçtiğine göre toplantıda bulunan İmamoğlu’nun Siyasi Danışmanı Baki Aydöner’in, İmamoğlu’nun “özür dileyeceğini” söylediği belirtiliyor ama şu ana kadar bir özür olayı yok.
NOT 2: Geçen 30 Haziran 2023 tarihli “Çek bir CHP Fotoğrafı. Profilden ve Yakışıklı Olsun!” başlıklı yazımda Canan Kaftancıoğlu’nun doğum tarihini yanlış not aldığım için “İkizler Burcu” olarak tanımlamışım. Doğrusu Kaftancıoğlu 3 Şubat 1972 doğumlu olup “Kova Burcu”dur. Düzeltirim.