28 Nis 2011 13:40 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:17

ÇILGIN PROJE AÇIKLANIRKEN GÖZDEN KAÇAN AYRINTI!

Başbakan'ın, dün açıkladığı Kanal İstanbul projesini anlatırken dikkatlerden kaçan sözlerini bugün Can Dündar köşesine taşıdı.

Can Dündar'ın "Çılgın" başlığıyla kaleme aldığı işte o yazısı:

Başbakan “Çılgın Proje”sini açıklarken diyor ki: “Bugün Boğaz trafiği yüzünden ata yadigârlarımız tehdit altında... Biraz da kültür varlıklarımızı muhafaza etmek adına bu büyük adımı atıyoruz.”

Ne güzel!

Ama ondan hemen önce şu cümleleri söylüyor:
“Bu zihniyet, Marmaray’ı 4 yıl erteletti bize... Kazılar esnasında çanak çömlek çıkmış diye yatırımı engelletti.”
Peki Boğaz’daki kültür varlıkları “ata yadigârı” da, Marmaray’ın altından çıkanlar niye “çanak çömlek”?
Çünkü Başbakan, bu toprakların tarihini Türklük ve Müslümanlıkla başlatıyor.
Öncesini “ata”dan saymıyor.
* * *
Şu “çanak çömlek”i tekrar hatırlatalım:
İstanbul’un en eski yerleşimlerinde, Üsküdar’da, Yenikapı’da, Sirkeci’de Boğaz tüp geçişi için kazı başlayınca, doğal olarak her kazma vurulan yerden tarih fışkırdı.
Yenikapı’da dünyanın en zengin batık koleksiyonu çıktı. Eski bir liman, 35 batık gemi, 9 gömü, 30 binden fazla taşınabilir tarihi eser bulundu. İlk İstanbullulara ait bir köy ortaya çıkarıldı.
Bunlar yalnızca İstanbul için değil, insanlık tarihi ve dünya arkeolojisi için de çok önemli, paha biçilmez buluntulardı.
Asıl ilginci, neolitik döneme ait kalıntıların bulunması oldu.
Bu kalıntıların milattan önce 8 binlere uzanıyor olması, İstanbul’un bilinen tarihini değiştirdi. Şehrin tarihinin sanılandan bin yıl öncesine uzandığını kanıtladı. İstanbul’un dünya tarihindeki eşsiz yerini belgeledi.
* * *
Başbakan bunları aşağılıyor. Daha önce de demişti ki:
“Marmaray gecikmeyebilirdi, ama sürekli ‘yok arkeolojik şey çıktı, yok çömlek çıktı, şu çıktı, bu çıktı’ diye önümüze engeller koydular. Yok kuruluydu, yok yargısıydı, bunlara takılıp kaldık. Bundan sonra engel tanımayacağız; bedeli ne olursa olsun”.
Arkeolojinin bittiğinin ilanıdır.
Tabii akademik kurulların ve yargının da...
Heykeli nasıl “ucube” sayıyorsa, arkeolojik eserleri de “8 bin yıllık ucubeler” gibi görüyor Başbakan...
Osmanlı sultanlarının “taş-toprak” diye küçümseyerek verdiği arama ve nakil izinleri yüzünden bugün kendi kültürel mirasımızı Londra’da British Museum’da görebiliyoruz ancak...
Bir ülkenin geleceği, geçmişine feda edilemez elbette...
Ama geçmiş de gündelik çıkarlar uğruna böyle bir kalemde harcanamaz.
Sonra bir bakmışsınız, mazinin en nadide mirasına “kâğıt parçası, kumaş parçası, kıl, tüy” diyen bir nesil yetişmiş.
* * *
Kusura bakmasınlar:
Önce “İnsanlık Anıtı”nın “Allahüekber” nidalarıyla kellesinin alınması, ardından dev proje açıklanırken arkeolojik eserlere bir kez daha “çanak çömlek” muamelesi yapılması, bende “çılgın proje” iştahı bırakmadı.
“Tükürürüm böyle sanata”, “Yıkarım bu ucubeyi”, “Yargı, kurul tanımam; ezer geçerim” zihniyeti bana yeterince “çılgınca” geliyor zaten...
Genelde heykeller, rejimlerden sonra yıkılır.
İnsanlık Anıtı’nın yıkımı da kültürel bir rejim değişikliğini simgeliyor.
Yargıyı engel sayan, sanata balta vuran bu yeni kültür rejiminin her çılgınlığından kuşku duymak hakkımız...
“...bedeli ne olursa olsun...”