CHRISTIANE AMANPOUR HANGİ ERDOĞAN İLE KONUŞTU?
Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Başbakan Erdoğan'ın CNN muhabiri Christiane Amanpour'a verdiği röportajı masaya yatırdı.
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın geçenlerde CNN International kanalının dünyaca ünlü habercisi Christiane Amanpour’un sorularına verdiği yanıtları dinleyenler, kendisinin eleştirilere engin bir tahammülle yaklaşan, basına son derece hoşgörülü, dünyanın belki de en mutedil liderlerinden biri olduğu hissine kapılabilirler.
Geçen cuma günü yayımlanan bu mülakatta, Başbakan Erdoğan,
kendisi tarafından tasvir edilen portresinde, “eleştirileri her
zaman kabul eden”, “en sert eleştirilere katlanan”, bu alanda “çok
sabırlı davranan” bir lider olarak çıkıyor karşımıza.
Hatta fazlası var. Sözlerine bakarsanız, Recep Tayyip Erdoğan,
“eleştiriden her zaman memnuniyet duyan” bir liderdir. “Çünkü...”
diye söze giriyor Başbakan: “eleştirilerde muhakkak bir fayda
bulurum. Geleceğimi, yolumu gelen eleştiriler ışığında
şekillendirmeye çalışırım.”
Erdoğan’ın eleştiri faslında çektiği tek kırmızı çizgi, kendisine
ve ailesine dönük hakaretlerdir. Başbakan, hakaret söz konusu
olduğunda bunu “sineye çekemeyeceğini” son derece kuvvetli
ifadelerle kayda geçiriyor, “Hakarete asla tahammül edemem” diye
konuşuyor.
CNN International’da “Ufkumu açtınız” diye iltifat ettiği
Amanpour’un karşısında eleştiriye tahammülün erdemlerinden dem
vuran Erdoğan ile Türkiye’de muhtelif mecralar üzerinden kendi
kamuoyu ve medyasına konuşurken izlediğimiz Erdoğan ne ölçüde
örtüşüyor?
MEDYAYI HEDEF ALMAMASI İSTİSNA
Bu
soruya yanıt bulmak için Başbakan’ın yalnızca bu ayın başından
itibaren yaptığı 4 önemli konuşmaya bakmak yeterlidir. Bunlar
arasında medyaya, basına çatmadığı, kendisine ya da çalışma
arkadaşlarına, üst düzey bürokratlarına yöneltilen eleştirilere
karşı taarruza geçmediği tek bir konuşma vardır. O da, 7 Eylül’de
“Arap Uyanışı ve Ortadoğu’da Barış: Müslüman ve Hıristiyan
Perspektifler” konulu konferanstaki hitabıdır.
Aslında bu taramayı biraz daha geriye götürdüğümüzde çok farklı bir
tablo bulmuyoruz. Örneğin, temmuz başından itibaren yaptığı
bütün açıklamalar gözden geçirildiğinde, Başbakan’ın basındaki
eleştirilere kızmadığı, çatmadığı konuşmalarının azınlıkta olduğunu
söyleyebiliriz. Çok özel başlıklara odaklanan konuşmalar da bunun
dışındadır.
Belki de şunu söylemek genel bir doğruyu ifade etmek olur.
Erdoğan’ın önemli konuşmaları içinde medyayı hedef almadığı
durumlar istisnadır.
SORUNUN PARÇASI OLARAK GÖSTERİYOR
Medya,
bazen Başbakan’ın konuşmasının ana temalardan biri olarak
beliriyor, bazen bir yan tema olarak ana akışı tamamlıyor. Bu
bağlamda, ister terörle mücadele, ister Suriye politikası gibi
kritik gündem maddeleri olsun, medya sıkça sorunun bir parçası
olarak takdim edilebiliyor Başbakan tarafından.
Medya, Erdoğan’ın konuşmalarında ana ya da yan tema olmadığı
durumlarda ise en azından küçük bir iğnelemenin muhatabıdır.
Örneğin, geçen cumartesi günü Sarıyer-Çayırbaşı tünelini açarken
konuşmasında yaptığı gibi, sözü birden Fatih Köprüsü’nün onarım
çalışmaları sırasında medyada seslendirilen eleştirilere getirip,
“İki ay köprülerin tamir bakımıyla alakalı bir adım atıldı. Yazılı
ve görsel medyanın kopardığı kıyameti biliyorsunuz” diye
dokunduracaktır.
Başbakan Erdoğan için medya ile çatışma söylemine girmediği bir
konuşma, en azından baharatı eksik kalmış bir egzersizdir.
GEÇMİŞTEN KALAN HESAPLAŞMALAR
Ayrıca,
Erdoğan’ın medya ile çatışması geçmişe uzanan bir hesaplaşmanın
uzantısı olarak, açık kalmış parantezlerin içinden de karşımıza
çıkabilir. Örneğin, 13 Ağustos’ta İstanbul Dostluk Grubu’nun iftar
yemeğinde konuşurken birden geçmişe dönecek, “Medya eliyle uzun
yıllar linç girişimlerine muhatap olduk... Adeta bu ülkenin
zencileri yerine konduk, öyle de tanımlandık” diyecektir.
Bu haliyle medya ile çatışmak, Başbakan Erdoğan için dünü ve bugünü
birlikte içine alan, iç dünyasındaki sert rüzgârların da etkisine
açık en önemli zihinsel uğraşlardan biridir. Gözüktüğü kadarıyla
geleceğe de uzanacaktır.
Tabii Christiane Amanpour’a “öfkenin bir hitabet sanatı olduğunu”,
ayrıca “bazen sert ifadeler kullanmasının Karadenizliliğinden
kaynaklandığını” söylememiştir Başbakan Erdoğan. Ünlü gazeteci de
bu gibi ayrıntılardan haberdar değildi herhalde.