CHP’de Paris zirvesi! Bu buluşmadan kim kârda, kim zararda?
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Paris buluşmasını değerlendirdi…
Efendim: Paris denince simgesi Eyfel Kulesi ve “Romantizm ile aşıkların şehri” olması akla gelir. Kendine özgü atmosferi ile her yaştan aşık ve sevgiliye bir buluşma zemini sunup, tatlı vakitler geçirmelerini sağlar. Bu yönüyle Paris dünyadaki birçok şehre oranla daha ön plandadır. Paris’in bu noktada sihirli bir dokunuşu olsa gerek!
İşte gene aynı Paris, bu kez gene bir buluşmaya daha mekân oldu. Lakin bu kez buluşanlar sevgili değiller. Hatta tam tersine birbirlerinden yakın zamanlara dek pek hoşlandıkları dahi söylenemez. Aralarının bozuk ve küs olduğunu söyleyenler dahi vardı. Görünen o ki Paris bu soğukluğu en azından şimdilik kısmen gidermiş görünüyor.
Peki biz kimden söz ediyoruz? Elbette ki CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’tan. Bu üç ağır top Paris’e sadece turistik amaçlı ya da maç izlemeye gitmediler herhalde…
Aranan “Bahane” Bulunmuştur!..
Ancak bunun için bir “Bahane” gerekiyordu ve onu da 2024 Paris Olimpiyatları sağlamış oldu. Daha doğrusu Kadın Milli Voleybol takımımızın Çin Halk Cumhuriyeti ile yapacağı maç buna vesile oldu. Nitekim tribünde adeta çocuksu bir sevinçle bu üçlüyü birbirine sarılır iken görenler amacın hasıl etmiş olduğunu düşündüler. Küslük unutulmuş görünüyordu!..
Eğer bu dışa karşı bir “Kardeşlik görüntüsü” değil, bir “manipülasyon” çabası değil de gerçek ise oldukça yumuşamış görünüyorlardı. Hele de “Filenin Sultanları” nın Çin Halk Cumhuriyeti’ni 3-2 yenip yarı finale çıkması ortamı iyice esnetmiş oldu. Ondan sonra sırada birlikte yemek yeme ve İstanbul Evi’ne dönüştürülen ünlü moda müzesinde düzenlenecek geceye de katılmaları vardı. Olaya bu açıdan baktığımızda “Kanka oldular” bile denebilirdi!..
Malum bu “Üçlü” nün arasının pek iyi olmadığı hatta en son olarak, Gazeteci Altan Sancar’ın beyanına göre Mansur Yavaş’ın telefonu Ekrem İmamoğlu’nun yüzüne kapadığı iddiaları ortaya atılmıştı. Bu noktada ciddi bir sorun olduğuna işaret ediyordu. İyi ama bu sorun nasıl giderilecekti? Önce gazeteci Şaban Sevinç, İmamoğlu’nun Mansur Yavaş’ı Paris’e davet ettiğini, Yavaş’ında bu daveti kabul ettiğini söyleyecekti. (Gerçi Ekol TV’den Eray Görgülü’nün Mansur Yavaş’a yakın kaynaklara dayanarak yaptığı açıklamasına göre “Ekrem İmamoğlu’nun kendisine yönelik böyle bir daveti olmadığı” zaten çok önceden planlanmış bir ziyaret söz konusuydu. ) Böylelikle Özgür Özel’in tabiriyle kırgın durdukları söylenen “İki santrafor” öyle veya böyle, ama fiili ama gönüllü ortak bir zeminde bir araya gelecekti. Buzları eridiği görüntüsünü veren ilk adım bu oldu!..
Üstelik şu an için öncelik Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş çekişmesinde görünse de aslında İmamoğlu ve Özel’inde arasının pek iyi olmadığı defalarca söylenegelmişti. ( Hepsinin de temelinde giderek yaklaşacak olan Cumhurbaşkanlığı kavgası yatıyordu.) Bu sadece onlar için değil taze genel başkana da yeni bir fırsat sunuyordu. Kulaklarından tutup barıştırmak için getiremeyeceğine göre şu anki durum en ehven olanı gibi görünüyordu.
Buluşmaya Neden İhtiyaç Duyuldu?..
Peki buluşmaya gerçekte neden ihtiyaç duyuldu. Öncesinde veya sonrasında Türkiye’de başka bir zeminde buluşamazlar mıydı? Elbette bu olabilirdi. Ancak istenen etki ve atmosferi yaratamazdı. Bir milli maç ve milli takım atmosferinde hem “Milli birlik” hem de “Partide birlik” görüntüsü veriyordunuz. ,“Üçlü Kavga” nın yerini “Güçlü CHP” görüntüsü alıyordu. Zaten bu küslüğü daha nereye kadar sürdürebileceklerdi ki?..
Muhakkak ki yükselen” ve “İktidar alternatifi” görüntüsü veren CHP’nin kendi içinde didişmeli bir parti görüntüsü vermesi hiç hoş kaçmazdı. 2028 seçimleri için daha şimdiden birbirine sert davranan adaylar imajı pek yerinde olmazdı herhalde. Kişisel düşünceme göre her ne kadar bu işte Ekrem İmamoğlu’nun önayak olduğu söylense de aslında “Oyun kurucu” nun Özgür Özel olduğunu düşünüyorum. Hatta Özel burada biraz “zorlama” yahut taktik yanıltmacalar dahi yapmış olabilir!..
Muhtemelen her ikisini de ikna eden oydu. Sanırım her ikisine de “Hazır yükselişte iken birbirimizi çelmelemeyelim. Aramızdaki meseleleri donduralım. Erteleyelim. Kavga görüntüsü vermeyelim. Partimiz bir tarihsel fırsat yakalamışken bu noktalara yoğunlaşalım.” diyerek ikna etmiş olmalı. Mantıken doğru olan bu zaten…
Amaç salt “Barıştırmak” mı Yoksa Kurultay Hesapları mı?..
Hiç şüphesiz bu gibi işler siyasette sadece “Küslük bize yakışmaz” misyonuyla yapılmaz. Öyle bile olsa bundan beklenen bir amaç vardır. Hele de tam bir “Olağanüstü Kurultay” kararı alındığı esnada. Her ne kadar Özel, “bu buluşmanın onunla ilgisi yok” modunda olsa da. Böylelikle tüzük kurultayının bir “seçimli kurultaya” dönüşmesinin önünü almıştır. Böylelikle erken bir hesaplaşmanın önü kesilmiştir. Özel en son beyanında "Kurultaylık bir şey yok, evvel ezel beraberiz.” diyerek durumu hepten tasdik ediyordu.
Kim Kârda Kim Zararda?..
Muhakkak ki böylesi durumlarda kaba bir muhasebe yapılamaz. Ancak gene de bazı su yüzüne çıkan sonuçlar var. Bana göre bunlar şudur:
- CHP Kârdadır: Yükselen parti olarak kurumsal açıdan CHP kârdadır. Kurumsal yıpranmadan uzak kalmıştır.
- Özgür Özel kârdadır: Öncelikle bir Genel Başkan olarak küs tarafları barıştırma görüntüsü vermiştir. Böylelikle örgütteki inisiyatifini daha da geliştirmiş bulunmaktadır. Gerçekte iki rakibine de ayar atmıştır. Eli çok daha güçlenmiştir.
- Ekrem İmamoğlu Kârdadır: her ne kadar aksine iddialar olsa da, algı yaratma açısından baktığımızda barışma adımını atan kişi imajını vererek, elini uzatan kişi olarak küslük yanlısı olmadığı kanaatini yayarak göstermiştir. Üstelik buna “Türk evi” gibi girişimleriyle biraz “Şov” tadı katmıştır.
- Mansur Yavaş ne Kârda Ne Zararda: bana göre Mansur Yavaş’ın bu işten somut bir kârı olmamıştır. Ancak fazla bir zararı da yok. Davete icabet etmemek olmazdı ve o da etti. O diğerlerinin peşine takılmış görüntüsü veriyor. ZatenYavaş yükselen CHP’yi manasız ısrarıyla sabote eden kişi imajı veremezdi. Tabi bu davet Paris öncesi mi Paris’te mi yapıldı tartışılır görünüyor. (Hatta Yavaş’a iyiniyetli görünse de bir tür zoraki “tuzak” mı kuruldu? Gerçekte rızası yok muydu? ) Sanki buluşma biraz “Oldu bitti” ye gelmiş görünüyor.
- Kılıçdaroğlu Zarardadır: Her ne kadar Kılıçdaroğlu bu olayda direkt yer almasa bile olayın görünmeyen “Dördüncü Aktörü” dür. Tüm umudunu CHP’deki iç kapışmaya ve seçimli kurultaya çevirmeye bağlamış Kılıçdaroğlu zarardadır. Özgür Özel’i devirebilmek için bu isimler arasındaki çatışmaya güvenen Kılıçdaroğlu boşa düşmüştür. Herkes Kılıçdaroğlu Kurultayda aday olacak ya da birini destekleyecek derken (Ki, ben tam aksini savundum) şu an bunun önü alınmış oluyordu.
Paris Buluşması Gerilimi Yumuşattı mı?..
Evet, şimdilik öyle görünüyor. Lakin gerilim bitmiş değil aslında. Gerilim bastırıldı ve biçim değiştirdi. Ertelendi de denebilir. Yahut baltalar şimdilik toprağa gömüldü diye de bakılabilir. Fakat ilerleyen süreçte, başka bir zaman ve koşulda yeniden patlak verebilir.
Ey Paris sen nelere kadirmişsin öyle!..
07. 08. 2024
NOT: Bu yazı kaleme alındığında henüz beklenen yemek yenilmemişti. Hatta kimi iddialara göre böylesi bir yemeğin olduğu ya da olacağı da tartışmalıydı. Dolayısıyla oradan çıkan beyan ve sonuçlar, sızan bilgiler eksiktir. O açıdan baktığımızda durum şu an yumuşama görüntüsü verse de şayet Mansur yavaş söz konusu yemeğe katılmazsa çelişki sürüyor ve göründüğünden daha keskin demektir.