CHP'de 'değişim' yarışı başlamıştır! 'Hesaplaşma' kaçınılmaz...

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, CHP’de Kılıçdaroğlu-İmamoğlu saflaşmasının giderek sertleşmekte olduğunu ve çatışmanın “değişim” kavramına nasıl şekil verileceği üzerine cereyan edeceği tespitinde bulundu.

Konuya başlamadan önce kendime pay çıkarayım bari. (Bu fakir bugüne kadarki yazı çizi hayatında doğru düzgün madden kazanamadığı için ancak böylesi faraziyelerle manen kendini avutuyor!) İki cephenin de son günlerdeki bazı yazılı metin ya da açıklamalarına baktığımda son günlerde dile getirdiğim kimi saptama, eleştiri, uyarılardan izler ya da esinlemeler buluyorum. Nasıl mutlu oluyorum bilemezsiniz. Ya da tamamıyla benim hüsnü kuruntum bu!..

O kadar ki önceki yazımda İmamoğlu cephesinin eksiklerine “Bildirge” derken onlar yazmakta olduklarına Sözcü yazarı Aytunç Erkin’in belirttiğine göre “Manifesto” diyeceklermiş galiba. Bravo! Sol jargona daha uygun. Ne de olsa Karl Marks ve Friedrich Engels’in meşhur “Komünist Manifestosu” var. Hoş sosyal demokratların radikalliği kalmadı artık ama olsun. Alt başlığına da “Bütün Ülkelerin Genel Başkan Adayları Birleşin!” diye yazarlar herhalde!..

“Değişim” Yarışı Başlamıştır!

Daha önceki “Hastalığın adını doğru koyalım. CHP’de lider “değişimi” yeterli mi?” başlıklı yazımda “Hayatta bazı kelimeler vardır. İnsanlar tarafından adeta “sihirli” anlamlar yüklenir. Sanki o kelimeyi kullandığınızda her şey otomatikman hallolacakmış gibi bakılır. Bu kelimelerin en “ışıltılı” olanlarından birisi de “Değişim” kelimesidir. Değişim gerçekten çok tavlayıcı bir kelimedir. Cazibesi fazladır…” demiştim. Ayrıca bir “zihniyet devrimi”nin gerekliliğine işaret etmiştim. Ki, artık neyse ki ona da vurgu yapılıyor.

Gerçektende öyle. Bu kadar “Çekici” bir kelime daha icat edilmedi belki. Nitekim bugün ortaya çıkan saflaşmada değişim her iki taraf açısından da bir “anahtar kelime” gibi kullanılıyor adeta. Herkes siyasi akordunu ona göre yapıyor. Kelimeyi sahiplenmede birbiriyle yarışıyor. Karşı çıkan olursa şayet “tu kaka” ilan edileceği kesin!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun, CHP'nin 81 il başkanı tarafından yapılan açıklamayı Twitter üzerinden paylaşmasına göre “Değişim, albenisi olan sihirli bir sözcüktür. Ancak kalıcı bir değişimi, dönüşümü sağlayacak olan kişilerden ziyade fikirler ve ilkelerdir.” denilmekteydi. İlginç, metni yazanla neredeyse hemen hemen aynı dili kullanmışız. Dedim ya “Esinleme” meselesi!

Dolayısıyla parti geneli, özelde ise Kılıçdaroğlu cephesi de aslında “Değişim”e karşı değil. Sadece değişimin biçimi, zamanlaması, şekli, yöntemi üzerinde farklı düşünüyorlar gibi. Böylelikle doğru da olsa “fikirler ve ilkeler” diyerek belirsiz bir zamana yayıyorlar. Kılıçdaroğlu parti içini tahkim ederken, İmamoğlu ise toplumsal ve seçmen desteğine güveniyor diyebiliriz.

Lakin ileri sürülenler “küçük bir fark” değil. Değil çünkü, karşı tarafın, yani İmamoğlu cephesinin –her ne kadar böyle tarif eder görünmeseler dahi- değişimden asıl anladığı ve hedeflediği bir “Genel Başkan değişimi” ve bunun mutlaka yerel seçimlerden önce yapılmasının gerekliliği. Şimdilik herkes top çeviriyor!

İmamoğlu Cephesi Hareketleniyor!

Ancak İmamoğlu cephesinde görece daha bir hareketlenme gözleniyor. (“Yeterince cesur davranmadığı” tespitimizde dikkate alınmış demek ki!) Önümüzdeki bayram sonrasını takip eden günlerde bu daha bariz bir şekil alabilir. Bunun ilk işaret fişeği ise İmamoğlu’nun “İstanbul’a Hizmette 4. Yıl” sunumu konuşmasında ve sorulara verdiği cevapta gizliydi. İmamoğlu'nun "Kılıçdaroğlu'nun CHP grup konuşmasının beklentilerini karşılamadığı”na vurgu yapması ayrıca manidardı.

Konuşmasında bir kez daha "değişim" vurgusu yapan İmamoğlu, partisi CHP'ye "belediyeleri kaybedebiliriz" mesajı verdi. "Her değişim bir zihniyet devrimiyle başlar” diyen İmamoğlu (İlginçtir gene aynı kavramı kullanmışız!), öte yandan tıpkı diğerleri gibi bir yandan da “Sadece vitrinimizi ve söylemimizi değiştirmenin yetmeyeceğini hepimiz biliyoruz.” demekteydi.

Öyle seziliyor ki İmamoğlu giderek Kılıçdaroğlu’na yönelik muhalefetinin dozunu arttıracak. Bunu daha etraflı ve daha “Entelektüel formatlı” bir şekilde yapacak. “Kadrosu yok, programı yok, değişimin içini dolduramadı, CHP’ye nasıl bir rota çizmek istediği meçhul” vb gibi (Daha önce vurguladığımız gibi) eleştirileri karşılamaya çalışacak. Zaten yapması da lazım. Destek sadece sempatiden değil, öncelikle iknadan geçer. Kendisine destek vermeye hazır kişilerin kafalarındaki bazı sorulara cevap getirmesi gerek. Ancak buralardan adım adım adaylık ilanına gidebilir.

Öyle veya böyle CHP’de baltalar yeniden topraktan çıkartılacağa benziyor. Kılıçdaroğlu-İmamoğlu saflaşması giderek keskinleşecek. Adeta “kaçınılmaz bir hesaplaşma” bu. Bunun ana trendini ise “değişim” kavramı üzerine süren tartışma belirleyecek. Bu kavramın sınırını parti içi güçler dengesi belirleyecek. Yığınak o yönde olacak…

Herkes ”Değişimci” Olacak!..

Eğer bir fikir ya da kavramı yok edemiyorsanız, o fikir güçlenen ve geleceğe damga vuracak fikir gibi görünüyorsa o zaman sizde o fikri “içeriden” dönüştürür, kavrama kendi “içeriğinizi” vermeye çalışırsınız. Klasik bir yöntemdir bu. Bugün “Değişim” çağrısı üzerine yapılan tartışmalarda böyle bir mecrada seyredecek gibi. Bu talebi bir şekilde karşılamak gerek. Dizaynlar o yönde yapılıyor!

O yüzden şimdi kimse bu kavramı karşısına almak istemiyor. (Özellikle Kılıçdaroğlu cenahı. (Bu anlamda psikolojik üstünlük İmamoğlu cenahında. Ancak sürgit değil. Bir “hata”ya bakar!) Kimse çıkıp “Biz değişim filan istemiyoruz” diyecek durumda değil. Onun yerine taraflar değişime kendi damgalarını vurmaya çalışıyorlar. “Değişim kaçınılmazsa ona şekil vermeye bak” durumu yani. İlginçtir –hatta birazda komiktir- iki tarafta “değişim” istiyor. Ama nasıl?

Dolayısıyla kimse kavrama doğrudan karşı çıkamaz. Çıkan her iki tarafça da dışlanır. Ama samimi ama taktik icabı herkes bir şekilde “değişimci” olacak. Önemli olan hangi anlayışın sürece damga vuracağı. Biri değişimi sınırlarken diğerleri işi “lider”e kadar vardırmak istiyor. Değişim tartışmasının ana ekseni bu. Bakalım hangisi kazanacak?

Kısaca: iş en sonunda kim “Kim daha değişimci?” yarışına dönecek gibi…

23. 06. 2023

NOT: Ben aslında hafta sonu gerçekleştirecek olan İYİ Parti üçüncü olağan büyük kongresine dair bazı şeyler yazmak istiyordum bu konu öne çıktı. Kısmetse belki onu da sonraya yazarım.