CHP gazeteci cinayetlerini gündeme getirdi
CHP’li milletvekilleri, gazeteci cinayetlerine ve geçmişten bu yana Ocak aylarında olan olaylara dikkat çekti.
TBMM'de CHP'li milletvekilleri ile birlikte düzenlediği basın
toplantısında Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Hrant Dink cinayetlerine
değinen CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, Gezi Parkı
olaylarında 150'ye yakın gazetecinin yaralandığını ifade etti. 59
gazeteci, 23 dağıtımcının 2014'e cezaevinde girdiğini söyleyen
Onur, "17 Aralık'tan beri tarihimizde görülmemiş bir güç
mücadelesine tanıklık ediyoruz. Titanların savaşında şimdiye kadar
bütün bildiklerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Ordu mensuplarına
kumpas kuran paralel devlet, yalnızca askerlere mi kurdu? 2014'e
tutuklu ve hükümlü giren gazetecilere de mi kumpas kuruldu? Biz
bundan böyle hala davaları süren bu arkadaşlarımızın adil yargılama
değil de kumpas yargılamalarına maruz kalıp kalmadıklarına nasıl
güceneceğiz. Toplumun her kesimine kurulan kumpaslara dikkat
çekmemiz gerekiyor" diye konuştu.
Dünyanın her yerinde bu tür mesleklerin tehlikeli olabildiğini
söyleyen CHP'li Binnaz Toprak ise, "Eğer savaş muhabiriyseniz,
savaş sırasında kurşun isabet eden, bomba isabet eden gazeteciler
var. Yazıp çizdiklerinden dolayı öldürülen gazeteci ben
tanımıyorum. Bu bizim ülkemize has bir şey sanıyorum. Bu dönemde
bana öyle geliyor ki, medya mensuplarına, gazeteci mesleğine karşı
özel bir durum var. Çok sayıda gazeteci ve medya mensubu işlerinden
atıldı. ya öldürülüyorlar ya işlerinden atılıyorlar. Hrant Dink ve
diğer gazetecileri hiç unutmayacağız. Gerçek bu güne kadar ortaya
çıkmadı, bundan sonra çıkması lazım. Bütün bu cinayetlerin
faillerinin bulunması lazım. Sadece tetiği çeken insanlar değil,
bunu da biliyoruz" şeklinde konuştu.
Görevini yapmakta olan gazetecilerin kimliklerine ve ideolojilerine
göre önyargı ile gözaltına alınabildiklerini söyleyen CHP'li Sena
Kaleli, "Türkiye hak ve hukuk güvenliğinin olmadığı bir ülke
konumundadır. Bu döneminde dahi kimliklerine ve ideolojilerine göre
öldürülen gazeteciler, faili meçhul olarak anılmaktadır. Hak ve
hukuk güvenliğinin can ve mal güvenliği kadar önemli hale geldiği
bir ülke haline gelmek istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Basına yöneltilen şiddet olaylarının halka yöneltilmiş olarak kabul
edilmesi gerektiğinin altını çizen Mahmut Tanal, "Halkın haber alma
hakkını engellemeye yöneliktir. Katı olan diktatörlüğe giden
ülkelerin tamamında siyasal iktidarlar bazı basın mensuplarını
toplantılara almazlar, bazılarını uçaklarına alırlar.
Demokrasilerin olduğu ülkelerde bu kabul edilebilir değil. Basın 4.
kuvvettir, basın mensupları aslında kamu görevlisidir. Basın
mensupları görevlerini yaparken kaldıkları eylemler nedeniyle
suçlular ağır ceza nedeniyle cezalandırılması gerekir" dedi.