ÇERNOBİLDE RADYASYONDAN DAHA TEHLİKELİ ŞEYLER VAR!
Aylardır haber alınamayan altı Amerikalı turistin terkedilmiş Çernobil'de başına gelen korkunç olayların görüntüleri ele geçirildi!
Haziran bitiyor ancak vizyonun hız kestiği söylenemez. Oldukça iyi
filmlerle dolu bu haftada herkes için bir seçenek var gibi… Yine de
Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor ve güçlü bir dram olan Daha İyi Bir
Hayat öne çıkan yapımlar… İstanbul Film Festivalinde ve başka
yerlerde kaçıranlar için Faust gösterime giriyor. Seyri sabır
isteyen ancak önemli bir sinemacıdan, önemli bir film… Haftanın düş
kırıklığı yaratan yapımı ise en başından beri korkuseverler için
umut vadeden Çernobil’in Sırları oldu. Dağ fare doğurdu desek
yeridir. Çıka çıka, karşımıza silik bir teen slasher çıktı.
İşte denize, plaja gitmek yerine sinema salonunun yolunu tutanlar
için haftanın filmleri…
DAHA İYİ BİR HAYAT / Dram / 110 dk
Yönetmen: Cédric Kahn
Oyuncular: Guillaume Canet, Leïla Bekhti, Slimane Khettabi
Cineradar Notu:
8.5
Yann mesleğinde başarılı bir aşçıdır; Nadia ise oığlunu tek başına
büyütmeye çalışan bekar bir annedir. Tesadüfen tanışırlar ve
yıldırım aşkına tutulurlar. Yann, sevdiği kadın ve oğluyla bir yuva
kurmak amacıyla şehirden taşraya taşınıp bir restoran açmaya karar
verir.
Kendi işinin başına geçip, sakin bir aile hayatı sürmek isterken,
yaşamın onlara getireceği sürprizlerden habersizdirler. İkisi de bu
yola çıkarken aşklarına ve hayallerine tutunmuşlardır.
Yönetmenliğini Cédric Kahn üstlendiği filmin başrollerini başarılı
Fransız oyuncu Guillaume Canet ve Leïla Bekhti üstleniyor.
Bir romantik komediden, yaşam mücadelesine hızlı bir dümen kıran
“Daha İyi Bir Hayat”ın kırılma noktası tam da burası işte…
Restoranı açmak için bankadan alınan kredi, krediyi ödemek için
alınan yeni krediler ve mutlak batış…
Sistemin kölesi olan insanların ölene kadar borçlu ve huzursuz
ruhlar olarak dolaşması için idealize edilmiş bir çarkta
kahramanlarımızda ister istemez dönmeye başlıyor. Önce legal
çarelerden medet umulurken daha sonraları tefecilerin kucağına
düşüyorlar. Nadia bunlardan biraz da çocuk ruhlu, delişmen Yann’ı
sorumlu tutuyor ve oğlunu ona bırakarak mücadelesini tek başına
sürdürmek için Kanada’daki bir iş teklifini kabul ediyor.
Nadia’nın bu kaçışı seyirci tarafından erkek/çocukların oynadığı
bir oyundan sıkılan bir kadının dışarı çıkışı olarak
yorumlanabilir. Süleyman’ın babası, Yann ve Süleyman… Hep isteyen
ama pek bir şey vermeyen erkekler…
Yönetmen Cédric Kahn, Nadia’yı finalde tüm yanlış anlamaları
düzeltecek şekilde dahil edene kadar hikayenin dışına çıkardıktan
sonra elini rahatlatıp bir tür “Kramer Kramer’e Karşı” çekmeye
soyunuyor. Başaramadığını kimse söyleyemez. Yann ve Hüseyin
arasında kan bağı olmadan kurulan güçlü ilişki onların hayata
tutunmak ve zorluklara direnmek için tek çaresi oluyor. Bir sahnede
Süleyman’a marketten ayakkabı çaldığı için kızan ve zorlu bir yaşam
dersi veren Yann sonraki bir sahnede çalıştığı restoranın
mutfağından çaldıklarını satmak zorunda kalıyor.
Yann’ın karakterinde simgeleşen, daha iyi yaşamak isteyen, düşler
kuran ama çaresizleşen ve paranın yokluğuyla yokolan modern insan /
seyirci yine onun direnme gücü sayesinde finale yakın güçlü bir
katarsis yaşıyor. Cédric Kahn filmini umutsuz bir finale taşımamak
konusunda yetenekli manevralar yaparak her şeye rağmen yeni bir
başlangıcın mümkün olduğunu müjdeliyor seyirciye…
Daha İyi Bir Hayat İçin, 70’lerin, 80’lerin, 90’ların ümitleri için
direnen insan filmlerinin günümüz seyircisi için çekilmiş bir
temsilcisi gibi… Seyrettikten sonra hatırlayacağınız bir sürü film
var. “A Home of Our Own”, “Alice Doesn’t Live Here Anymore”, “The
Pursuit of Happyness” ve başkaları…
Oyunculuklar birinci sınıf ancak buğulu gözlerle bakan Guillaume
Canet ve Süleyman’ı canlandıran Slimane Khettabi aralarındaki güçlü
kimya yüzünden öne çıkıyorlar.
Dikeni bol bir ormanda yürüdüğümüzü hatırlatan bir film “Daha İyi
Bir Hayat”… Büyük mutluluklar için bol paraya ya da sistem
tarafından takdir edilmiş başarıya ihtiyacımız yok. Sevdiklerimiz
yanımızda olsun yeter… Mutlaka görmelisiniz.
ÇERNOBİL’İN SIRLARI / Korku / 90 dk
Yönetmen: Bradley Parker
Oyuncular: Devin Kelley, Jonathan Sadowski, Ingrid Bolso Berdal
Cineradar Notu:
2.5
Avrupa’da tatile çıkan altı kişilik bir arkadaş grubu, gezilerinde
rehberlik etmesi için farklı bir turist rehberi tutarlar. Adam
onları, Çernobil nükleer faciasından önce işçilerin ikamet ettiği
ama artık terk edilmiş olan Pripyat şehrine götürür. Yıkıntıların
arasında gezerken turist kafilesi aslında yalnız olmadıklarını fark
edeceklerdir...
Yönetmenliğini Bradley Parker’ın üstlendiği filmin senaristleri
arasında televizyon işleriyle tanınan Carey ve Shane Van Dyke
kardeşlerin yanı sıra Paranormal Activity serisine imza atan Oren
Peli de var. Başroller ise Jesse McCartney, Jonathan Sadowski ve
Olivia Dudley yer alıyor...
Bu film yazabilecek çok fazla cümlem yok. Fazlaca tahmin edilebilir
ve en ucuz tür filmlerinde bile kullanılmaktan hırpalanmış bir olay
gelişimi izletiyor film bizlere… Bu “aynısını daha önce de
izlemiştim” duygusu filme o kadar hakim ki, karakterleri görür
görmez sona kimin kalacağını dahi kolaylıkla tahmin
edebileceksiniz. Sürekli kaçan, bağıran, çağıran genç
oyuncuların performansı böyle bir film için fena sayılmaz ancak
buradan yürüyüp gidecek bir isim yok bana göre…
Yani, hepsi bu işte… Fazla meraklı Amerikalılar ve ibret verici
sonları! Açıkçası senaristlerinden biri Paranormal Activity ile
bütçesiz korku sinemasında devrim yapmış Oren Peli olan bu filmden
çok daha fazlasını bekliyor insan… Bu arada, Çernobil’in Sırları
buluntu film kurallarını da işine geldiği gibi kullanıyor. Ekipten
birinin kamerasından izlemiyoruz her zaman filmi… Ayrıca kamera
izlemesinde bir süreklilik yok. El kamerasıyla çekilmiş
görüntülerin kurgulanmış halini izletiyor ki bu haliyle bir buluntu
film olmaktan çok ekipman olarak el kamerası kullanmış bir film
olmaya sürükleniyor.
Stalker’ı özlettiren terkedilmiş, çürümüş, virane mekanlar dışında
Çernobil’in bizim merak edeceğimiz bir sırrı yok. Eskiden büyük
filmmiş gibi yapan ve gişe çalan B filmleri vardı. Şimdi onların
yerine bu buluntu film sömürülerini izliyoruz. Çernobil’in Sırları,
çoktan tüketilmiş fikirlerle, numaralarla dolu sıradan bir tür
sineması örneği…
BUZ DEVRİ 4: KITALAR AYRILIYOR / Animasyon / 94
dk
Yönetmen: Steve Martino, Mike Thurmeier
Orijinal seslendirme: Ray Romano, Denis Leary, John Leguizamo
Cineradar Notu: 7
Buz Devri 4 : Kıtalar Ayrılıyor (Ice Age: Continental Drift);
Manny, Diego ve Sid’in, kendilerini diğerlerinden ayıran afetten
sonra sürüklendikleri bir kıtada başlarına gelenleri beyazperdeye
taşıyor. Bir buzdağından derme çatma bir gemi yapan
kahramanlarımızın maceralarla dolu epik deniz seferi böyle
başlıyor. Manny ve arkadaşlarını bu yeni dünyada egzotik deniz
canavarları ve acımasız korsanlar da bekliyor. Tarih öncesi sincap
Scrat ise bildiğiniz gibi, lanetli palamudu onu nereye sürüklerse
oraya gidiyor!
Bir Animasyona işi bozmadan 4. Devam bölümünü çekmem epey maharet
isteyen bir iş ancak ekip yine başarmış. Yeni macera da diğerleri
gibi aile, dostluk, sadakat ve yardımlaşma notalarına basarak
yürüyor. Animasyonun teknik kalitesi üst düzeyde… Alınan mesafeyi
ilk film ve Kıtalar Ayrılıyor’u arka arkaya izlediğinizde
anlayabiliyorsunuz. Sid diğer filmlerdeki kadar ön planda değil
ancak gözüktüğü sahnelerde hep rol çalıyor.
Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor, hem çocuğunuz hem de sizin için
harika bir haftasonu ödülü… Tadını çıkarın.
FAUST / Dram / 134 dk
Yönetmen: Alexandr Sokurov
Oyuncular: Johannes Zeiler, Anton Adasinskiy, Isolda Dychauk
Usta Rus yönetmen Alexandre Sokurov’un imzasını taşıyan yapım,
"dünyanın sırrına haiz olmak için" şeytana ruhunu satan
insanoğlunun hikayesinin anlatıldığı Alman klasiği Faust’un yeni
bir uyarlaması. Filmin dünya prömiyerini 68. Venedik Film
Festivali’nde yaptıktan sonra Altın Aslan’a da uzandı. Senaryosu da
Sokurov’a ait olan filmin başrollerinde Hanna Schygulla, Isolda
Dychauk ve Georg Friedrich var.
Faust, 31. İstanbul Film Festivali’nde Yıllara Meydan Okuyanlar
bölümünde ülkemiz seyircisiyle de buluşmuştu.
YA AŞK OLMASAYDI / Komedi, Romantik / 94 dk
Yönetmen: Vicente Villanueva
Oyuncular: Adriana Ugarte, Hugo Silva, Álex Barahona
Merce, erkeklerle yaşadığı ilişkilerde sürekli paranoya yapan bu
yüzden de ciddi hiçbir beraberlik kuramayan bir kadındır. Özel bir
yeteneği sayesinde, müşterilerinin duygularını çözümleyebildiği bir
çeşit masörlük yapmaktadır. Diğer yandan kız kardeşi Loreto
televizyon dünyasında iyi kanallardan birinde bir program yapmak
istemektedir fakat şansına hep 2., 3. sınıf tv kanallarından
spikerlik teklifleri gelir.
İki kız kardeş bir gün bir falcıya giderler ve falcı kadın
Merce’nin hayatına yakın bir erkeğin gireceğini ama aşk mevzusunun
tamamen kendisine bağlı olduğunu söyler. Falcıdan çıktıktan sonra
aynı gün yaşayacakları bir tesadüf iki kız kardeşi de çok
şaşırtacaktır.
Ya Aşk Olmasaydı? adıyla vizyona girecek olan "The opposite of
love" adlı filmin yönetmenliğini ve senaristliğini Vicente
Villanueva üstleniyor. İspanya yapımı romantik komedinin oyuncu
kadrosunda ise Hugo Silva, Adriana Ugarte, Alex Barahona ve Rubén
Sanz gibi isimler yer alıyor...
Murat Tolga Şen