Cennet Ayracı
Cennet Ayracı, insanlar arasındaki sosyal farklılıklar, paranormal olaylar, şaman ritüelleri ve derin devlet pek çok farklı unsurun bir araya getirildiği, başarıyla harmanlandığı sürükleyici bir roman.
Romandaki olaylar Toroslardaki bir vadinin iki yakasında kurulu
köylerde geçiyor; Pınarbaşı ve Susuzkaya.
Pınarbaşı, meyve bahçeleriyle dolu yemyeşil bir köydür. Susuzkaya
ise vadinin çorak kayalıkları üzerine kurulmuş bir köydür.
Pınarbaşı’nın aksine kasvetli, adı kötüye çıkmış bir köydür. Köyün
yakınlarındaki korulukla ilgili de ürkütücü söylentiler
konuşulmaktadır. Yıllar önce Pınarbaşı’nda yaşayan dört genç, merak
edip Susuzkaya’ya gitmek üzere yola çıkmış bir daha da geri
dönmemişlerdir.
Romanın kahramanı Tayga, mühendislik stajı için vadide yapılmakta
olan baraj inşaatına gelir. Köy yolunda Zeynep adlı bir kızla
tanışır. Kızdan hoşlanır ancak aradığı karşılığı bulamaz. Zengin,
varlıklı bir ailenin oğludur Tayga. Alışkın olduğu rahat yaşantıdan
uzakta köy hayatına ayak uyduramaz ve staja başlamadan köyden
ayrılır.
Köyde geçirdiği kısa zaman içinde yaşadığı huzursuzluk Tayga’nın
peşini bırakmaz. Psikolojik rahatsızlıklar yaşamaya başlar.
Nihayetinde doktora görünür. Hem doktorunun tavsiyesi hem de
babasının iş ilişkileri nedeniyle Pınarbaşı’na geri döner. Doktoru
Haluk da kısa süre sonra köye gelir. İkisi birlikte vadiye inerler.
Suzukaya yakınlarındaki koruda bir ayine tanık olurlar. Köylüler
doktoru yakalar. Tayga kurtulup Pınarbaşı’na geri döner.
Kılık değiştiren Tayga, Zeynep’le birlikte Susuzkaya’ya gider.
Köyde yaşanan olayların üzerindeki giz perdesi de yavaş yavaş
aralanmaya başlar: Susuzkaya, binlerce yıldır şaman ritüellerine
devam edilen bir yerdir. Köyün lideri de bir şamandır. Köyün
altında Cehennem Kayası adını verdikleri, içerisinde sürekli olarak
ateş yanan bir mağara vardır. Köylüler, hoşlanmadıkları yabancıları
buraya hapsetmektedirler.
Cennet Ayracı’nda ilk başlarda Tayga ile Zeynep arasında yaşanan
aşk hikâyesi dikkat çekiyor. Ancak romandaki kurgunun içinde, bu
aşk hikâyesinin de Tayga’nın içine itildiği oyunun bir parçası
olduğunu görürüz. Yazar Mehmet Mollaosmanoğlu bu romanında da roman
boyunca verdiği ipuçlarıyla bizleri şaşırtıcı bir finale doğru
sürüklüyor.