25 Mar 2013 11:30 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:06

CENGİZ ÇANDAR: ERDOĞAN, ORTADOĞU'NUN YENİ DE GAULLE'U OLACAK!

Radikal yazarı Cengiz Çandar, Başbakan Erdoğan'ın 2009 Ocak ayındaki one minute çıkışından sonra, şimdi gelinen noktayı çarpıcı bir analizle anlattı.

Çandar, İsrail özrünün Türkiye'yi ne noktadan nereye getirdiğini ilginç bir örnekle köşesine taşıdı. Bakın Erdoğan, Ortadoğu'nun nasıl yeni lideri oldu..

İşte o yazı..

İsrail'in özrü Tayyip Erdoğan'ı ve Türkiye'yi 2009 Ocak ayının sonundan daha güçlü bir konuma getirdi mi, getirmedi mi? Doğru cevap getirdi olmalı.

Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'nda katıldığım bir toplantıdan çıkmış, otelime gelmiştim. Hava buz gibiydi. 29 Ocak 2009 gecesi. Üzerime kalın bir şeyler geçirip, dışarı çıkmaya hazırlanırken bir yandan da elimde televizyonun uzaktan kumanda aleti, kanallar arasında geziniyordum. Gün içinde neler olduğunu öğrenmek için haber kanalları ararken TRT-Türk ekranı önümde beliriverdi. Avrupa'da her otelde bulunan bir kanal değildi. Hoş bir sürpriz... TRT-Türk logosuyla birlikte gözüme Tayyip Erdoğan, Şimon Peres, Amr Musa ve Ban ki-Moon ilişti...

Tayyip Erdoğan konuşmaya henüz başlamıştı. İsrail'i alışılmadık bir dille eleştiriyordu. Ekran başında kalakaldım. Şimon Peres'in neler diyeceğini merak ettim. Türkiye söz konusu olduğunda en ılımlı ve en tecrübeli İsrailli siyaset adamı oydu. Ağır bir cevap verdi Tayyip Erdoğan'a. Ve arkasından o bildik 'one minute' olayı yaşandı.

Tayyip Erdoğan'ı dinlerken bir yandan da 'Vay, vay, vay' nidasının ağzımdan çıktığını fark ettim. Ortadoğu'da ömrünü tüketmiş biri olarak, Filistin direniş liderlerinin ateşli konuşmalarının dışında, İsrail'e böyle hitap edildiğini ilk kez duyuyordum.

Tayyip Erdoğan'ın başta Filistin halkı, Ortadoğu'da insanların yüreğine yerleşeceğini ve bu arada Türkiye halkında yıllardır İsrail'e karşı birikmiş öfkeyi boşaltacağını anında sezdim. Zaten, başından ayrılamadığım TRT ekranı, İstanbul'da binlerce kişinin Başbakan'ı karşılamak için havalimanına aktığı haberini vermeye başlamıştı.

Gideceğim yere gitmekten vazgeçtim. Ertesi gün gazeteye yazmam gereken yazıyı, o anın psikolojisini yitirmeden yazmak için, hemen bilgisayarımı açarak yazmaya koyuldum. İlk cümlem üzerinde saniye düşünmeden bilgisayar ekranı üzerine aktı:

31 Ocak 2009'da yayımlanan yazının son bölümü aklımdan çıkmış. Arşivden bakınca, şu satırları okudum: "... Brüksel'de dün sabah kahvaltıda... Mısırlı yaşlı bir gazeteci Doreya Avni ile karşılaştım. Heyecanla yanıma koştu, 'Neler olmuş dün gece' diye söze girdi ve bana söz bırakmadan 'Tayyip Erdoğan, Nasır'ın yerine geçti. Eğer içerde güçlü olursa aynı zamanda bölge için hem Nasır hem de De Gaulle olur. Nasır dışarıda büyük bir bayraktı ama içerde, çevresinden ötürü zayıftı. Tayyip Erdoğan Türkiye'de sadece İslamcıların değil diğerlerinin de desteğini alırsa Nasır-De Gaulle konumunda birisi olabilir' dedi..."

Fransa'nın büyük lideri Charles de Gaulle, bir buçuk milyon Cezayirlinin canına mal olan 1954-1961 arasındaki Cezayir Savaşı'nı bitiren ve Fransa'da 'Beşinci Cumhuriyet'in kuruluşuyla adı anılan devlet adamı olarak tarihe geçti. Cezayir'den çekilmeyi ancak De Gaulle sağlayabilirdi. İkinci Dünya Savaşı'nda Nazilere karşı Fransız ulusal direnişinin de lideriydi o.

'Kürt sorunu'na ilişkin iç gelişmelerin geldiği noktaya ve ne yöne doğru evrileceğine bakarak, Tayyip Erdoğan için 'Nasır-De Gaulle analojisi' üzerinde şimdi düşünülebilir belki.

Peki, bu 'özür', Tayyip Erdoğan'ı ve ayının sonundan daha güçlü bir konuma getirdi mi, getirmedi mi?

Doğru cevap 'getirdi' olmalıdır. Bunun yol açabileceği sonuçlar, ayrı bir konu. Ama bir şey kesin olmalı: 'Zaman ne zamanıdır' sorusunun cevabı. Cevap, 'içerdeki sorun'un yani 'Kürt sorununun çözümü' için de izdüşümünü bırakmalıdır. Cevap şudur: Türk özgüveni zamanı!

Cengiz Çandar / Radikal

Cengiz Çandar'ın yazısının tamamını okumak için tıklayın..