14 Kas 2013 16:59
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:45
Cemil Çiçek'ten Vali Coş'a sert tepki! Bunca sıkıntımız varken...
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 10 Kasım törenlerinde bir vatandaşa 'gavat' diyen Adana Valisi Hüseyin Avni Coş'u sert sözlerle eleştirdi.
Çiçek, Samanyolu Haber'in canlı yayınında gündeme ilişkin
soruları yanıtladı.
''ADANA VALİSİ'NİN SÖZLERİ TASVİP EDİLEMEZ''
Çiçek, "Türkiye'nin tartıştığı bazı konular var; öğrenci
evleri ve yurt meselesi. Bu tartışma Adana Valisi'nin
açıklamalarına kilitlendi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu
üzerine, bu açıklamanın hiçbir şekilde tasvip edilemeyeceğini
söyledi.
Valilerin sıradan kişi olmadığını, devleti ve hükümeti temsil
ettiklerini belirten Çiçek, "Bu temsile uygun davranmaları gerekir;
halkın önünde olan insanların, yaptıklarıyla, söyledikleriyle. Halk
ona farklı bir tavır içinde olur. Yoldan geçerken saygıda kusur
etmez. Kaldı ki devletin taşradaki eli, ayağı, yüzüdür. Bir vali ne
kadar vatandaşla gönül bağı kurarsa, çünkü bizim vatandaş ile
devlet arasında halen makas açığı vardır. Devleti sempatik hale
getirecek, 'bu devlet benim devletimdir' diyecek, kaynaşmayı temin
edecek ve bu makası kapatacak bürokratların başında valiler gelir.
Onların buna uygun davranması lazım, bu nitelikleri taşıması lazım.
Bunlar olmadığı takdirde bunca sıkıntının içerisine bir de vali
sıkıntısı yaşarız. Bana hiçbir valinin hakkı yoktur. Herkes
görevini hak, hukuk çerçevesinde, adalet ölçüleri içinde yapacak.
Konuşmalarına, tavırlarına, her şeyine de dikkat edecek. Etmiyorsa
bunca sıkıntımız var, bir de bu sıkıntıları yaşarız" diye
konuştu.
VALİ COŞ’TAN PROTESTOCUYA: O GAVATI GETİRİN
''İKİ YIL BİR AYDA 60 MADDE YAPIYORSAK...''
Yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili TBMM Anayasa Uzlaşma
Komisyonu'nda ne olacağı sorusuna Çiçek, yeni Anayasa yapılması
için yola çıkılmasının üzerinden iki yıl 25 gün geçtiğini
hatırlattı.
İki yıl bir ayın sonunda 60 madde üzerinde bir mukatabat
oluştuğunu hatırlatan Çiçek, "Bunlar üzerinde en kolay
anlaşılabilecek maddelerdi. Ama bu bile önemli bir başarı. Daha en
az 112 madde var. Demek ki 60 maddeyle bu tempoyla, bu çalışma
tarzı ve yöntemle iki yıl bir ayda yapıyorsak, geri kalanı bu
seçime yetişir mi yetişmez mi, bunların hepsinin yeni baştan gözden
geçirilmesi lazım. Yapıyormuş gibi olmak ayrıdır, yapıyor olmak
ayrıdır. Kaldı ki bu Komisyon'un yeni anayasayı yapacağı konusunda
neredeyse ümitler tümüyle boşa çıkmış vaziyette. Bunu görmemiz
lazım. Bugün oturup değerlendireceğiz. Öbür taraftan da seçim geldi
kapıya dayandı. Birçok parti adaylıklarla meşgul, başka türlü
çalışmalarla meşgul. O nedenle seçim zamanı da bu işlerin, bu
çalışmaların
yapılamayacağını daha baştan kabul ettik ve de doğrudur. Kendi
seçim bölgesinde
mahalli hizmetlerle ilgili seçim çalışmaları dururken kimse
burada anayasa çalışması yapamaz. Parti kongreleri bile geçen yıl
bizim çalışmalarımızı 10-15 gün aksattı. Onun için iyi bir noktada
değiliz. Bugün bir defa daha değerlendireceğiz" diye konuştu.
Çiçek, "Sizin kanaatiniz Uzlaşma Komisyonu'nun devam etmesi
yönünde mi?" sorusuna, "Mesele devam etmesi etmemesi değil, ürün
verip vermemesidir. İşin özünü bir tarafa bıraktık; masadan kim
kalkacak ya da kalkmayacak. Bu masa için kurulmuş bir Komisyon
değil ki. Anayasa yapmak için kurulmuş olan bir komisyon. Komisyon
devam etsin, ama netice alacaksak devam etsin. Almayacaksak o işi
uzatmaktan başka fayda temin etmez. Onun için bugün bir defa daha
bütün yönleriyle konunun değerlendirilmesi lazım. Vatandaşa bu
manada ümit vermemiz lazım. Bir netice çıkmıyorsa, komisyonun
bizatihi varlığının da çok fazla bir şeyi kalmadı" görüşünü ifade
etti.
''İŞ EPEY ZORLAŞTI''
Netice alınacağı yönünde düşüncesi olup olmadığı sorusuna
Çiçek, "İşte iki yıl bir ay sonra 60 madde yaptıysak, en zor, en
çetrefil ve partilerin kırmızı çizgileri diye ifade ettiğiniz
alanlarla ilgili henüz biz mesafe alamadık. Bu 60 madde, en kolay
anlaşılabilecek, ama buna rağmen önemli bir düzenleme...Bundan
sonrakiler daha çok tartışma, daha çok münakaşa, belki de sonunda
uzlaşma olmayacaktır. Çünkü herkes, 'benim kırmızı çizgim
bunlardır, buraya dokundurmam' diyorsa, zaten o alanlarda bir
uzlaşı sözkonusu değil. Bunların sayısı da az değil. O nedenle iş
epey zorlaştı" diye konuştu.
''2012 SONUNDA BİTİRECEĞİZ DEDİK, 2013'ÜN SONU GELDİ''
Çiçek, "Gözler hep size çevriliyor, bir tıkanıklık olduğunda
'Meclis Başkanı buna karar versin, gözler Başkan'a çevrildi, tamam
mı, devam mı' deniliyor" denilmesi üzerine, şunları kaydetti:
"Devam etse, netice alnacaksa devam etsin, etmeyecekse başka
türlü yol, yöntem bulalım. Epey de çalışma yaptık Allah için. İki
seneyi aşkın bir zamandır önemli bilgi, belge toplandı, çalışma
yapıldı, belki ilk defa Türkiye tarihinde her siyasi parti peyder
pey de olsa bir Anayasa taslağına sahip oldu. Daha önce yoktu. Dört
partinin bizim anayasa taslağımız budur diye kamuoyuna sundukları
bir taslak yoktu ama şimdi bu var. Kimin ne düşündüğünu
insanlarımız, sizler daha ayrıntılı görme imkanı oldu. Eskiden
genel bir söylem vardı. Slogan bazında bazı konular... Mesela
'fikir özgürlüğüne ne diyorsunuz?' 'Biz fikir özgürlüğünden
yanayız.' Hayır diyen kimse yoktu. Ne kadar bu özgürlüğe taraftar,
neyi, nasıl anlıyor? 'Din ve vicdan özgürlüğü konusunda ne
diyorsunuz?' 'Bunlar temel hak ve özgürlüklerdir' Peki bunu nasıl
anlıyoruz, bunun ayrıntılı cevabı yoktu. Halbuki geçen süre içinde
dört siyasi parti anayasaya giren veya şimdi tartışma, gerginlik
konusu olan birçok konuyla ilgili ne düşünüyorsa bunların hepsini
bir yazılı metin halinde Meclis Başkanlığı'na ve birbirlerine
verdiler. Bu önemli bir gelişme ama dördünün uzlaşarak ortaya bir
anayasa koyması, maalesef mümkün olmadı. Halbuki biz yola çıkarken
'2012 sonunda bitireceğiz' dedik. 2013'ün de sonu geldi. Arka
arkaya seçimler var. Önümüzdeki bir yıl seçimlerle geçecek bir
dönem. Anayasa yapmak için ne kadar zaman, imkan, fırsat olacak?
Kolay zamanı, imkanı bol olan zamanı geride bıraktık. Gerçekten çok
sıkıntılı bir zaman sürecine girdik. Bugün bunları bütün yönleriyle
konuşmamız gerekir."
TUTUKLU VEKİLLER: ''HER BİRİNİN HUKUKTAKİ STATÜSÜ
FARKLI''
Çiçek, tutuklu milletvekilleriyle ilgili tartışma olduğu ve
Anayasa'ya geçici madde eklenmesi çalışmasından söz edildiğinin
söylenmesi üzerine, tutuklu milletvekilleri sözünün tabloyu izah
etmediğini belirterek, "O 2 yıl, 2,5 sene önceki ifadeydi. Bugün
hükmü kesinleşmiş milletvekili var, hüküm almış ilk derece
mahkemesinde serbeset olan üç milletvekili; hükümlü tutuklu bir
milletvekili, beş tutuklu milletvekili var. Her birisinin statüsü
hukukta farklı durumda şu an" dedi.
Konunun 2,5 yıldan beri konuşulduğunu ve "tam anayasalık konu"
olduğunu belirten Çiçek, şöyle konuştu:
"Ben baştan beri bunu söylüyorum. İşin magazin kısmına herkes
kafa yoruyor, demeçle sorun çözüleceğini zannediyoruz. Demeçle bu
tür karmaşık bir sorun çözülmez, kuralı değiştirmeden...Çünkü bu
bir kural uygulamasının sonucu ortaya çıkan problem. Anayasa'nın
14, 76, 83 ve 84. maddelerinin değişmesi gerektiğini 50-100 defa
söyledim. Ben söylemekle kalmadım, bu arkadaşlar daha aday
gösterilirken yazı yazanlar var Türkiye'nin hukukçularından; 'bu
yolla tahliyeyi temin edemezsiniz, 14 ve 83. madde değişmeden'
diye. Bu maddeler duruyor. Biz dışarıda hiç durmadan beyanet
veriyoruz. İyi de beyanatla bu sorun çözülmediği gibi, işte şimdi
bakın en önemli bizi 2,5 senedir meşgul eden konuda dört siyasi
parti anlaşamadı. Anayasa'nın bu maddeleriyle ilgili bir anlaşma
yok. Orada anlaşma olmuyor ama dışarıda biz demokasi teorisine göre
açıklama yapıp duruyoruz. Sorun çözülmüyor ve giderek bu hükümleri
uygulamak mecburiyeti hasıl olacak. Anayasa hükmü burada dururken
soruna kişisel çözümü nasıl bulacağız?''
''TUTUKLU VEKİLLERİN ADAY GÖSTERİLMESİ YANLIŞ DEĞİL''
Çiçek, "Şu anki anayasa hükümlerine göre aday gösterilmeleri
de yanlıştı mı diyorsunuz?" sorusu üzerine şunları söyledi:
"Hayır, aday gösterilmeleri yanlış değil, hukuken. Eğer
kişinin aday olduğu tarihte 76. maddedeki şartları taşıyorsa aday
olur. Hukuk açısından...Bu arkadaşlarımız seçimden önce tutukluydu.
Tahliye talepleri oldu, tahliye edilmeyince 'acaba milletvekili
adayı gösterilse tahliye olur mu gibi bir tartışma çıkmış olmalı ki
o zaman birçok hukukçu dedi ki 'bu yolla siz tahliyeyi temin
edemezsiniz, 14 ve 83. maddeler var, bunu değiştirmeden olmaz.'
Aday gösterildi. Sabıkaları gözükmüyor çünkü hüküm kesinleşinceye
kadar tutuklu olmak sabıka anlamına gelmiyor. Ama geldiğimiz nokta
itibariyle demin söylediğim tablo ortaya çıktı. Hükmü kesinleşmiş
olan var, dosyası Yargıtay'da olan var, dosyası Yargıtay yolunda
olan var ve tutuklu olanlar var. Her birinin statüsü farklı olunca
teker teker hepsine çözümü nasıl bulacaksınız? Uygulanan kuralı
değiştirerek. O kural yanlış diyoruz. Dört siyasi parti de yanlış
diyorsa, o zaman komisyonda bu maddelerin değişmesi lazımdı. Bu
konuda bir anlaşma yok. Anlaşma olmayınca sıkıntılı kurallar
uygulanmaya devam edecek. Ben hukuki konuşuyorum. Öyle tribünlere
demeç vermek, 'milli irade, milletvekili tutuklanamaz.' Bunu siz,
köşe yazarları, aileleri, vatandaş söyleyebilir ama Meclis'te kural
koyma naktasında olan insanlar bunu söyleyemez. Demezler mi ki
adama 'o zaman değiştir bu kuralı. Madem şikayet ediyorsun, yanlış
diyorsun, milletvekilleri tutuklanamaz, gözaltına alınamaz, sorguya
çekilemez.' Bunu öyle diyorsun, o zaman bunu yasaklayan hükmü
ortadan kaldır."
''DİLİMDE TÜY BİTTİ''
Çiçek, "ortadan kaldırmak için de anlaşamıyorsunuz"
denilmesine, "Anlaşamıyorsunuz, o zaman kör döğüşüdür gidiyoruz. O
zaman konuyu çözmek için değil, sağa sola mesaj vermek için...Zaten
siyaset de giderek sorunu çözmekten ziyade günü kurtarmak, oraya
buraya şirin gözükmek çabası haline geldi. Bu doğru değil. Dilimde
tüy bitti; Bu anayasa değişmediği, yeni anayasa yapılmadığı sürece
her gün yeni bir problemle Türkiye karşı karşıya kalmaya devam
edecek. Nitekim şu yaşadığımız sıkıntılara bakarsanız, bunların
önemli kısmının Anayasa ile bağlantısı var" karşılığını
verdi.
''SİYASETÇİ ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLUR, SORUNUN DEĞİL''
Çiçek, "Gündemle ilgili tartışmaları siyasetin sorun çözme
yerine oraya buraya mesaj verme kaygısı veya durumu olarak mı
değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine şunları kaydetti:
"Ortada bir problem var; geçmişten gelmiş, bugün çıkmış ne
olursa olsun. Siyaset sorun çözmektir, sorun çıkarmak değil.
Siyasetçi çözümün parçası olur, sorunun parçası olmaz. Kim çözecek?
Vatandaş bizden bekliyor, biz ise sorunu çözmek yerine, tek başına
çözmeye çalışsak diyelim ki 'bu işler tek başına olmaz, uzlaşarak
olması lazım.' Eyvallah doğru olan odur. hadi uzlaşın. Anayasada
uzlaşamadık işte, uzlaştığımız 60 madde, daha en az 112 madde
duruyor. E içtüzükte uzlaşın, bu kendi hukukumuz. Bu Meclis'te
etkin, verimli yasama ve denetim faaliyetini yapabilmek için bu
İçtüzüğün değişmesi gerekiyor. Yasama faaliyetinde sıkıntılar var,
denetim neredeyse yok gibi, orada da sıkıntılar var. Bunu vatandaş,
siz söylersiniz, biz siyasetçiler olarak söylersek 'oturun,
değiştirin' derler. Anayasada uzlaşarak bir yere gelemedik, bu
dönem hiç olmazsa 'uzlaştık, bir araya geldik, İçtüzük yaptık'
diyelim. Uzlaşma adına güzel bir örnek ortaya koyalım. Yok. Siyasi
Partiler Kanunu için herkes diyor ki 'olağanüstü dönemin
mahsulüdür, demokaksiye uygun değildir, bur sürü sıkıntılar var.'
Bunları kim değiştirecek? Kanun aynen duruyor, bütün partiler o
olağanüstü dönemin yasasına göre faaliyetlerini sürdürmeye devam
ediyor. Peki seçim mevzuatı, herkes şikayetçi, ama aynen orada
duruyor. Bu problemleri devamlı söylemiş olmakla sorun çözülmüş
oluyor mu? O yasalar yürürlükte kaldığı sürece bunları tekrar
etmenin faydası yok, bunları değiştirmek gerekiyor. Kim
değiştirecek, Parlamento...Hadi gelin yapalım. Birlikte bir şey
yapamıyoruz. Ayrı ayrı olduğu zaman başka türlü sıkıntı çıkıyor.
Siyaset böyle bir fasit dairenin içinde. Bu fayda getirmez, devamlı
sorun çıkarır. Mevcut sorunu bugün çözemezseniz yarın daha büyük
sıkıntılar çekerek ödemek mecburiyetinde kalırsınız."
KILIK KIYAFET
Çiçek, İçtüzükte uzlaşma sağlanamayan 21 madde üzerinde 2
Aralığa kadar anlaşma sağlanabilmesi halinde siyasete çok önemli
katkı verilmiş olacağını söyledi.
Kadın milletvekillerinin pantolon giymesinin serbest olduğunu,
uzun zamandır tartışılan ve kronik hale gelmiş başka konular olup
odlmadığı sorusuna Çiçek, "İçtüzüğün kendisi var. Bugün fiili bir
İçtüzük var. Herkesin kendine göre bir içtüzüğü var. Her Meclis
Başkanvekilinin farklı uygulaması var, her grup başkanvekilinin
başka içtüzük talebi var. İçtüzüğün kendisi problem, 1973 yılında
yapılmış. Sene 2013... İhtiyaca cevap vermiyor. Onun için ciddi
sıkıntılar var; bunu dört siyasi parti de kabul ettiği için geçen
dönem bir komisyon kurdular. Oradan netice çıkmadı, ben de kurdum.
21 maddeye kadar da getirdik. Bu içtüzük verimli Meclis faaliyetine
imkan vermiyor. Bir sürü tartışmalar, sıkıntılar var. Bunlar
siyaset kurumuna da ciddi zararlar veriyor. Özellikle
konuşmalar...Batıda böyle şeyler yok" diye konuştu.
Kılık kıyafet konusuna değinen Çiçek, 20 ülkenin uyulamalarına
bakıldığını, orada demokrasi kültürü en üst noktada olduğu için
ayrıntılı tarife gerek duyulmadığını söyledi. Çiçek, "Kılık kıyafet
konusunda 'parlamenterlere yakışır kıyafet giyer' diyor. Bunu
takdirini de büyük ölçüde parlamento başkanına bırakmışlar.
Parlamenterliğe yakışan kıyafet nedir? Çünkü zaman içinde bu
anlayış değişiyor. Bugün gelir gömleği kısa kollu giyebilir,
giymeyebilir, kot pantolon giyebilir giymeyebilir. Bunu her
defasında yazmak yerine, onu esnek ifadeyle yazmış ve herkes de
buna saygı göstermiş. Uygun olmayan kıyafet varsa, Başkan demiş ki
'bu kıyafet çok uygun değil, giymesen iyi olur.' Öbürleri hiç
itiraz etmemiş... Onun için biz maalesef her işi çok teferruatlı
düzenliyoruz. Sonuçta da işin içinde boğulup kalıyoruz" dedi.
KOT PANTOLON GİYMESİNE ONAY VERİR Mİ?
Çiçek, "Bizde de böyle olsa siz zaman zaman kot pantolon
giyilmesine onay verir misiniz?" sorusu üzerine "Toplumun belli
seviyesi var. Tek başınıza da karar vermiyorsunuz. Toplum neyi,
nasıl görüyor? Geriye dönüp bakın, eskiden saçı uzun olanlar, soğuk
savaş döneminde uzattığı zaman saçını başını, insanlar nasıl
bakıyordu, şimdi nasıl bakıyor? Eskiden kot pantolon giyilmesine
nasıl bakıyordu, şimdi nasıl bakıyor. Kısa kollu gömlek giyene
nasıl bakıyor, şimdi nasıl bakıyor. 'Kısa kollu gömlekle namaz olur
muydu, olmaz mıydı' tartışmalarını ben biliyorum ülkemizde. Ama
bugün bunlar tartışma konusu olmaktan çıktı. Toplum da giderek
belli bir anlayışa doğru gidiyor. Parlamentolar toplumun
ortalamasıdır; toplumun anlayışına uygun olması lazım, onun
gerisinde kalamaz. O anlayışa uygun bir işlem yapılabilir" diye
konuştu.
Çiçek, "Olabilir diyorsunuz yani?" sorusuna, "Onu zamana
bakarak yorumlamak lazım" karşılığını verdi.
BARZANİ'NİN DİYARBAKIR ZİYARETİ
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Barzani'nin Diyarbakır'da çözüm
süreci açısından önemli mesajlar vereceği yorumlarına ilişkin, "Ne
mesaj verilir, verilmez bekleriz, 2 gün sonra ne mesaj verecekse
gelenler onu da göreceğiz" dedi.
Çiçek, Başbakan'ın haftasonu Diyarbakır'da Barzani ile
görüşeceğinin anımsatılarak, "Sizin de bu ay içinde bir Irak
ziyaretiniz olacak. Bir şeyler oluyor nasıl
değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, "Bu coğrafyada çok şey
oluyor, bir şey olmuyor, belli bir süreden beri. 2003'ten bu tarafa
Ortadoğu'da, İslam dünyasında çok şey oluyor" dedi.
''BU CİNNET HALİ''
İslam dünyasının bir fetret dönemi, bir kaos, bir
cinnet hali yaşadığını görmek gerektiğini ifade eden Çiçek, şöyle
devam etti:
"Her gün 20 kişi, 30 kişi, 40 kişi, 50 kişi, 100
kişi...Camiler bombalanıyor. İster Şii, ister Sünni, Müslüman
Müslüman'ı öldürüyor. İki tarafta 'Allahu ekber' diyerek
öldürüyor. İki tarafta din adına öldürüyor. İki tarafta bu eylemi,
bu işlemi yaparsa cennete gideceği ümidiyle birbirinin boğazına
sarılıyor. Bu cinnet halidir. Ama bu teknolojiyi de Müslüman
dünyasına başkaları veriyor. Kimyasal silahtan tut, bilmem neye
varıncaya kadar. Başkaları silah veriyor, Müslümanlar
birbirinin gırtlağına sarılıyor. Bu hal doğru bir hal değil.
Dolayısıyla İslam dünyasında bir kaos, bir fetret dönemi yaşanıyor.
Bunun sonucu olarak da çok şey oluyor. Bugün öngörmediğiniz
şey, yarın pekala karşısınıza çıkabiliyor. Bir hareketlilik var.
Bunları olabildiğince soğukkanlı değerlendirmek lazım. Sadece
Barzani'nin buraya gelmesi değil, öbür tarafta Suriye'de
başkaca şeyler oluyor. Açıklamalar var. Bir kısım örgüt
uzantılarının orada emrivaki çabaları var, gayretleri var. Ama
bunları da görmek lazım. Bir taraftan Müslümanlar'ın eline silah
verenler öbür taraftan da bir kısım örgütler yoluyla Ortadoğu'da
bir emrivakiler zinciri oluşturmaya, fiili durumlar orta yere
koymaya çalışıyor. Haritalar üzerinde bir kısım değişiklik
çabaları, gayretleri var. Bunları iyi okumak lazım."
''GELDİĞİMİZ NOKTA İÇAÇICI DEĞİL''
Irak'ın, Türkiye ve Ortadoğu açısından çok önemli olduğunu
belirten Çiçek, burada yaşanmış, halen yaşanmakta olan ve gelecekte
ne olacağı şu andan kestirilemeyen ciddi gelişmeler olduğunu
söyledi. Türkiye'nin bunun dışında kalamayacağını, kalmaması
gerektiğini vurgulayan Çiçek, "Çünkü doğrudan Türkiye'nin kendisini
ilgilendiriyor. Ona iyi bakmak gerekir. Şimdi Irak işini yerli
yerine oturtamazken Suriye işi çıktı İslam dünyasında. Bundan da
en fazla etkilenen Türkiye. O yerli yerine oturamadan
başka yerler var. İşte Afganistan var. NATO müdahale etti, şu oldu,
bu oldu. Geldiğimiz nokta bende hiç de iç açıcı değil" dedi.
Çiçek, İslam dünyasının kendisinin karar vermediği bir kısım
işlere sahne olduğunu kaydetti.
''BU SORUNU BİZ ÇÖZECEĞİZ''
Çiçek, "Barzani'nin Diyarbakır'a gelecek olması çözüm süreci
açısından önemli mesajlar verecek şeklinde yorumlanıyor. Siz çözüm
sürecinin gidişini nasıl görüyorsunuz?" sorusu üzerine, Türkiye'nin
terör problemi olduğunu anımsatarak, şu yanıtı verdi:
"Bu sorun bizim sorunumuz, biz çözecegiz. İşin dış boyutunu
biz bugüne kadar çok dikkate almadık. Bugün bile 'bu sorun devam
etsin çözülmesin' diye uğraşan birçok uluslararası gücün olduğunu
ben şahsen hem biliyorum hem kabul ediyorum. Ama bunu söylemek bize
bu sorunun çözmeye yetmiyor. Ne kadar erken çözebileceksek o kadar
Türkiye önündeki en önemli engelleri aşmış olacak. Bu konuda kim ne
düşünüyorsa, ne biliyorsa ortaya koyması lazım. Ben şahsen bu
sorunun çözümü noktasında bir irade ortaya konulmasını önemsiyorum.
Ama daha kat edilecek de epey mesafe var. Yani bugünden
yarına olacak bir iş değil. En az 100 yıllık geçmişi var bu
dediğimiz işin. Bu sorun çözüldüğü takdirde Türkiye'nin
uluslararası sıralamada gelebileceği yeri de hesaba katanlar, bu
sorun çözülmesin diye de uğraşıyor. Onun için soruna müdahil olan
unsurlar da zaman zaman bu tarafta zaman zaman karşı tarafta
olabiliyor. Bunlara iyi bakmak gerekecektir. Ne mesaj verilir,
verilmez. Bekleriz 2 gün sonra ne mesaj verecekse gelenler onu da
göreceğiz."
DERSHANELER
Dershanelerle ilgili meselenin araştırılması için MHP'nin grup
önerisinin, Ak Parti ve BDP tarafından reddedildiğinin
anımsatılarak, "Bu konuda Meclis bir araştırma yapsa mı
yapmasa mı? Siz nasıl uygun görürsünüz?" sorusu üzerine
Çiçek, "Yapabilir de" dedi.
Bugüne kadar Meclis'in birçok konuyu araştırdırdığını ifade
eden Çiçek, Meclis'in araştırma yaptığını, ilgililere
gönderdiğini ama bunun sonucunu takip etme imkanı
bulunmadığını söyledi. Çiçek, "Bir Meclis araştırması yapılacaksa
bunun sonuçlarına göre ne işlem yapıldığını Meclis'in
denetleyebilir olması lazım. İşin bu kısmı eksik olunca Meclis
araştırmaları bir farkındalık meydana getirmek bakımından faydalı
oluyor. Yoksa orada sıralanan tedbirlerin hayata geçilmesi
noktasında Meclis'in bir denetim imkanı maalesef yok. Keşke
İçtüzüğe bunu koyabilseler" diye konuştu.
Türkiye'de eğitim meselesinin tam yerli yerine
oturtulamadığına işaret eden Çiçek, şunları söyledi:
"Bu 80-90 yıllık süre içerisinde, eğitimde kaç defa model
değiştirdik, ona bir bakalım. Bu değişiklikleri yaparken de zaman
zaman işin gerçeği bilimsel değişikliklerden ziyade ideolojik
yaklaşımlar öne çıktı. Eğitim gibi bir konuda ideolojik yaklaşımlar
öne çıkarsa bundan ülke kaybeder. Onun için olup bitenlere biraz
daha geçmişin tecrübelerinden yola çıkarak bakmak lazım.
Dershaneler Türkiye'de neden oldu, niye oldu? Bir ihtiyaçtan
çıktı orta yere. Yani durup dururken hiçbir konu
kendiliğinden olmaz. Devletin eğitim sistemi, insanların
eğitimi-öğretimi bakımından merkezi sistem getirdiniz. Bütün
öğretmenleri olan bir okuldan yetişen öğrenci ile senenin yarısı
boş geçen birçok dersleri alamamış öğrenci, aynı sorularla sınava
girince birisi kazanıyor, öbürü kazanamıyor. Kazanamayanlar nasıl
olacak?''
''KONU AYRINTILI TARTIŞILMALI''
TBMM Başkanı Çiçek, dershanelerin, eğitim sisteminde taşlar
yerli yerine oturtulamadığı için ortaya çıktığını
vurgulayarak, "Bu gerekçe ortadan kalktıysa bu türlü düzenlemeler
bir şey ifade eder. Kalkmadıysa ya da alternatifi
konulamadıysa o zaman başkaca sorunlar çıkar. Buna iyi bir bakmak
lazım" dedi.
Bu konunun ayrıntılı tartışılması gerektiğinin altını çizen
Çiçek, şu görüşleri dile getirdi:
"Gazetelerde bunlar manşet olarak çıkıyor ama manşetler
Türkiye'de birgün ya da iki gün kalıyor. Ondan sonra başka bir konu
gündeme geliyor. Ayrıntılarını bilmek gerekir. Ben bugün gazetede
okudum. Bir gazetemiz bunları yazmış. Bir tahmin midir, bir bilgiye
mi dayanıyor? Hakikaten böyle bir şey var mı ya da böyle bir niyet
var da daha baştan bu yanlışı yapmayın mı demek isteniyor?
Ben ayrıntısını doğrusu bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey
var. Türkiye eğitim konusunda maalesef çok sık model değiştirdiği
için son 50 yıldır, 60 yıldır, 80 yıldır onu değiştirdi, bunu
değiştirdi, öyle oldu, böyle oldu ama sonuçta eğitimde bir kalite
sıkıntısı orta yere çıktı. İmtihan sisteminden kaynaklanan bir
kısım zorluklar orta yere çıktı. O işleri bir ölçüde dışarıdan
telafi edebilmek bakımından da onun dışındaki bir kısım müesseseler
yani devletin kendi örgütü dışında bu dershaneler filan da bu
ihtiyaçtan kaynaklandı. Bu ihtiyaç mevcut uygulama ya da alternatif
düzenlemeyle ortadan kaldırılıyorsa mesele yok. Değilse insanoğlu
başka bir formülle yine benzer yol ve yöntemlere başvurabilir.
İhtiyaç duyunca onu karşılar insanoğlu."
''MECLİS'İN ÇOK FAZLA YASA ÇIKARACAK ZAMANI KALMADI''
Bu konunun görüşülmeden, bir torba yasaya gireceği yönündeki
iddiaların hatırlatılması üzerine de Çiçek, şu an Meclis'in çok
fazla yasa çıkaracak bir zamanı kalmadığını söyledi. Çiçek, "Kasım
ayı çıkmak üzere, gündemi belli. Aralık ayında bütçe var. Ocak'tan
itibaren de mahalli seçimlere gideceğiz. Parlamentolar seçim zamanı
biraz daha düşük yoğunluklu çalışır. Onun için bu türlü torba yasa
var mı, yok mu, bilemiyorum. Şu ana kadar bize gelmiş herhangi bir
yasa da yok. Ama bu tür önemli bir konu herhalde tartışılarak
gelir" şeklinde konuştu.
Doğu ve Güneydoğu'da dağa çıkışları önlediği için etüt
merkezleri, okuma salonları ve dershanelerin çok önemli işlev
gördüğünün ifade edildiğinin belirtilmesi üzerine Çiçek, bu
konuda çok fazla derinlikli bir araştırma bulunmadığına işaret
etti.
Çiçek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Tabiatıyla eğitim meselesi önemli. İnsanlar yanlış iş
yapmasın diyorsak bu ister terör ister başka bir şey. Yani terör
olmaz da uyuşturucu olur, alkol olur. Başka türlü kötü
alışkanlıklar olur veya en kötüsü terör gibi bir kısım işlere
bulaşacaksa, bulaşıyorsa en önemli faktörlerden birtanesi bunun
eğitimsizliktir. Eğer kurulan müesseseler ister devletin kurduğu,
ister gönüllü, sivil toplumun veya insanların, hayırsever
insanların yaptığı çabalar, gayretler buna olumlu tesir icra
ediyorsa bunları desteklemek lazım. Bu yol ve yöntemlerden de azami
ölçüde istifade etmek gerekir diye düşünürüm."