26 Eki 2018 16:11
Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:56
Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz'den canlı yayında çarpıcı sözler!
Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, canlı yayında Kaşıkçı'ya ve 2 Ekim gününe dair çarpıcı açıklamalarda bulundu
Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın evlilik hazırlığı yaptığı nişanlısı Hatice Cengiz ilk kez canlı yayında konuştu.
Habertürk TV’de Mehmet Akif Ersoy'a açıklamalarda bulunan Hatice Cengiz şunları söyledi:
Merhumun ailesine evlatlarına yakın dostlarına Suudi Arabistan halkına baş sağlığı diliyorum. Arapça bilmemden dolayı bir takım STK'larla, Arap baharından sonra gelen entelektüel gruplarla, yazarlarla yakın temas içindeydim. Coğrafya ile haşır neşir olmam bu süreçte başladı.
NASIL TANIŞTIKLARINI ANLATTI
Cemal Bey ile tanıştığımızda kendisini takip ettiğimi yazılarını okuduğumu söyledim. Kısa bir tanışma faslından sonra konuşma ortak alanların çok olmasından dolayı olması gereken yere evrildi. Kendi yazılarının burada da yayınlanmasını konuştuk.
Çünkü Cemal Bey Avrupa ve Amerika'da çok tanınan bir gazeteci olmasına rağmen Türkiye'de pek tanınmıyordu. Türkiye'ye geldiğinde görüştük. Bu konuşmadaki elektrik arkasından gelecek konuşmaların daha özel bir ilişki olacağını gösteriyordu. Kendisi ABD'ye döndü ama tekrar gelmek istediğini söyledi. Biz tanıştığımızda 1,5 yıldan bu yana ABD'de yaşıyordu. Suudi Arabistan'daki dönüşümde yıpranmaktansa üretmeye devam etmek istedi.
"ABD VATANDAŞLIĞI BAŞVURUSU VARDI"
ABD vatandaşlığı başvurusu vardı ama henüz onaylanmamıştı. Suudi Arabistan vatandaşıydı. Çok büyük bir yalnızlık yaşıyordu. Belki bizim tanışmamız sonrasında duygusal ilişkiye yönelmesinin en büyük nedeni, Cemal bey'in o dönemde büyük bir yalnızlık yaşıyor olmasıydı.
Suudi Arabistan'daki ailesiyle ilgili derinlemesine bilgim yok. Son evliliğinin siyasi nedenlerden dolayı bittiğini söylemişti bana. Hem çok yalnız hem de çok üzgündü. Kendisini çok yalnız hissettiğini arkadaşlarından haber alamadığını, arkadaşlarının önemini ve içinde bulunduğu durumu aşamadığını söylüyordu.
Cemal Bey'in genel olarak duruşunu muhalif olarak tanımlamak ne kadar doğru olur bilmiyorum. Şu an ülkesinde bir dönüşüm var. "Arkadaşlarıma yazma imkanı verilmiyor bunu benim yapmam lazım" derdi. İçerideki arkadaşlarının sorumluluğu vardı üzerinde. Günün büyük kısmını bu üzüntü ve düşüncelerle geçiriyordu.
Cemal Bey ile ilk tanıştığımızda onun hayatında böyle bir arayış vardı. Ailesinin olmadığını ve bu yarayı kapatamadığını, yeniden evlenmek istediğini söylerdi. İstanbul'a çok sık gelen birisiydi. İstanbul'u Türkiye'yi çok seven birisiydi. Cumhurbaşkanı ile de bir dostluğu var. Evlilik düşüncesi oluşunca zaten gidip geldiği bir ülkede ev almak kötü bir fikir gibi gelmedi.
"KONSOLOSLUĞA EVLİ OLMADIĞINI GÖSTEREN EVRAK ALMAK İÇİN GİTTİ"
Konsolosluğa evli olmadığını gösteren bir evrak almak için gitti. Konsolosluğa gidip bu kağıdı almasının gerekliliğini bana sorduğunda ben kendisine söylemiştim. Cemal Bey'in ABD'ye gidip oradaki konsolosluktan evrak almak istediğini ben bilmiyorum. Böyle bir bilgi konuşuluyor. Ama böyle bir süreç olsa bana mutlaka söylerdi.
"BEKLERKEN SÜREKLİ ETRAFI KOLLADIM"
Gerginlik çıkar, reddedilir diye konsolosluğa gitmek istemiyordu. İlk gittiğimizde konsolosluğun önünde beklerken sürekli etrafı kolladım. 1 saat geçti ve şunu düşündüm 10-15 dakika daha çıkmazsa gidip sormam lazım. Çünkü uçağı kaçacak.
Ben bunu düşünürken Cemal hemen çıktı mutlu bir şekilde çıktı. Telefonları bana bırakmıştı. Psikolojisini öyle görmüş olmak beni çok mutlu etti. Kendi ülkesinin toprağına girmiş oldu. Çalışanların kendisiyle sohbet ettiğini kendisine çok iyi davrandığını ikramlarda bulunduklarını söyledi. Her şey yolundaydı. İçeriden bu evrakın birkaç güne hazır olacağını söylemişler. Salı günü döneceğini söylemiş. Arkasından "tamam biz sen gelene kadar hazırlarız" demişler. Bunu ben de aynı kendisi gibi düşündüm. Önünü arkasını düşünemiyorsun. Bu olumlu gelişmeler içeride olanlar kendisini inanılmaz rahatlattı. Kendisini havalimanına bıraktım. Londra'da 3 günlük bir programı vardı.
2 EKİM'DE NELER YAŞANDI?
2 Ekim gerçekten çok çok zor bir gün. Anlatması değerlendirmesi halen benim anlamadığım çok fazla sorunun olduğu işin içinde bilemediğim, bir yerde acaba bir şey ihmal mi ettik diye kendime sorduğum bir gün. 2 Ekim'de normal bir şekilde Londra'dan dönüyor. O gün neler yapacaklarımızı konuştuk.
"HİÇ ENDİŞELİ DEĞİLDİ"
Konsolosluğa giderken gündelik hayata dair şeylerden konuştuk. İkinci kez konsolosluğa giderken hiç endişeli değildi. Aldığımız bazı beyaz eşyaları beğenmemişti neden beğenmediğini anlatıyordu. Konsolosluk önünde hiç beklemedik. Prosedürü biliyorduk. Telefonları bana bıraktı. Ve o uzun bekleyiş başladı.
Cemal Bey buradayken bir kere rahatsızlanmıştı ve o programa katıldığı gün rahatsızlığı nedeniyle konuşmasını yapamayacak durumdaydı. Beni de davet etmişti. Gittiğimde onu çok hasta gördüm ve onu hastaneye götürdüm. O sırada şunu düşündüm "Türkiye'de bir şey olursa kimi aramalıyım?" Hastaneden dönerken kendisine sormuştum "Bana tavsiye edeceğin biri var mı aramam için?"
"BU BİLGİ ÖNEMLİ"
Bana dedi ki 'Yasin Hoca'yı arayabilirsin' dedi. 'Benim eski dostumdur' dedi. Konsolosluğa ilk defa giderken bu cümle benim aklıma geldi. Konsolosluğa giderken "Başıma bir şey gelirse Yasin Aktay'ı ara" diye bir şey demedi. Bu bilgi bu anlamda önemli.
"BİLSEYDİM KAPIYA İLK BEN KOŞARDIM"
Ben ısrarla Cemal'in onlarla sohbet ettiğini, uzun bir zaman geçtiği için onları özlediğini, ülkesinden çıktıktan sonra yaşadıklarını merak ettikleri için bir sohbet ortamı olduğunu düşündüm. Suudi Arabistan yetkililerinin Cemal'e böyle bir kumpas nasıl ifade edilecek bilmiyorum en ufak bir endişem olsaydı kapıya ilk ben koşardım. Ama anormal bir şey de görmedim. Aklıma zerre kadar bir şey gelmedi.
Kötü bir şey olduğunu anlamaya başladığımda elim ayağım titremeye başladı. hemen kardeşimi aradım. Suudi Arabistan Konsolsoluğu mesaisinin kaçta bittiğini sordum. Çok büyük bir korkuya kapıldım. Hayatımda hiç öyle bir... Dünyanın bütün renkleri kafamdan indi aşağıya. Yer sallandı, büyük bir endişe ve bağırma ihtiyacı hissettim.
En yakın arkadaşımı arayıp gelmesini istedim. Konsolosluk kapısına koştum. Oradaki Türk yetkiliye Cemal beyin içeri girip çıkmadığını söyledim. Türk yetkili herkesin çıktığını söyledi. Hemen konsolosluğu aradım. Telefona çıkan genç dışarı çıkıp 'içeride kimse yok' dedi.
"BÖYLE BİR ŞEY HİÇ AKLIMA GELMEDİ"
"Cemal bey az önce buradan içeri girdi ben onu burada bekliyorum telefonları bede çıksa yanıma gelirdi" dedim. O anda çok büyük bir şey kaybettiğimi biliyorum. Çok büyük bir korku oluştu içimde. Sonra Yasin Aktay'ı aradım. Turan Kışlakçı'yı aradım. O gün geceye kadar bekledim orada. Sadece onu korkutmak için yapılmış bir şey olduğunu düşündüm. Hep iyi bir şey düşünmeye çalıştım. Böyle bir şey hiç aklıma gelmedi. 25 gün sonra öğrendiğimiz gerçeklerin yüzde 10’u bile aklıma gelmedi.
"BENİMLE EVLENMESİNE ASLA İZİN VERMEYİP..."
Böyle bir şey olacağını bilseydim benimle evlenmesine asla izin vermeyip oraya girmesine engel olurdum. Evlenmek isteyen birinin başına böyle bir şeyin gelmesi hangi diplomasi diliyle anlatılır? Böyle bir şeyin değil başıma gelmesi okumadım bile duymadım bile. Hem de Cemal Kaşıkçı gibi vatanını seven milliyetçi birine yapılması asla aklıma gelmedi. Suudi Arabistan’dan özel uçakların geldiğini öğrenince işin içinde başka şeyler olduğunu anladım.
İşin içinde benim sandığımdan çok daha büyük şeyler olduğunu o gün anladım. Olaydan üç dört gün sonra özel eşyalarını savcıya teslim ettim. Ölüm haberi gelmiyor ama bulunma haberi de gelmiyor. Olay çok büyük bir olay. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere devlet yetkilileri konuyla çok yakından ilgilendiler.
Vefat ettiği haberi gelene kadar geçen süreç çok zorlu bir süreçti. Sizin yaşadığınız acı haber oluyor. Şokla gelen ifade edemeyeceğim kadar büyük bir karanlığa gömüldüm.
"ABD DIŞİŞLERİ BAKANI POMPEO ARADI"
Dışişleri Bakanı Pompeo aradı. Trump’a söyleyeceklerimi kendisine ilettim.
Pompeo ile görüşmemizde kendisi konuyu takip ettiklerini. Detaya vakıf olmadıklarını buna benzer şeyler söyledi. Açıklamaları çok siyasiydi. Trump’ın selamlarını iletti çok üzgün olduklarını söyledi.
Yakın zamanda arzularının ne olduğuna ulaşmak olduğunu söyledi.
ABD’ye gitmeyi düşünmüyorum. Ama ABD’nin siyasi yönetimi insanların vicdanından ne kadar etkilenir bunu bilemiyorum. Gidip gitmeyeceğim bununla alakalı.
Bu vahşete karışan herkesin yargılanması ve gereken cezayı almalarını istiyorum. En kısa zamanda soruşturmanın tamamlanmasını ve ülkemizin her şeyi dünya kamuoyuna bildirmesini bekliyorum.
“MEDİNE’YE DEFNEDİLME VASİYETİ VAR”
Cemal Bey’in ailesinin Medine’ye defnedilmesiyle ilgili bir vasiyeti var. Ancak cenazenin nerede olduğuna dair hiçbir ipucu olmadığına dair bunu söylemek ne kadar doğru olur bilmiyorum.
Medine’ye defnedilirse mezarını ziyaret edebileceğimi zannetmiyorum. Meselenin geçekleşme şekline bakarsanız bunu mümkün olacağını pek sanmıyorum.
Habertürk TV’de Mehmet Akif Ersoy'a açıklamalarda bulunan Hatice Cengiz şunları söyledi:
Merhumun ailesine evlatlarına yakın dostlarına Suudi Arabistan halkına baş sağlığı diliyorum. Arapça bilmemden dolayı bir takım STK'larla, Arap baharından sonra gelen entelektüel gruplarla, yazarlarla yakın temas içindeydim. Coğrafya ile haşır neşir olmam bu süreçte başladı.
NASIL TANIŞTIKLARINI ANLATTI
Cemal Bey ile tanıştığımızda kendisini takip ettiğimi yazılarını okuduğumu söyledim. Kısa bir tanışma faslından sonra konuşma ortak alanların çok olmasından dolayı olması gereken yere evrildi. Kendi yazılarının burada da yayınlanmasını konuştuk.
Çünkü Cemal Bey Avrupa ve Amerika'da çok tanınan bir gazeteci olmasına rağmen Türkiye'de pek tanınmıyordu. Türkiye'ye geldiğinde görüştük. Bu konuşmadaki elektrik arkasından gelecek konuşmaların daha özel bir ilişki olacağını gösteriyordu. Kendisi ABD'ye döndü ama tekrar gelmek istediğini söyledi. Biz tanıştığımızda 1,5 yıldan bu yana ABD'de yaşıyordu. Suudi Arabistan'daki dönüşümde yıpranmaktansa üretmeye devam etmek istedi.
"ABD VATANDAŞLIĞI BAŞVURUSU VARDI"
ABD vatandaşlığı başvurusu vardı ama henüz onaylanmamıştı. Suudi Arabistan vatandaşıydı. Çok büyük bir yalnızlık yaşıyordu. Belki bizim tanışmamız sonrasında duygusal ilişkiye yönelmesinin en büyük nedeni, Cemal bey'in o dönemde büyük bir yalnızlık yaşıyor olmasıydı.
Suudi Arabistan'daki ailesiyle ilgili derinlemesine bilgim yok. Son evliliğinin siyasi nedenlerden dolayı bittiğini söylemişti bana. Hem çok yalnız hem de çok üzgündü. Kendisini çok yalnız hissettiğini arkadaşlarından haber alamadığını, arkadaşlarının önemini ve içinde bulunduğu durumu aşamadığını söylüyordu.
Cemal Bey'in genel olarak duruşunu muhalif olarak tanımlamak ne kadar doğru olur bilmiyorum. Şu an ülkesinde bir dönüşüm var. "Arkadaşlarıma yazma imkanı verilmiyor bunu benim yapmam lazım" derdi. İçerideki arkadaşlarının sorumluluğu vardı üzerinde. Günün büyük kısmını bu üzüntü ve düşüncelerle geçiriyordu.
Cemal Bey ile ilk tanıştığımızda onun hayatında böyle bir arayış vardı. Ailesinin olmadığını ve bu yarayı kapatamadığını, yeniden evlenmek istediğini söylerdi. İstanbul'a çok sık gelen birisiydi. İstanbul'u Türkiye'yi çok seven birisiydi. Cumhurbaşkanı ile de bir dostluğu var. Evlilik düşüncesi oluşunca zaten gidip geldiği bir ülkede ev almak kötü bir fikir gibi gelmedi.
"KONSOLOSLUĞA EVLİ OLMADIĞINI GÖSTEREN EVRAK ALMAK İÇİN GİTTİ"
Konsolosluğa evli olmadığını gösteren bir evrak almak için gitti. Konsolosluğa gidip bu kağıdı almasının gerekliliğini bana sorduğunda ben kendisine söylemiştim. Cemal Bey'in ABD'ye gidip oradaki konsolosluktan evrak almak istediğini ben bilmiyorum. Böyle bir bilgi konuşuluyor. Ama böyle bir süreç olsa bana mutlaka söylerdi.
"BEKLERKEN SÜREKLİ ETRAFI KOLLADIM"
Gerginlik çıkar, reddedilir diye konsolosluğa gitmek istemiyordu. İlk gittiğimizde konsolosluğun önünde beklerken sürekli etrafı kolladım. 1 saat geçti ve şunu düşündüm 10-15 dakika daha çıkmazsa gidip sormam lazım. Çünkü uçağı kaçacak.
Ben bunu düşünürken Cemal hemen çıktı mutlu bir şekilde çıktı. Telefonları bana bırakmıştı. Psikolojisini öyle görmüş olmak beni çok mutlu etti. Kendi ülkesinin toprağına girmiş oldu. Çalışanların kendisiyle sohbet ettiğini kendisine çok iyi davrandığını ikramlarda bulunduklarını söyledi. Her şey yolundaydı. İçeriden bu evrakın birkaç güne hazır olacağını söylemişler. Salı günü döneceğini söylemiş. Arkasından "tamam biz sen gelene kadar hazırlarız" demişler. Bunu ben de aynı kendisi gibi düşündüm. Önünü arkasını düşünemiyorsun. Bu olumlu gelişmeler içeride olanlar kendisini inanılmaz rahatlattı. Kendisini havalimanına bıraktım. Londra'da 3 günlük bir programı vardı.
2 EKİM'DE NELER YAŞANDI?
2 Ekim gerçekten çok çok zor bir gün. Anlatması değerlendirmesi halen benim anlamadığım çok fazla sorunun olduğu işin içinde bilemediğim, bir yerde acaba bir şey ihmal mi ettik diye kendime sorduğum bir gün. 2 Ekim'de normal bir şekilde Londra'dan dönüyor. O gün neler yapacaklarımızı konuştuk.
"HİÇ ENDİŞELİ DEĞİLDİ"
Konsolosluğa giderken gündelik hayata dair şeylerden konuştuk. İkinci kez konsolosluğa giderken hiç endişeli değildi. Aldığımız bazı beyaz eşyaları beğenmemişti neden beğenmediğini anlatıyordu. Konsolosluk önünde hiç beklemedik. Prosedürü biliyorduk. Telefonları bana bıraktı. Ve o uzun bekleyiş başladı.
Cemal Bey buradayken bir kere rahatsızlanmıştı ve o programa katıldığı gün rahatsızlığı nedeniyle konuşmasını yapamayacak durumdaydı. Beni de davet etmişti. Gittiğimde onu çok hasta gördüm ve onu hastaneye götürdüm. O sırada şunu düşündüm "Türkiye'de bir şey olursa kimi aramalıyım?" Hastaneden dönerken kendisine sormuştum "Bana tavsiye edeceğin biri var mı aramam için?"
"BU BİLGİ ÖNEMLİ"
Bana dedi ki 'Yasin Hoca'yı arayabilirsin' dedi. 'Benim eski dostumdur' dedi. Konsolosluğa ilk defa giderken bu cümle benim aklıma geldi. Konsolosluğa giderken "Başıma bir şey gelirse Yasin Aktay'ı ara" diye bir şey demedi. Bu bilgi bu anlamda önemli.
"BİLSEYDİM KAPIYA İLK BEN KOŞARDIM"
Ben ısrarla Cemal'in onlarla sohbet ettiğini, uzun bir zaman geçtiği için onları özlediğini, ülkesinden çıktıktan sonra yaşadıklarını merak ettikleri için bir sohbet ortamı olduğunu düşündüm. Suudi Arabistan yetkililerinin Cemal'e böyle bir kumpas nasıl ifade edilecek bilmiyorum en ufak bir endişem olsaydı kapıya ilk ben koşardım. Ama anormal bir şey de görmedim. Aklıma zerre kadar bir şey gelmedi.
Kötü bir şey olduğunu anlamaya başladığımda elim ayağım titremeye başladı. hemen kardeşimi aradım. Suudi Arabistan Konsolsoluğu mesaisinin kaçta bittiğini sordum. Çok büyük bir korkuya kapıldım. Hayatımda hiç öyle bir... Dünyanın bütün renkleri kafamdan indi aşağıya. Yer sallandı, büyük bir endişe ve bağırma ihtiyacı hissettim.
En yakın arkadaşımı arayıp gelmesini istedim. Konsolosluk kapısına koştum. Oradaki Türk yetkiliye Cemal beyin içeri girip çıkmadığını söyledim. Türk yetkili herkesin çıktığını söyledi. Hemen konsolosluğu aradım. Telefona çıkan genç dışarı çıkıp 'içeride kimse yok' dedi.
"BÖYLE BİR ŞEY HİÇ AKLIMA GELMEDİ"
"Cemal bey az önce buradan içeri girdi ben onu burada bekliyorum telefonları bede çıksa yanıma gelirdi" dedim. O anda çok büyük bir şey kaybettiğimi biliyorum. Çok büyük bir korku oluştu içimde. Sonra Yasin Aktay'ı aradım. Turan Kışlakçı'yı aradım. O gün geceye kadar bekledim orada. Sadece onu korkutmak için yapılmış bir şey olduğunu düşündüm. Hep iyi bir şey düşünmeye çalıştım. Böyle bir şey hiç aklıma gelmedi. 25 gün sonra öğrendiğimiz gerçeklerin yüzde 10’u bile aklıma gelmedi.
"BENİMLE EVLENMESİNE ASLA İZİN VERMEYİP..."
Böyle bir şey olacağını bilseydim benimle evlenmesine asla izin vermeyip oraya girmesine engel olurdum. Evlenmek isteyen birinin başına böyle bir şeyin gelmesi hangi diplomasi diliyle anlatılır? Böyle bir şeyin değil başıma gelmesi okumadım bile duymadım bile. Hem de Cemal Kaşıkçı gibi vatanını seven milliyetçi birine yapılması asla aklıma gelmedi. Suudi Arabistan’dan özel uçakların geldiğini öğrenince işin içinde başka şeyler olduğunu anladım.
İşin içinde benim sandığımdan çok daha büyük şeyler olduğunu o gün anladım. Olaydan üç dört gün sonra özel eşyalarını savcıya teslim ettim. Ölüm haberi gelmiyor ama bulunma haberi de gelmiyor. Olay çok büyük bir olay. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere devlet yetkilileri konuyla çok yakından ilgilendiler.
Vefat ettiği haberi gelene kadar geçen süreç çok zorlu bir süreçti. Sizin yaşadığınız acı haber oluyor. Şokla gelen ifade edemeyeceğim kadar büyük bir karanlığa gömüldüm.
"ABD DIŞİŞLERİ BAKANI POMPEO ARADI"
Dışişleri Bakanı Pompeo aradı. Trump’a söyleyeceklerimi kendisine ilettim.
Pompeo ile görüşmemizde kendisi konuyu takip ettiklerini. Detaya vakıf olmadıklarını buna benzer şeyler söyledi. Açıklamaları çok siyasiydi. Trump’ın selamlarını iletti çok üzgün olduklarını söyledi.
Yakın zamanda arzularının ne olduğuna ulaşmak olduğunu söyledi.
ABD’ye gitmeyi düşünmüyorum. Ama ABD’nin siyasi yönetimi insanların vicdanından ne kadar etkilenir bunu bilemiyorum. Gidip gitmeyeceğim bununla alakalı.
Bu vahşete karışan herkesin yargılanması ve gereken cezayı almalarını istiyorum. En kısa zamanda soruşturmanın tamamlanmasını ve ülkemizin her şeyi dünya kamuoyuna bildirmesini bekliyorum.
“MEDİNE’YE DEFNEDİLME VASİYETİ VAR”
Cemal Bey’in ailesinin Medine’ye defnedilmesiyle ilgili bir vasiyeti var. Ancak cenazenin nerede olduğuna dair hiçbir ipucu olmadığına dair bunu söylemek ne kadar doğru olur bilmiyorum.
Medine’ye defnedilirse mezarını ziyaret edebileceğimi zannetmiyorum. Meselenin geçekleşme şekline bakarsanız bunu mümkün olacağını pek sanmıyorum.