30 Ara 2013 15:19
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:50
Cemaat'ten zehir zemberek açıklama; Pis bir çete gibi gösterilmek insafsızlık!
Gülen ve cemaatin, “savcılarla ilişkili” olduğu iddiası 'çirkin bir iftira' olarak nitelendirildi.
Fethullah Gülen'in Onursal Başkanlığını
yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV), Yolsuzluk ve Rüşvet
operasyonuna ilişkin tartışmalar üzerine yazılı açıklama
yaptı.
Açıklamada, Gülen ve cemaatin, “savcılarla ilişkili” olduğu
iddiası 'çirkin bir iftira' olarak nitelendirildi. Ayrıca
açıklamada Fetullah Gülen'in AK Parti ile bir husumeti yok'
denildi.
Açıklamada şöyle denildi:
Onursal Başkanımız Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve
Hizmet Hareketi’nin yolsuzluk soruşturmasını yürüten “savcılarla
ilişkili” olduğu ve “dış güçlerin maşası” oldukları için bu
davaları açtırdıkları iddiaları çirkin birer iftiradır.
Ayrıca, vakfımızın hem Türkiye’yi hem de Hizmet Gönüllülerinin
yapmış oldukları faaliyetleri tüm dünyaya anlatma amaçlı yaptığı
şeffaf toplantıların bile hükümete yakın bir kısım medya
organlarınca çarpıtılarak “vatana ihanet”, “casusluk”,
“uluslararası odaklarla işbirliği” gibi akıl almaz komplo teorileri
ve ithamlarla haberleştirilmesi insafla bağdaşmaz.
Aksi takdirde bu tip faaliyetleri yapan herkesi ajanlıkla
suçlamak ülkeyi içinden çıkılmaz bir cinnet haline
sürükleyecektir
Muhterem Hocaefendi ve Hizmet Hareketi’nin, ülkeye çok
hizmetleri geçmiş AK Parti’ye karşı bir husumeti bulunmamaktadır.
Hizmet, AK Parti’nin 2002-2011 arasındaki her tür demokratikleşme
hamlesini açıkça desteklemiştir. Ancak, Sayın Erdoğan’ın ve
partisinin yönetiminde, eylemlerinde ve eylemsizliklerinde 2011
genel seçimlerinden bu yana ciddi bir farklılık oluştuğu açıktır.
AB sürecinin yavaşlaması, kuvvetler ayrılığını erozyona uğratan
şekli ile başkanlık teklifi, medya özgürlüklerinin giderek
daralması, parlamenter denetimin zayıflaması, Sayıştay’ın görevini
yapamaz hale gelmesi ve otoriterleşme emarelerinin artması, son
olarak yargıya bile müdahale edilmesi AK Parti’yi destekleyen
sağduyulu kesimleri ülkenin geleceği ile ilgili derin endişelere
sevk etmiştir.
Camianın da paylaştığı ve defaatle dile getirdiği bu
eleştirilerin dershanelerin yasaklanması tartışmaları ile başladığı
iddiası da gerçek dışıdır. Dershane yasaklama tartışmaları
başlamadan çok önce, Vakfımızın başta medya özgürlükleri olmak
üzere, Türkiye’deki reformların yavaşlaması ve otoriterleşme
eğilimleri hususunda yaptığı açıklamalarla endişelerini kamuoyuyla
paylaştığı herkesçe bilinen bir husustur.
'SOKAK EYLEMLERİNİN PROVOKASYONLARA YOL AÇACAĞI
ENDİŞESİNİ TAŞIMAKTAYIZ'
Yolsuzluk soruşturmasını yürüten yargıya açıkça hükümet
tarafından müdahale görüntüsü verilmesi, yargıya bağlı çalışan
kolluğa operasyon yapılması ve poliste yapılan yeni atamalar
sonucu, polisin kolluk görevini yapmamakta direnmesi pek çok kişide
haklı tepkilere sebep olmuştur.
Yasalar çerçevesinde yapılan, şiddete başvurmayan barışçıl
sokak eylemleri demokratik bir haktır. Ancak Hükümetin, Yargıya
bile tahammül edemez bir görüntü verdiği ve her gün üst üste çok
gergin ve kutuplaştırıcı açıklamalar yaptığı bugünlerde, barışçıl
ve haklı da olsa, bu tarz sokak eylemlerinin bir takım
provokasyonlara sebebiyet verebileceği endişesini
taşımaktayız.
Açıkçası, eylemlerin ülkemizi kaotik bir ortama
sürüklemesinden kaygı duyuyoruz. Yolsuzluğun protesto edilmesi için
ortaya çıkmış barışçıl protestoların sabote edilmesinin yolsuzluk
gündeminin değişmesine sebebiyet verebilme ihtimali, amaçlananın
tam tersi bir sonuç verecektir. Bu çerçevede, Gezi olaylarında da
ifade ettiğimiz üzere, Hükümeti basiretli ve serinkanlı yönetime ve
protesto eylemlerinde bulunanlar da dâhil olmak üzere 76 milyonun
Hükümeti olarak davranmaya, aynı şekilde eylemcileri de barışçıl
yöntemler ile sınırlı kalmaya davet ediyoruz.
'PARALEL DEVLET KABUL EDİLEMEZ,
VARSA...'
“Demokratik bir ülkede paralel devlet kabul edilemez. Varsa
böyle bir yapı hükümetin bunu delilleri ile ortaya koyması
gerekir.”
Öte yandan, yolsuzluk soruşturmaları ile birlikte, hükümetçe
ve hükümete yakın medyada daha yüksek sesle dile getirilen, “yargı
cuntası”, “paralel devlet”, “otonom yapı”, “casusluk”, “ajanlık” ve
benzeri delilsiz ve çok soyut suçlamalar, soruşturmanın üstünü
örtme izlenimi vermektedir.
PİS BİR ÇETE GİBİ TASVİR ETMEK
İNSAFSIZLIK
Bu konularda, hükümetin elinde delil varsa bir an önce yargıya
teslim etmesini Ağustos ayındaki açıklamamızda açıkça talep
etmiştik. Ancak, bunun yapılması yerine, soyut ve delilsiz
ithamlarla, milyonlarca seveni, takdir edeni ve gönüllüsü bulunan
Hizmet Hareketini, “dış güçlerin maşası”, “ajanı”, “karanlık
emelleri olan elleri kırılması gereken pis bir çete” olarak tasvir
etmek en hafif ifade ile insafsızlıktan başka bir şey
değildir.
Yolsuzluk iddiası ile suçlanan şüphelilerin masuniyet
karinesine aykırı bir şekilde suçlanmasının kişilik haklarının
ihlali olduğunu ifade edenlerin haklılığı aşikârdır. Ancak aynı
anlayışla da hiç bir hukuki ve demokratik ilkeye dayanmaksızın
milyonlarca seveni olan bir camiaya da çete ve örgüt denmesi akıl,
izan ve insafla bağdaştırılamaz.
Defaatle dile getirdiğimiz üzere, bir sivil toplum hareketi
olan Hizmet Hareketi’ni, iktidar üzerinde vesayet kurmak ve
iktidara ortak olmakla suçlamak açıkça abesle iştigaldir. Her hangi
bir tavsiye, eleştiri, talep veya hak savunmasında bulunan sivil
toplum oluşumlarını, iktidar peşindelermiş gibi sunarak, onlara
“siyasete karışma”, “öyleyse parti kur”, “seçimleri bekle”,
“manşetlerle milli iradeyi baskı altına alma” demek demokratik
sistemin ruhu, norm ve değerleriyle bağdaşmaz ve asla kabul
edilemez.
'PARALEL DEVLET' İDDİALARINA YANIT
Demokratik bir ülkede sadece yasal ve meşru vatandaşlık
haklarını kullanarak, liyakat ilkesi çerçevesinde bürokrasiye
girmiş, Hizmet’e sempati duyanların veya sevenlerin olması
doğaldır. Hukuk somut fiillere bakar. Hangi görüşten ve yaşam
tarzından olursa olsun vatandaşların kanunlar çerçevesinde devletin
bütün kademelerinde görev almasının “devleti ele geçirme”, “devlete
sızma”, “vesayet kurma” veya “paralel iktidar oluşturma” şeklinde
sunulmasının iyi niyetle açıklanması mümkün değildir. Askeri
vesayetin en güçlü olduğu dönemde, tıpatıp aynı iddialarla suçlanan
Sayın Gülen, 8 yıl yargılanmış ve tüm bu suçlamalardan beraat
etmiştir.
Elbette ki, bürokratlar seçilmiş yöneticilerinin ve
amirlerinin (hukuka uygun) emirlerine itaat etmek ve sadece
onlardan emir almak durumundadır. Halkın iradesiyle seçilmiş
iktidarların idari tasarruflarına tabii ki saygılı olunmalıdır;
ancak kamuoyuna da yansıyan ve yalanlanmayan bilgi ve belgelerin de
gösterdiği üzere, insanların Hizmet Hareketi’ne nispet edilerek
anayasal bir suç olan fişlenmeye tabi tutulması ve sonra da
kriterleri belirsiz istihbari bilgilere dayanılarak hukuka aykırı
bir şekilde tasfiye edilmesi demokratik olmadığı gibi en temel
insan haklarına da aykırıdır.
'PARALEL DEVLET OLUŞTURANLARIN...'
Hem Onursal Başkanımız Sayın Fethullah Gülen hem Hizmet
Hareketi hem de Vakfımız defaatle, AB reformlarını, tam demokratik
Türkiye’yi, hukukun tam anlamı ile üstünlüğünü, en ileri hali ile
insan haklarını, herkesin hukuk karşısında uygulamada da eşit
olmasını, sivil anayasayı, şeffaf, hesap verir bir devleti ısrarla
talep etmekle kalmamış, Anayasa Referandumundaki gayretleri de
dâhil, tüm faaliyet ve projeleri ile bunların gerçekleşmesi için
çaba sarf etmiştir.
Şurası çok açıktır ki, Devleti ele geçirmek isteyen ya da
Devlet içinde paralel, otonom yapı oluşturanların bu taleplerde
bulunması akıl ve mantık dışıdır. Zira paralel yapı oluşmasının ya
da Devleti niyetleri belli olmayan dar kliklerin ele geçirmesinin
önündeki en büyük engel, AB standartlarında tam demokratik ve
şeffaf, hem parlamento, yargı ve Sayıştay’a, hem de medya ve
kamuoyuna hesap verir bir hukuk devletidir.
Bu yönde kimin hala gayret edip etmediği ise kamuoyunun
takdirindedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur."