Cemaat'ten Erdoğan'a yanıt; Bizdeki kasetleri sen nereden biliyorsun?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisini eleştiren TÜSİAD eski Başkanı Haluk Dinçer’le ilgili olarak “Belki kaset şantajı vardır” sözleri üzerine Cemaat’ten yanıt geldi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisini eleştiren TÜSİAD eski
Başkanı Haluk Dinçer’le ilgili olarak “Belki kaset şantajı vardır”
sözleri üzerine Cemaat’ten yanıt geldi.
Cemaat’in yayın organı Zaman gazetesinde yaz kaleme alan Derviş
Genç, “Erdoğan, kaset siyaseti ile yine herkesi hedefe koydu;
O kasetleri nereden biliyor?” diye sordu.
Erdoğan ve Cemaat arasındaki bu kavga eski İstihbarat Dairesi
Başkanı Sabri Uzun’un kitabını akıllara getirdi. Sabri Uzun, Baykal
kasetini Cemaat’in Erdoğan’a getirerek izlettirdiğini kitabında
şöyle anlatmıştı:
‘ERDOĞAN’A GÖTÜREN EMNİYET İMAMLARINDAN BİRİ’
“Hanefi Avcı, 24 Aralık 2014’te Habertürk televizyonundaki
programda Ruşen Çakır’ın sorularını cevaplarken, ‘Başbakan
etrafında Cemaatçi arıyorsa, Baykal görüntülerini kendisine kim
getirdiyse ona baksın’ dedi. Avcı’nın dikkat çektiği husus önemli.
Çünkü olayın şu şekilde olduğu kanısındayım: Deniz Baykal’a söz
konusu kaseti ilk götürenler Cemaat’in polisleri değil, bir
gazeteci. Böyle bir durumda polis kullanmazlar. Oysa Tayyip
Erdoğan’a götüren, Cemaat’in Emniyet imamlarından biri. Görüntüleri
bilgisayarla götürüyorlar. Başbakan’a ve bilgisayar başında
izlerken hem aletin kamerasından hem de ‘kravat kamera’ yöntemiyle
değişik açılardan görüntülerini kaydediyorlar. Sonra bu görüntüleri
de servis ediyorlar. Yani bir kasetle hem Deniz Baykal’a hem de
Tayyip Erdoğan’a kumpas kurulmuş oluyor, üstelik her ikisinde de
‘masum’ rolü oynanıyor.”
İşte Cemaat’in Erdoğan’a kaset yanıtı:
“Gün geçmiyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni bir kaset iddiası
ortaya atmasın. Önceki gün TÜMSİAD Genel Kurulu'nda konuşan
Erdoğan, TÜSİAD Başkanlığı'ndan yeni ayrılan Haluk Dinçer'in “Ben
ortada paralel devlet görmüyorum” sözlerini hatırlatarak “Kim bilir
belki onunla ilgili de şantajı, montajı vardır. Sen bu ülkenin
cumhurbaşkanına saygısızlık yaparsan bunun cevabını öyle veya böyle
alırsın” iddiasında bulundu.
Erdoğan, her fırsatta birileri ile ilgili kaset bulunduğunu ve bu
kasetlerin “paralel yapı” tarafından kullanıldığını ileri sürüyor.
Erdoğan'ın bu tutumu yeni değil. CHP eski lideri Deniz Baykal, eski
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AYM Başkanı Haşim Kılıç, Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Necdet Özel, AKP'den ayrılmasından hemen sonra
İçişleri eski Bakanı İdris Naim Şahin gibi isimleri de zikrederek
onlarca kez aynı kaset siyasetini yaptı. Bu da ‘Erdoğan kasetlerin
olduğunu nereden biliyor?” sorusunu akıllara getirdi.
Erdoğan'ın kaset siyaseti ile ilgili ilk hamlesi 12 Haziran 2011
Genel seçimleri öncesine dayanıyor. O dönem genel başkanı olduğu
AKP'nin Kastamonu mitinginde konuşan Erdoğan, CHP eski genel
başkanı Deniz Baykal'a ait olduğu belirtilen ve internete düşen
uygunsuz görüntüleri diline dolamıştı. Gerçeklerin ortaya çıkmasını
sağlamak için kurumları harekete geçirmek yerine “Yav kendi eşiyle
mi bir şey oluyor da özeli oluyor. Buna nasıl kendi özeli dersin?
Bu özel değil, genel genel, bu genel bir ahlaksızlıktır, başka bir
şey değil.” ifadelerini seçim meydanında kullanmıştı. Erdoğan,
ilerleyen süreçte Baykal'a kurulan kaset komplosunu ‘Paralel yapı'
safsatası adı altında Camia'ya yıkmaya çalışarak kasetlerin
Pensilvanya'da hazırlandığı iftirasını atmıştı. Oysaki Baykal,
istifa ederken kaset komplosunun arkasında Camia'nın olmadığını
işaret edip “Pensilvanya'nın üzüntülerindeki samimiyete inanıyorum”
demişti. Baykal ayrıca, eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı
Sabri Uzun'un, kaset komplosuna ilişkin ‘İn' isimli kitabında yer
alan ve camiayı hedef alan iddialarla ilgili de “Bunlar boş laflar.
Böyle konularda daha sağlam, ciddi çalışma yapmaya ihtiyaç var. Bu
konu spekülasyon konusu olmayı hak etmiyor.” ifadelerini
kullanmıştı. Hiç bir somut bilgi ve belge bulunmaksızın bir şantaj
aracı gibi tekrar edilen kaset siyaseti, siyaset tarihinin
kayıtlarını da girmiş oldu.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının ardından kendisini
eleştiren herkesi paralel ilan eden ve muhalif her kesim hakkında
kaset açıklamaları yapan Erdoğan'ın bugüne kadar ortaya attığı
kaset iddialarının bazılarına hep birlikte bakalım.
DOĞAN VE CİNER'İN KASETLERİ VAR
Erdoğan, 23 Mart 2014'te İstanbul Yenikapı'daki mitingde yaptığı
konuşmanın bir bölümünde Doğan ve Ciner grubuna yüklendi.
Pensilvanya'nın elinde iki gruba ilişkin kasetler olduğunu iddia
ederek, “Şu medya başta Doğan Grubu, Ciner grubu olmak üzere
diğerlerinin isimlerini vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan bize
karşı yapılan bu haksızlıkları hala savunuyorlar. Bu ülkenin
başbakanına bu hakaretler yapılırken siz nasıl olur da bunları
savunursunuz?! Haaa söyleyim. Çünkü Pensilvanya'nın onlarla ilgili
kasetleri de var! Şantaj var onlarla ilgili şantaj! ‘Yeri
geldiğinde onu da açıklarız' diyorlar.” şeklinde konuştu. Doğan
Grubu, konuyla ilgili sert bir açıklama yaparak iddiaları
yalanladı.
AYM'Yİ DE DİNLEDİLER
30 Mart seçimleri öncesi rahatsız olduğu için gidemediği Konya'da
seçimlerden sonra 26 Nisan 2014 tarihinde bir teşekkür mitingi
düzenleyen Erdoğan, Twitter konusunda özgürlükçü bir karar aldığı
için hedefe konulan Anayasa Mahkemesi'ne yüklendi. AYM'nin de
dinlendiğini ortaya atan Erdoğan, “Bugün yeni bir şey söylüyorum,
Anayasa Mahkemesi'ni de dinliyorlar. Ve Son zamanlarda atılan
adımlar bizde bu soru işaretlerini doğuruyor. Çünkü her şeyleri
şantaj, her şeyleri bunların montaj.” diyerek yeni bir iftira ve
istifhama neden oldu.
GÜL'ÜN DE ŞANTAJ KASEDİ VAR!
Dönemin Başbakan'ı Tayyip Erdoğan, geçen yıl Ocak ayının sonunda
“İkinci evimiz gibi” dediğim İran'ın başkenti Tahran'ı ziyaret
etti. Erdoğan, ziyaret sonrası dönüş yolunda uçakta gazetecilere
“Öyle şeyler geliyor ki önümüze, Cumhurbaşkanı'nın dinlenmesinden
Meclis Başkanı'na varıncaya, benim dinlenmeme kadar. Ailelerimize,
çocuklarımıza varıncaya kadar herkesi dinlemişler.” daha sonra Mart
ayındaki Hatay mitinginde “Bu adamlar Cumhurbaşkanı'nı da dinliyor.
Şu anda verileri depolamışlar. Vakti saati gelirse onu da
açıklayacaklar.” ifadelerini kullandı. Erdoğan'ın iddiaları
Hollanda ziyareti öncesi havaalanındaki basın toplantısında Gül'e
soruldu. İddiaları yalanlayan Gül, “Şunu söylemek isterim ki bu
konularla ilgili herhangi bir kaygım veya herhangi bir korkum söz
konusu değildir" şeklinde açıklama yaptı. Buna rağmen Erdoğan,
partisinin grup toplantısında dile getirdiği “Bu devletin en
tepesinden en aşağısına kadar Cumhurbaşkanı'nın da şantaj kaseti
bunlarda var, benim de vardı, genelkurmay başkanının da.” diyerek
Gül'ün yalanlamasına ve aldığı tavra rağmen aynı söylemi sürdürdü.
Erdoğan'ın, bu iddiaları internet ve HSYK'yla ilgili kanuni
düzenlemelerinin onay için Cumhurbaşkanı Gül'ün önünde olduğu bir
dönemde ortaya atması dikkatlerden kaçmadı.
AKP'DEN İSTİFA EDİNCE KASET İDDİASI ORTAYA
ATILDI
Erdoğan, kaset siyasetini 45 yıllık arkadaşı eski İçişleri Bakanı,
Millet ve Adalet Partisi (MİLAT) İdris Naim Şahin'e kadar getirdi.
17 Aralık'tan sonra AKP'den istifa eden Şahin'le ilgili 24 Mar'ta
Ordu mitinginde konuşan Erdoğan, “Ama bu seçimde buradan büyükşehir
belediye başkan adayı olmayınca, olamayınca biliyorsunuz istifa
edip ayrıldı. Niye biliyor musunuz? Onun da şantaj kasetleri var.
Onu da açıklayacaklar diye korkarak gitti, biliyorum.” iddiasını
ortaya attı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaset iddiaları tabii ki bunlarla sınırlı
değil. Erdoğan'a göre kendisini ve hükümeti eleştiren muhalefet
partilerinden sivil toplum örgütlerine iş dünyasından sanat
camiasına herkesin, sözde paralel yapının elinde şantaj kasetleri
var. Erdoğan'ın hemen her seçim öncesindeki değişmez siyaset
yöntemi 'kaset' sihirli kelimesi etrafında şekilleniyor. Anlaşılan,
milletvekilliği seçimleri yaklaşırken, Erdoğan'ın kaset siyasetine
son vermeyeceği de aşikar görünüyor.
BAYKAL GÖRÜNTÜLERİNİ İZLERKEN FOTOĞRAFLARI
ÇIKTI
Öte yandan, 30 Mart 2014 seçimlerinden birkaç gün önce Tayyip
Erdoğan'a ait olduğu ileri sürülen ve Deniz Baykal'a yönelik kaset
komplosunu deşifre eden ses kaydı gündeme adeta bomba gibi
düşmüştü. Zira ses kaydında Erdoğan olduğu ileri sürülen kişi kaset
olayını bizzat yönetiyor, görüntülerin internete sızdırılması
talimatını veriyordu. Söz konusu şahsın konuşmaları ayrıca sadece
Baykal'ın değil, daha birçok görüntünün ellerinde olduğunu da
ortaya koyuyordu.