Cemaat'in yaptığı gaflet değilse ihanettir! Ahmet Taşgetiren'den bomba açıklama!
17 Aralık sürecini değerlendiren gazeteci-yazar Ahmet Taşgetiren, cemaatin bilerek dış odaklarla işbirliği yapmasının ihanet olacağını söyledi.
Hükümet kanadından 'Hizmet her şeye hakim olmak istiyor'
şikayetiyle yapılan kontrolün cemaatte 'Hükümet bizi bitirmek
istiyor' olarak algılandığını söyleyen Taşgetiren CHP ile işbirliği
yapılmasının ve oy istenmesinin tabanda kabullenilmeyeceğini ve
cemaati bitireceğini söyledi.
Yazar Ahmet Taşgetiren, 17 Aralık sürecini Cemaat'in uluslararası
odaklarla birlikte rol aldığı bir yargı darbesi olarak
nitelendiriyor.
Yenişafak gazetesine konuşan Taşgetiren, uluslararası odaklarla
böyle ilişkilere bazen farkında olarak girildiğini ve buna ihanet
dendiğini, bazen de farkında olmadan böyle bir oyunda rol
alındığını buna da belki gaflet denilebileceğini söylüyor ve
ekliyor: 'Ama sonuç gafletin çok ötesine gider.'
Cemaat'le Ak Parti arasında son dönemde hissedilen bir gerginlik
vardı. Bu MİT kriziyle açığa çıkmıştı. Şimdi dershaneler üzerinden
yeniden patlak verdi. Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnsanlar devlet hizmeti içindeyken de belli bir inanca, bir
ideolojiye aidiyetleri olabilir ama bunu devlet görevini
etkileyecek şekilde yansıtırlarsa problem başlar. Şimdi bu
Cemaat-Hükümet tartışmasında; emniyet boyutunda, yargının her
kademesi boyutunda, belki Yargıtay'a, Danıştay'a kadar bir özel
yapılanma olduğu ve bunun Cemaat'le bağlantılı olarak süreci
etkilediği değerlendirmesi var. Bir yolsuzluk zemininde
tartışıyoruz bunu. Yolsuzluk toplumun hassas olduğu bir zemin.
Yolsuzluk tartışmasını ortaya çıkardığınızda böyle bir yapının
gözardı edilme riski ortaya çıkıyor. Fakat yolsuzluk zemininin de
böyle bir yapılanmanın uzantısı olduğu tespiti doğruysa, o zaman
yolsuzluk zemininin siyasi zeminde sonuç almak için bu yapı
tarafından araç haline getirildiği, araçsallaştırıldığı tespiti öne
çıkıyor.
YARGI VESAYETİ YAŞIYORUZ
Sizin gözleminiz ne?
Kimse böyle bir özel yapılanma olduğunu reddetmiyor. Fakat bir
kesim bu yapılanma şu anda iktidarı vuruyor diye görmezden geliyor.
Dün de bu yapılanma silahlı vesayeti vuruyor diye görmezden
gelindi. Oysa böyle bir yapılanma her halûkarda bir problem. Bence
28 Şubat askeri vesayetinin örtülü darbe girişiminde bulunmasından
sonra, yargı vesayetinin siyaseti tanzim etmeye yöneldiği bir
süreci yaşıyoruz.
Sivil bir darbe süreci yani?
28 Şubat'ta askeri vesayet zayıf koalisyon halindeki bir iktidarı
partilerden birinin bünyesinden 50 kadar milletvekilini istifa
ettirerek yıkmayı başardı. Şimdi emniyet, yargı vesayeti dediğimiz
şey belki böyle bir şeyi de amaçlıyor. Bir takım dosyalardan
bahsediliyor. O yapılanma, bunları yolsuzluk görünümü altında
gündeme sokuyor. Ellerinde Ak Parti milletvekillerine dair de
dosyalar var mı? Bu dosyaları da milletvekillerini istifa ettirmek,
iktidarı zayıflatmak için devreye sokacaklar mı? Bu da sorulacak
önümüzdeki dönemde.
ULUSLARARASI BİR HAMLE
Sonuç alabilmeleri mümkün mü?
İktidar parlamentodaki sayı itibariyle çok güçlü. Toplumsal
karşılık olarak da Tayyip Erdoğan'ın şahsında çok güçlü. Bu Ak
Parti'nin genelinde, Tayyip Erdoğan'ın şahsında, Türkiye'ye yönelik
bir hamle. Irak'ın petrol ihracatıyla elde edilen paralarının
Halkbank'ta birikmesi bu operasyonla devre dışı bırakıldı. Yani
uluslararası boyutta Türkiye'ye karşı bir hamleyi gözlemliyoruz.
Fakat Recep Tayyip Erdoğan da ben halkın temsiliyle buraya geldim
ve beni ancak halkım etkileyebilir diyor. Mitinglerde ve gezi
dönüşlerinde büyük kitlelerle buluştu. Erdoğan'ın toplum temsili
zayıflamış değil.
Anlattıklarınızı toplarsak, bu Cemaat eliyle yapılan bir
darbe girişimi ve yurt dışı odaklar da içinde. Cemaat böyle bir
oluşumun içinde bir baskı mı yoksa bir vaat sonucu mu yer
aldı?
Cemaat'le hükümet arasında geçen 11 yıl içinde karşılıklı
hizmetleri büyütme noktasında bir uzlaşma zemini olduğu gözleniyor.
Fakat hükümete diğer muhafazakar camialardan 'Hizmet camiası
herşeye hakim olmak istiyor. Devletteki imkanlarını kullanıyor ve
ahlaki sınırların dışına çıkılıyor' gibi şikayetler geldiğini
biliyorum. Muhtemel ki iktidar daha dengeli ilişkiler götürmek
adına adım atmaya yöneldi. Bu adımlar Hizmet tarafından 'Hükümet
bize karşı yok edici bir proje geliştiriyor' diye algılandı. Bunun
üzerine bir mücadele kararı aldılar.
PARALEL DEVLET OLMAZ
Böyle bir mücadele kararı bana göre, yerel kalsa anlaşılabilir.
Fakat Ak Parti son dönemde dış politikası nedeniyle uluslararası
bazı güç odaklarının ayaklarına bastı. Küresel statükoyu zorlamaya
başladı. Öyle anlıyorum ki Cemaat'in çıkışı bir güç olarak görüldü.
Acaba Cemaat'in çıkışı Ak Parti'nin muhafazakar tabanında bir
çatlama meydana getirir mi? Ciddi bir zaaf oluşturur mu diye
düşünüldü.
Yani içeride ayağına basılanlarla dışarıda ayağına
basılanlar birleşti mi?
Birleştiğini görüyoruz. Yargı darbesi niteliğiyle ortaya çıkan
şeyin kıymeti harbiyesi büyük gibi gözüküyor ama bunun içinde çok
temel bir problem var. O da şu ki; hangi iktidar hangi siyasi kadro
hangi devlet kendi içerisinde böyle bir özel yapılanmaya, bir
anlamda ülkenin iktidarını sarsacak bir yapılanmaya imkan verir? Ak
Parti değil de CHP iktidarı olsa emniyette ve yargıda böyle bir
yapılanmaya imkan verir mi? Amerika, Fransa, İngiltere izin verir
mi?
ÇİZGİ GÖZETİLMEDİ
Cemaat tamamen kendi değerlerine ters düşecek bir şekilde, dış
odaklarla iş birliğine nasıl girebilir?
Bazen farkında olarak böyle bir şeye girişirsiniz. Bunun adı
ihanettir. Bazen farkında olmayarak böyle bir oyunda rol alırsınız.
Onun adı belki gaflettir ama ürettiği sonuç itibariyle yine
gafletin çok ötesine gider. Bazen uluslararası ilişkileriniz sizi
böyle bir mecranın içinde rol üstlenir hale getirir. Özellikle
Hizmet camiası açısından bu sözümün önemli olduğunu düşünüyorum.
Hizmet camiasının Amerika'daki hizmet birimlerini dikkate alarak
Amerika'yla karşı karşıya gelmeme hassasiyetini anlarım. Ben öyle
olmak istemem ama anlarım. Ama kendi ülkendeki bir operasyonda dış
güçlerle paralel bir duruş içine girmek asla kabul edilemez. Bir
çizgi olmalı. O çizginin gözetilmediği dikkate alınmadığını
düşünüyorum.
Gaflet olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Gaflet kelimesi izah etmiyor. Gafletten öteye gider. Hizmet
camiasının üzerinde büyük bir gölge kalacak. Türkiye'ye yönelik bir
uluslararası komplonun uzantısı olma gibi bir büyük gölge kalacak.
Bunun farkına varmalarını dilerim. Böyle bir cemaate böyle bir
savaşta rol vermek gibi ağır bir vebal olamaz. Ben çok ahenkli
olduğu kanısında da değilim. Bir merkez karar organı. Orada savaş
planlanıyor ve medya ona göre tavır alıyor, polis ona göre tavır
alıyor, yargı ona göre tavır alıyor, sokaktaki insan ona göre tavır
alıyor. Böyle bir şey midir? Böyleyse bir vahim, böyle bir şey
değil de herkes kendi kafasına göre bir savaş taktiği uyguluyorsa o
başka bir vahim.
CHP 'CEMAAT'İ DAĞITIR
CHP ve Cemaat ittifakından bahsediliyor. Cemaat tabanı CHP'ye oy
verir mi?
Bu siyasi bir operasyon. Hemen akla bu soru geliyor. Acaba Cemaat
bu seçimlerde Ak Parti karşıtlığına sürüklenir, bu da CHP'ye oy
vermeye dönüşür mü? Bunun Cemaat yönetim kadrolarını bir savunma
psikolojisine ittiğini gözlüyoruz. Böyle bir tavır şok bir tavır
olur. Bütün Cemaat'i bir kere daha diğer dindar toplum tabanlarıyla
problemli hale getirir. Ciddi anlamda ayrıştırır. Onun için CHP'ye
oy vermek gibi bir tercihimiz olamaz diyorlar. Reel olarak
baktığımızda da 'CHP'ye oy verelim' gibi bir deklarasyonun el
altından veya el üstünden yapılması, Hizmet camiasının iç
halkalarını bir ölçüde etkiliyor olsa bile, sevenler, sempatiyle
bakanlar halkalarını olumlu etkileyeceğini düşünmüyorum. Aksine
kopuşlar meydana getirir. Şöyle bir projeden de söz ediliyor.
CHP'de bazı sembol illerde klasik Ulusalcı, Kemalist çizgide gibi
görünmeyen adaylar gösterilmek suretiyle, Cemaat de dileyen
dilediğine versin esnekliğini sergiliyor gözükerek, oy kayması
ihtimali üzerinde duruluyor. Buradan da şu çıkıyor; Ta Baykal
operasyonundan bu yana CHP dizayn ediliyor. Kılıçdaroğlu da,
Sarıgül de, Mansur Yavaş da o dizaynın bir parçası. Ak Parti'ye
karşı yönetilen yolsuzluk operasyonu da Türkiye'nin o anlamda
dizaynının bir parçası. Ben toplumumuzun sağduyulu olduğunu, bu
operasyonları oyunları kumpasları bozacak bir siyasi basiretinin
bulunduğunu düşünüyorum. Bunun için biz toplumu böyle bir kumpasa
inandırırız değerlendirmelerinin çok sağlıklı değerlendirmeler
olmadığının altını çizerim.
KARA PROPAGANDA YAPILIYOR
İslam dünyasından bakılınca nasıl görünüyor
yaşananlar?
Ak Parti iktidarı döneminde hem Tayyip Erdoğan'ın şahsında, hem de
Türkiye olarak ortaya konan ilgilerle, alakalarla çok büyük bir
sempati ve ümit halkası oluştu. Gezi olaylarıyla başlayan
görüntüler, sokak hareketleri veya daha öncesinde Kürt sorunu
ekseninde meydana gelen hareketler bu coğrafyada büyük bir kaygıya
yol açıyor. İnsanlar televizyondaki haberleri gözyaşlarıyla takip
ediyor Afrika'da, Asya'da. Türkiye'nin kargaşa içine düşüyor
gözükmesi büyük bir hüzün oluşturuyor. Anlatılan bir şey daha var.
Çok güvendiğim insanlardan dinledim. Pakistan gibi bazı İslam
ülkelerinde özellikle hizmet eksenindeki arkadaşlarımızın Tayyip
Erdoğan'a yönelik olumsuz çok olumsuz ifadeler kullandıkları ve
Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de Müslümanlara baskı yaptığı tarzında
bir kamuoyu oluşturmak gibi bir işin içine girdikleri anlatılıyor.
Bunlar gerçekten çok üzücü şeyler.
Neden özellikle Başbakan hedef alınıyor?
Ak Parti'nin toplumdan bu ölçüde destek almasında Erdoğan'ın
kişiliği, liderliği önemli rol oynuyor. Kararlı bir lider. İradesi
güçlü. Boyun eğmeyen bir lider. Bütün bunlar Tayyip Erdoğan
olgusunun oluşmasında büyük önem taşıyor. Onu çökertince bir büyük
siyasi hamleyi çökertebileceklerini düşünüyorlar. Onun için de
Erdoğan '12'dir. 12'yi vurmak için etrafındaki halkaları vurmak
istiyorlar. Aslında vurmak istedikleri Tayyip Erdoğan. Halk bunu
sezmiştir. Onun için de etrafında halkalanıyor. Bana göre de toplum
doğru algılıyor hadiseyi.
BUNUN ADI MAKYEVELİZM
Cemaat böyle bir kavganın altından kalkabilir mi?
Asla bunun altından kalkması mümkün değil. Dindar bir cemaatin
böyle bir işte yer alması diğer dindar cemaatler açısından çok
problemli görünen bir roldür. Artı olarak Cemaat'in sembol
şahsiyetlerinin, Cemaat'in önünde duran insanların üstlendiği rol
itibariyle de çok problemli bir görüntüdür. O sembol kişiler alana
kendi kararıyla sürülüyorsa o da ayrı bir vahim, başkaları
sürüyorsa o ayrı bir vahim. Ben iktidarı zayıflatmak için ona
sempati duyan iş adamlarını bir kumpasa getireyim diyorsunuz. Bunu
yargı gibi adalet gibi bir müessese adına yapıyorsunuz. Mukaddesi
olan, biraz ahiret sorumluluğu olan birinin böyle bir işin içine
girmesi söz konusu değil. Bunun adı Makyavelizm'dir. Bu
sürdürülebilir bir iş değildir. Damgalanırsınız. Öğrenilirsiniz. Ve
riske girersiniz. Gazetelerde çıkmaya başladı. Falanca yerdeki imam
gibi. Başkasının yumruğunu bilmeyen kendi yumruğunu balyoz
sanırmış. Bu medya çeşitliliği içinde ne zaman neyin ortaya
çıkacağı bilinmez. Onun için dürüst olmak lazım.
Süreç nasıl devam edecek?
Tabii süreç bitmiş değil. Mücadelenin en dramatik tarafı bana göre
dindar bir tabana dayanan Cemaat'le yine dindar bir tabana dayanan
Hükümet arasında meydana geliyormuş gibi bir durumun ortaya
çıkması. Anadolu'da mutfak harcamalarından artırıp öğrenci bursu
vermeye çalışan annelerin, Boğaziçi Fizik bölümünü 1. olarak
bitirip Moğolistan'a karın tokluğuna hizmete giden gençlerin
Türkiye'de bir odak oluşturalım da dindar toplum kesimleriyle karşı
karşıya gelecek bir siyasi operasyona zemin hazırlayalım gibi bir
düşüncede olacaklarını düşünmüyorum.