Cemaat taşeronluk mu yapıyor? Hanefi Avcı, Yeni Şafak'a konuştu!
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, paralel yapılanmanın, yabancı istihbarat örgütleri tarafından kullanıldığı iddiasını değerlendirdi.
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, cemaati yabancı istihbaratların
yönlendirdiği iddialarına "Bilgi sahibi değilim. Ancak dış
ülkelerin bu tür yapıları, akıl almaz yöntemlerle kullanmak
isteyeceklerini de bilirim." diye cevap verdi.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, cezaevinde görüştüğü
Hanefi Avcı ile yaptığı röportajın yeni bölümünü yayınladı.
Gazetenin sürmanşetinde anons edilen röportajda cemaatin dış
bağlantılarına dönük iddialar dikkat çekti.
İşte o röportajın bugünkü bölümünde öne çıkan
başlıklar:
SAHTE DELİL KAYNIYOR
-Her tahkikatta sahte delil üretildiği çok açık. Bu o kadar
özensiz, basit yapılıyor ki, adil bir yargı olsa bunlara gülüp
geçer, böyle saçma şey mi olur, bunlar sahte ve uydurma, der. Bu
ülkede insanlar el yazısını unuttu mu, herkes her şeyi bilgisayara
yazıyor, herkes dijital verilerle geziyor, kimse el yazısı
kullanmıyor, bütün suç delilleri bilgisayarlarda... Her şey açık,
isimler, adresler... Örgütlerde bile hiç kod, şifre yok... Birileri
hiçbir işe yaramayacak notlar, yazılar üretiyor, üzerine bir isim
yazıp, bu ismi suçluyor, tutukluyorlar. Bu örgütsel notlar gerçek
örgüt faaliyeti olsa hiçbir işe yaramaz seviyede. Ama bu notlar
hayat karartıyor...'
7 ŞUBAT MİT KRİZİ
-Eğer 7 Şubat operasyonu durdurulmasaydı bugün birkaç yüz kişi
tutuklu olurdu. MİT mensuplarının tutuklu olduğu bir davamız
olurdu. 7 Şubat operasyonu başarılı olsaydı MİT'te muhalifler
bertaraf edilecekti. Kendi taraftarları yönetime gelince devletin
icrai bir gücü ve bilgi toplama, bilgiyi kullanma gücü tamamen
cemaatin etkisi, denetimi altına girecek, böylece cemaat iç
güvenlikte istediği politikaları uygulama imkanına
kavuşacaktı...'
AMİRDEN HABERSİZ SORUŞTURMA OLMAZ
-İstihbarat Dairesi bir örgüt hakkında çalışmaya başlarken, önce
Emniyet Genel Müdürlüğü'ne rapor vererek olayı anlatır ve bu
çalışmayla ilgili bir plan önerir. Plan onaylanırsa buna uygun
olarak izleme, takip işleri başlar. İllerde de bundan önce emniyet
müdürünün haberi olur. Ankara'ya yazı emniyet müdürünün imzası ile
gider. Çalışma başlayınca her yapılan işlemden mutlaka merkeze
bilgi verilir. Merkez her safhayı bilir. Her yazının bir sureti
merkeze gönderilir. Her dinlenen telefon, her kişinin takip raporu
merkeze gönderilir. İlde emniyet müdürüne ve onun vasıtasıyla
valiye bilgi verilir. Merkezde ise daire başkanlığı her ilin
yaptığı çalışmaları emniyet genel müdürlüğüne ve bakana arzeder. O
kişiler teferruat bilmezler ama geneli bilirler. Merkeze hiç bilgi
vermeden, emniyet müdürüne bilgi vermeden çalışma, operasyon
hazırlığı imkansızdır. Çünkü her şey bilgisayarlarda kayıtlıdır ve
merkez bilgisayarlarda yazılanları otomatik olarak görür ve bilir.
Ayrıca il emniyet müdürlerine, valilere, ilin emniyetinden sorumlu
olanlara bilgi vermeden, desteklerini almadan soruşturma yapmak
zordur.
CEMAATÇİ POLİS VE YARGI MENSUPLARINA BİR ÇİFT SÖZÜ
VAR
-Bir düşünün ne yapmak istiyorsunuz? Hiç bugün yaptığınız gibi bir
devlet görevi, bir kamu anlayışı olabilir mi? Tüm bilgiler cemaatte
birikecek, kararı cemaat verecek ve siz uygulayacaksınız!.. İşler
arttıkça, büyüdükçe ne olacak?! İkinci bir cemaat arşivi mi
kurulacak? Hiç bugünün dünyasında böyle bir devlet anlayışı
olabilir mi?! Yargıçlar, savcılar, polis müdürleri dışarıdan idare
edilmeyi nasıl kabul ediyor?! Adalet, yargı böyle bir çalışmayı,
dışarıdan emirle iş yapmayı kabul edebilir mi?! Geçmişte baskı
dönemlerinde, militarizmin baskısı nedeniyle, cemaat ve tüm siyasi
grupların üzerinde baskı olduğu dönemlerde, kendinizi koruma adına,
devlet içinde dayanışma ve örgütlülük halinde oldunuz. Bugün böyle
bir yapıya gerek var mı; buna müsaade edilirse işin sonu nereye
gider?
BÖYLE BİR YAPI VARSA BEN DE KULLANMAYI
DÜŞÜNÜRÜM
-Ben cemaatin dış güçlerle, ABD veya şu ülkeyle veya bu teşkilatla
işbirliği yaptığı konusunda bilgi sahibi değilim. Tahmin de etmem,
milli olduklarını kabul ederek ülkeye ihanet etmeyeceklerine
inanırım. Ancak dış ülkelerin bu tür yapıları, akıl almaz
yöntemlerle, her şeyi, her yolu deneyerek, sofistike yöntemlerle
kullanmak isteyeceklerini de bilirim. İstihbarat temini için bunca
sistem kuran, uydu, uçaklar alan, trilyonlar harcayan istihbarat
teşkilatlarının böyle bir yapıyı kullanmak için her yolu
deneyeceklerini de tahmin ederim. O açıdan cemaat her yönüyle
şeffaf olup, tüm gizli faaliyetlerden, devletle ilgili tüm işlerden
uzak durmalıdır. Yoksa bu örgütlerin hedefi olmaktan kendini
kurtaramaz. O ülkelerin yerinde olsam ben de yaparım; neden
yapmayayım; böyle bir yapı varsa ben de kullanmayı, denetlemeyi
düşünürüm...'