Cemaat nerede strateji hatası yaptı?
Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, Gülen cemaatinin Ahmet Şık-Nedim Şener olayında yaptığı hatayı kaleme aldı.
Cemaat ve hükümetin kavgasında esas kırılma noktası 3 Mart
2011'deki o tutuklamalar. Cumhurbaşkanı Gül bile tepki göstermiş
ancak Zaman farklı manşet atmayı tercih etmişti. Şimdi ise ohata
hükümetin elinde en büyük koz oldu.
Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın
tutuklanması döneminde perde arkasında yaşananları yazdı ve
yazısının başlığında "Cemaat o hatadan dönme fırsatını tepmemiş
olsaydı..." diyerek o hatanın sebebinin cemaatteki aşırı özgüvenden
olduğunu söyledi.
İşte o yazı...
3 Mart 2011 Perşembe günü sabahı polisler gazeteciler Nedim Şener
ve Ahmet Şık’ı gözaltına aldılar. Bu olay gerek Ergenekon süreci,
gerekse hükümet ile Fethullah Gülen cemaati arasındaki ilişkiler
noktasında tam bir kırılma noktası oldu. Öyle ki artık alenileşen
hükümet-cemaat savaşında, siyasi iktidar yanlılarının, gecikmeli de
olsa, Cemaat’in devlet içinde kadrolaşması ve devlet imkanlarını
kendi amaçları için kullanmasına örnek olarak sıklıkla Ahmet-Nedim
olayını gösteriyorlar.
CEMAATİN STRATEJİK HATASI
Şimdi bir hafıza tazelemesi yapalım ve Zaman Gazetesi’nin birkaç
günlük yayınlarına bakarak Cemaat’in nasıl böylesine stratejik bir
hatadan dönme fırsatını tepmiş olduğunu hatırlayalım. 5 Mart günü
Zaman, Başbakan Erdoğan’ın “Bırakın yargı işini yapsın” sözlerini
manşete taşımış. Hemen altında üç gazeteciden gözaltıları
meşrulaştırmak amacıyla görüş almış. Bunlardan biri şu an Cemaat’e
en fazla saldıranlar arasında yer alıyor. Diğer ikisinin de
tercihlerini Cemaat’ten yana yapmadıklarını görüyoruz. Bu yazının
başlığı “Yargı sürecini beklemeden zanlıları suçsuz göstermek doğru
değil.”
Halbuki hukuk devleti, bunun tam tersinin, yani “Yargı sürecini
beklemeden zanlıları suçlu göstermek doğru değil” tespitinin
üzerinde yükselir.
GÜL DEVREYE GİRDİ
Neyse, aynı gün, İstanbul’da bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
Milliyet’in o tarihteki Ankara Temsilcisi Fikret Bila’ya telefonda
Ahmet-Nedim olayından duyduğu rahatsızlığı anlattı. Bila’dan Gül’ün
sözlerini aktaralım: “Yargının, hâkim ve savcıların işine karışmam
söz konusu olamaz. Ancak olup bitenleri takip ettiğimde intibaım şu
ki; kamu vicdanında kabul görmeyen bazı gelişmeler oluyor. Bu hal,
Türkiye’nin geldiği ve herkes tarafından takdir edilen görüntüsünü
gölgelemektedir. Bundan kaygı duyuyorum.”
Yine Bila’dan Gül’ün savcı ve hâkimlerden beklentisini şöyle dile
getirdiğini öğreniyoruz: “Savcılardan ve mahkemelerden
sorumluluklarını yerine getirirken daha titiz davranmalarını;
insanların ve kurumların onur ve hukuklarının zedelenmesine yol
açmayacak şekilde davranmalarını beklemekteyim.”
GÜL'ÜN O SÖZLERİNİ ZAMAN GAZETESİ KULLANMADI
Gül aynı gün Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’yı
Tarabya’daki ofisinde kabul etti ve ona da aynı mesajları verdi.
Fakat Zaman Gazetesi manşete Gül’ün kaygısını değil de “Umarım
hiçbir gazeteci mesleğini başka bir amaç için kullanmaz” sözünü
çıkardı. Gül’ün “kamu vicdanında kabul görmeyen bazı gelişmeler”
vurgusu atlanarak sadece Türkiye’nin imajından kaygı duyuyormuş
gibi bir manşet hazırlandı.
UTANÇ VERİCİ MANŞET
Ne var ki Cumhurbaşkanı’nın, Zaman’ın üstüne örtmek istediği
mesajları muhatapları tarafından anında alındı ve Ergenekon Savcısı
Zekeriya Öz hemen o gün, kendisine cevap verdi. Zaman bu
açıklamayı, “Gözaltıların gazetecilikle ilgisi yok” üst başlığı ve
“Açıklanamayacak deliller var” manşetiyle verdi. Yine o gün Taraf
Gazetesi de “Gazetecilikten tutuklanmadılar” gibi utanç verici bir
manşet attı.
Konumuz Taraf ve bu gazetenin kimleri hangi mayınlı arazilerden
nasıl ve neden geçirdiği değil. Amacım, Gülen cemaatinin stratejik
bir hatayı telafi etmesi için kendisine sunulmuş olan bir fırsatı
nasıl heba ettiğini hatırlatmak. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın son derece
dikkatli sözlerle dile getirdiği kaygılara, “Bu görevi yerine
getirirken hiçbir makam ve merci tarafımıza emir ve talimat
veremez, yönlendirmede bulunamaz, sorumluluk sahibi herkes bu
yöndeki davranış ve değerlendirmelerden titizlikle kaçınmalıdır”
gibi bir cevap vermiş olan Zekeriya Öz, birkaç gün sonra terfi
yoluyla kızağa çekildi. Onun ardından da, tartışmalı operasyonlarda
birinci derecede sorumluluğu bulunan bazı polis şefleri benzer bir
akıbetle karşı karşıya kaldılar.
CEMAATİN AŞIRI ÖZGÜVEN HATASI
Cemaat’in o tarihteki peş peşe stratejik hatalarının aşırı
özgüvenden kaynaklandığını düşünüyorum. Tabii bir de bu tür
hataların faturasının esas olarak hükümete kesileceğini
düşünüyorlardı ki öyle oldu: tek başına Ahmet ve Nedim olayı bile
siyasi iktidara içerde ve dışarda ciddi bir kredi erozyonu
yaşattı.
Ama zaman geçti, aynı siyasi iktidar bu sefer Cemaat’in önüne çok
daha ağır bir fatura koyuyor. Tabii bunda, Ahmet-Nedim olayından
yaklaşık bir yıl sonra patlak veren MİT krizinin payı hayli
fazla.
İşte şimdi hep birlikte bu hesaplaşmanın nasıl gelişip
sonuçlanacağını merak ediyoruz.