28 Tem 2014 17:55
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:30
Cemaat neden özür dilemedi? İşte çarpıcı iki neden!
Ruşen Çakır, Gülen cemaatinin özür dilememesinin altında yatan nedenleri yazdı.
Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır'a göre, cemaatin özür dilememesinin altında kendilerini “seçilmişler” olarak görmeleri yatıyor.
"Çünkü bizler ve arkadaşlarımız, Gülen cemaatinin neden olduğunu da açıkçası tam anlayamadığımız “kin”ine maruz kaldık, bunun yanlış bir şey olduğunu çok iyi biliyoruz. Kindarlık bizlerden uzak dursun!" diyen Çakır suçu kabul etme ihtimali nedeniyle de cemaatin özür dilemeye yanaşmadığını ama asıl gerekçenin kendilerinin "seçilmişler" olarak görmeleri olduğunu düşünüyor.
Hükümet cemaat kavgasını yakından takip eden Vatan gazetesi yazarı Ruşan Çakır ise "Gülen cemaati için mahçup olma zamanı" diyor.
Cemaat medyasında estirilen mağdur havasına tepki gösteren Çakır, bugünkü yazısında cemaatin devlet içinde güçlü olduğu dönemindeki uygulamaları hatırlattı:
İTİRAZ EDENLERE 'DARBECİ' 'AJAN' SUÇLAMASI
"Şu günlerde bu filmin yeni bir versiyonuyla karşı karşıyayız. Dünün mağruru/bugünün mağduru olma sırası Fethullah Gülen cemaatinde. Şöyle ki, yakın zamana kadar Cemaat’in emniyet-yargı-medyada oluşturduğu üçgende, ulusalcılar, askerler, Kürtler, gazeteciler... nice insanın temel hak ve özgürlükleri, “kurunun yanında yaş da yanar, yapacak bir şey yok” küstahlığıyla gasp edilmişi. Bazı Cemaat mensupları ve onun gücünden kendilerine güç devşirmek isteyen çok sayıda kişi aleni bir kibirle, bu sürece itiraz edenlerin gözünü “darbeci, ajan” vb. gibi suçlamalarla korkutmaya çalışıyor; yarattıkları ürkü ortamıyla iktidarlarını katlıyorlardı."
17 Aralık sonrası alenileşen savaşta hükümeti seçen cemaatin eski kankalarının intikam çığlıkları atmasını yadırgayan Çakır, sözü cemaati muhasebe yapmaya çağırdı.
ADANMIŞLAR VE SEÇİLMİŞLER
Cemaat eski kankalarının bir kısmının açık ihanetine uğradı. Dün mağdur ettiği kişilerin bir bölümü sevinçle karışık intikam çığlıkları atıyor. Ama ilginç olan Cemaat’in acımasızlığından nasibini almış epey sayıda insan “adalet herkese lazım” şiarıyla polislere yönelik hukuksuzluklara itiraz ediyorlar. Cemaat mensuplarına tavsiyem, medyalarının arşivlerine gidip yakın dönemde yaşanan soruşturmaların mağdurlarına karşı hiçbir şekilde empati gösterilmemiş olduğu gerçeğiyle yüzleşmeleridir. Mahçubiyet bu günler için var, olmalı.
BU ÇAĞRI İNTİKAM ARAYIŞININ ÜRÜNÜ DEĞİL
Tabii bir de özeleştiri şart. Daha dershane krizi başlamadan önce Gülen cemaatini dünkü yanlışlarıyla yüzleşmeye ve samimi bir şekilde özeleştiri yapmaya çağırdım. Herhalde 10’u aşkın yazımın ana teması budur. Bu çağrı bir intikam arayışının ürünü değil. Çünkü bizler ve arkadaşlarımız, Gülen cemaatinin neden olduğunu da açıkçası tam anlayamadığımız “kin”ine maruz kaldık, bunun yanlış bir şey olduğunu çok iyi biliyoruz. Kindarlık bizlerden uzak dursun!
Buna karşılık temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda “dün dündür, bugün bugün” mantığı geçerli olamaz. Bu nedenle hak ve özgürlükler hafızasını diri tutmak ve yaşanan mağduriyetlerin olabildiğince telafisini sağlamaya çalışmak gerekir.
Şu ana kadar gelen tepkilerden Cemaat’in özeleştiri yapmaya pek niyeti olmadığını çıkarabiliyorum. Bunun bir nedeni, kendileriyle yüzleşmeleri halinde kanunla suç sayılan bazı cürümleri kabul etme ihtimalleri olsa gerek. Ama bir başka önemli gerekçe, bir adanmışlar hareketi olan ve bu nedenle belli bir saygıyı hak eden Gülen cemaati mensuplarının kendilerini aynı zamanda “seçilmişler” olarak görmeleri. Hal böyle olunca geçmişteki tüm doğruları kendilerine, tüm yanlışları da, başta AKP hükümeti olmak üzere başkalarına yüklemekten çekinmiyorlar.
Halbuki böyle bir şey mümkün değil. Gülen cemaatinin tarihinin sadece artılardan ibaret olmadığını hepimiz gibi kendileri de biliyor olmalılar. Bunu kabul etmemeleri halinde toplumsal barışı geciktirmeye devam ederler ve yalnızlıklarını derinleştirirler.
"Çünkü bizler ve arkadaşlarımız, Gülen cemaatinin neden olduğunu da açıkçası tam anlayamadığımız “kin”ine maruz kaldık, bunun yanlış bir şey olduğunu çok iyi biliyoruz. Kindarlık bizlerden uzak dursun!" diyen Çakır suçu kabul etme ihtimali nedeniyle de cemaatin özür dilemeye yanaşmadığını ama asıl gerekçenin kendilerinin "seçilmişler" olarak görmeleri olduğunu düşünüyor.
Hükümet cemaat kavgasını yakından takip eden Vatan gazetesi yazarı Ruşan Çakır ise "Gülen cemaati için mahçup olma zamanı" diyor.
Cemaat medyasında estirilen mağdur havasına tepki gösteren Çakır, bugünkü yazısında cemaatin devlet içinde güçlü olduğu dönemindeki uygulamaları hatırlattı:
İTİRAZ EDENLERE 'DARBECİ' 'AJAN' SUÇLAMASI
"Şu günlerde bu filmin yeni bir versiyonuyla karşı karşıyayız. Dünün mağruru/bugünün mağduru olma sırası Fethullah Gülen cemaatinde. Şöyle ki, yakın zamana kadar Cemaat’in emniyet-yargı-medyada oluşturduğu üçgende, ulusalcılar, askerler, Kürtler, gazeteciler... nice insanın temel hak ve özgürlükleri, “kurunun yanında yaş da yanar, yapacak bir şey yok” küstahlığıyla gasp edilmişi. Bazı Cemaat mensupları ve onun gücünden kendilerine güç devşirmek isteyen çok sayıda kişi aleni bir kibirle, bu sürece itiraz edenlerin gözünü “darbeci, ajan” vb. gibi suçlamalarla korkutmaya çalışıyor; yarattıkları ürkü ortamıyla iktidarlarını katlıyorlardı."
17 Aralık sonrası alenileşen savaşta hükümeti seçen cemaatin eski kankalarının intikam çığlıkları atmasını yadırgayan Çakır, sözü cemaati muhasebe yapmaya çağırdı.
ADANMIŞLAR VE SEÇİLMİŞLER
Cemaat eski kankalarının bir kısmının açık ihanetine uğradı. Dün mağdur ettiği kişilerin bir bölümü sevinçle karışık intikam çığlıkları atıyor. Ama ilginç olan Cemaat’in acımasızlığından nasibini almış epey sayıda insan “adalet herkese lazım” şiarıyla polislere yönelik hukuksuzluklara itiraz ediyorlar. Cemaat mensuplarına tavsiyem, medyalarının arşivlerine gidip yakın dönemde yaşanan soruşturmaların mağdurlarına karşı hiçbir şekilde empati gösterilmemiş olduğu gerçeğiyle yüzleşmeleridir. Mahçubiyet bu günler için var, olmalı.
BU ÇAĞRI İNTİKAM ARAYIŞININ ÜRÜNÜ DEĞİL
Tabii bir de özeleştiri şart. Daha dershane krizi başlamadan önce Gülen cemaatini dünkü yanlışlarıyla yüzleşmeye ve samimi bir şekilde özeleştiri yapmaya çağırdım. Herhalde 10’u aşkın yazımın ana teması budur. Bu çağrı bir intikam arayışının ürünü değil. Çünkü bizler ve arkadaşlarımız, Gülen cemaatinin neden olduğunu da açıkçası tam anlayamadığımız “kin”ine maruz kaldık, bunun yanlış bir şey olduğunu çok iyi biliyoruz. Kindarlık bizlerden uzak dursun!
Buna karşılık temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda “dün dündür, bugün bugün” mantığı geçerli olamaz. Bu nedenle hak ve özgürlükler hafızasını diri tutmak ve yaşanan mağduriyetlerin olabildiğince telafisini sağlamaya çalışmak gerekir.
Şu ana kadar gelen tepkilerden Cemaat’in özeleştiri yapmaya pek niyeti olmadığını çıkarabiliyorum. Bunun bir nedeni, kendileriyle yüzleşmeleri halinde kanunla suç sayılan bazı cürümleri kabul etme ihtimalleri olsa gerek. Ama bir başka önemli gerekçe, bir adanmışlar hareketi olan ve bu nedenle belli bir saygıyı hak eden Gülen cemaati mensuplarının kendilerini aynı zamanda “seçilmişler” olarak görmeleri. Hal böyle olunca geçmişteki tüm doğruları kendilerine, tüm yanlışları da, başta AKP hükümeti olmak üzere başkalarına yüklemekten çekinmiyorlar.
Halbuki böyle bir şey mümkün değil. Gülen cemaatinin tarihinin sadece artılardan ibaret olmadığını hepimiz gibi kendileri de biliyor olmalılar. Bunu kabul etmemeleri halinde toplumsal barışı geciktirmeye devam ederler ve yalnızlıklarını derinleştirirler.