26 Kas 2010 08:31
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:49
CEMAAT MİLLİYET YAZARINI SATIN ALDI MI?
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Chicago'da yapılan Fethullah Gülen konferansına Milliyet gazetesinden bir ismi götürdü!
Cemaat Milliyet yazarını satın aldı mı
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Chicago’da yapılan Fethullah Gülen konferansına Milliyet gazetesinden Kadri Gürsel’i götürmüş. Gürsel, muhalif bir kalem olarak tanınıyor basında. Dün, Cemaat’in bu gezisine katıldığı kendisi duyurdu ve izlenimlerini bir dizi yazı olarak kaleme alacağının haberini verdi.
Gazetecilik vakıflarının, derneklerin bu gibi organizasyonlarına meslektaşlarımın katılmasına ilkesel olarak karşı değilim.
Ayrıca masrafların haberin öznesi tarafından karşılandığı gezilerde öncelikli olarak bu geziden sonra gazetecinin aldığı tavra bakılması gerekiyor. Eğer gazeteci bir seyahate kalemini ’ödünç’ veriyorsa, birden görüşleri tek bir seyahatle değişiyorsa bununla savaşılır...
Kadri Gürsel, kendisine bu gezi daveti gelince şaşırmış. Zira kendisi net tavırları ve muhalif duruşuyla biliniyor, Cemaat’e de hayli mesafeli.
’Siz ne görüyorsunuz onu yazıyorsunuz’ demişler... Gürsel de eleştirilerini kaleme alacağını yazıyor zaten. Kaldı ki ’davet edildiğini’ de gizlemiyor, bizzat kendisi söylüyor.
Üstelik bu gezinin karşılığında ne bir kalem almış, ne bir saat...
Kısaca özetlemek gerekirse: Kadri Gürsel ’hanutçu’ tanımına uymuyor, katıldığı bu gezi, beyanı ’kitabına uygun’ ve gazetecilik sınırları içerisinde.
Oysa bakın birkaç ay önce neler yaşandı.
Türkiye’den dört gazeteci Fethullah Gülen’le görüşmeye gitti. Bu görüşme bir gazetecilik işi değildi. Zira Gülen onlara söyleşi vermedi, kahvaltıya davet etti. ’Off the record’ görüşüldü, ne televizyon kaydı ne teyp kaldı alındı. Kahvaltının sonunda da dört gazetecinin ikisine kalem, ikisine de saat hediye edildi. (Saat ve kalemin fiyatları açıklanmadı.)
Bu dört gazeteci İstanbul’dan New York’a götürüldü... Bir kısmı New Jersey’deki bir motelde konakladı...
Ben de kamuoyu önünde bu gezinin masraflarını kimin karşıladığını sordum. Etik mi değil mi diye merak ettim...
Ses çıkmadı...
Böylesi bir şey ilk kez yaşanıyordu Türk basınında... Bir kişi, dört gazeteciyi ’off the record’ görüşmeye çağırıp üzerine masraflarını da karşılıyordu...
Yanıt vermek yerine, Cemaat’le işbirliğine girişip gürültü yapmaya, konuyu unutturmaya çalıştılar. Unutmadım, hala da konunun takipçisiyim.
Ne iyi oldu da Kadri Gürsel böyle bir geziye gitmiş... Hem bu konunun yeniden gündeme gelmesine vesile oldu, hem de ’gazetecilik’ açısından bu farkı görmemize neden oldu...
Oray EĞİN / AKŞAM
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Chicago’da yapılan Fethullah Gülen konferansına Milliyet gazetesinden Kadri Gürsel’i götürmüş. Gürsel, muhalif bir kalem olarak tanınıyor basında. Dün, Cemaat’in bu gezisine katıldığı kendisi duyurdu ve izlenimlerini bir dizi yazı olarak kaleme alacağının haberini verdi.
Gazetecilik vakıflarının, derneklerin bu gibi organizasyonlarına meslektaşlarımın katılmasına ilkesel olarak karşı değilim.
Ayrıca masrafların haberin öznesi tarafından karşılandığı gezilerde öncelikli olarak bu geziden sonra gazetecinin aldığı tavra bakılması gerekiyor. Eğer gazeteci bir seyahate kalemini ’ödünç’ veriyorsa, birden görüşleri tek bir seyahatle değişiyorsa bununla savaşılır...
Kadri Gürsel, kendisine bu gezi daveti gelince şaşırmış. Zira kendisi net tavırları ve muhalif duruşuyla biliniyor, Cemaat’e de hayli mesafeli.
’Siz ne görüyorsunuz onu yazıyorsunuz’ demişler... Gürsel de eleştirilerini kaleme alacağını yazıyor zaten. Kaldı ki ’davet edildiğini’ de gizlemiyor, bizzat kendisi söylüyor.
Üstelik bu gezinin karşılığında ne bir kalem almış, ne bir saat...
Kısaca özetlemek gerekirse: Kadri Gürsel ’hanutçu’ tanımına uymuyor, katıldığı bu gezi, beyanı ’kitabına uygun’ ve gazetecilik sınırları içerisinde.
Oysa bakın birkaç ay önce neler yaşandı.
Türkiye’den dört gazeteci Fethullah Gülen’le görüşmeye gitti. Bu görüşme bir gazetecilik işi değildi. Zira Gülen onlara söyleşi vermedi, kahvaltıya davet etti. ’Off the record’ görüşüldü, ne televizyon kaydı ne teyp kaldı alındı. Kahvaltının sonunda da dört gazetecinin ikisine kalem, ikisine de saat hediye edildi. (Saat ve kalemin fiyatları açıklanmadı.)
Bu dört gazeteci İstanbul’dan New York’a götürüldü... Bir kısmı New Jersey’deki bir motelde konakladı...
Ben de kamuoyu önünde bu gezinin masraflarını kimin karşıladığını sordum. Etik mi değil mi diye merak ettim...
Ses çıkmadı...
Böylesi bir şey ilk kez yaşanıyordu Türk basınında... Bir kişi, dört gazeteciyi ’off the record’ görüşmeye çağırıp üzerine masraflarını da karşılıyordu...
Yanıt vermek yerine, Cemaat’le işbirliğine girişip gürültü yapmaya, konuyu unutturmaya çalıştılar. Unutmadım, hala da konunun takipçisiyim.
Ne iyi oldu da Kadri Gürsel böyle bir geziye gitmiş... Hem bu konunun yeniden gündeme gelmesine vesile oldu, hem de ’gazetecilik’ açısından bu farkı görmemize neden oldu...
Oray EĞİN / AKŞAM