Cemaat CHP’nin C’sini satın mı aldı?
40 yıl yaşadığım, hiç terk etmediğim ülkeye bakıyorum. Ortalık bir kez daha yangın yeri, herkes birbirini etinin en yumuşak yerinden bıçaklamaya uğraşıyor.
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazısına sırtını dönerek
millete karşı konuşan milletin vekilleri kendi dünyalıkları için
parçalanıp duruyormuş yıllardır, geçmişten gelen yozlaşma da
değişen tek şey rantın büyüklüğü olmuş meğer. Ülke/pasta büyüdükçe
yiyenlerin iştahı artmış sadece.
Biz belki de ülkenin orta yerine kurulmuş kocaman bir çadır
tiyatrosunda oldukça beceriksiz bir sürü sihirbazın on yıllardır
yaptığı illüzyona hep kananlarız.
Halkın temsiline dayalı sivil otoritenin para ve güç hırsıyla
dövülüp şekillendirildiği yağma düzenini “sizin için en iyisi bu
yoksa öcüler gelir” yalanına kanarak yücelttik. Cahilimizle,
okumuşumuzla yaptık bunu…
Şimdi şu yaşadıklarımıza bakar mısınız! Sihirbazın ardındaki perde
düşünce nasıl da açığa çıktı numaraları…
Kimimiz şaşırıyor, kimimiz seviniyor bu duruma ama aynı sorular
hepimizin kafasında döner durur; perdeyi kim/niye çekti? Bir sonra
sahne alacak kişi aynı numarayı başka şapkayla yapmaktan vazgeçecek
mi?
AKP, Cemaat savaşında giderek öne çıkan bir senaryo var. Haksız bir
şekilde, beceriksiz muhalefetle suçlanan, aslında son 10 yılda
iktidar medyası tarafından itibarsızlaştırılarak iyice
karikatürleştirilmiş CHP yeniden güç- güven toplamaya başladı.
Medyanın partiye bakışı değişti. Yeniden bir umut, ülkeyi ileriye
taşıyacak bir istikrar unsuru olarak paketleniyor. Hatta Radikal
köşe yazarı Koray Çalışkan gibi iyice kendinden geçip amigoluğa
başlayanlar var. "Özgürlükçü" olarak tanıdığımız Çalışkan cemaatten
"hizmet" olarak bahseden tweetler atmaktan da çekinmiyor.
Açıkçası, AKP gibi talancı bir örgütlenme yerine en azından yaşam
tarzlarımıza müdahale etmeyecek bir partinin başa geçmesini tercih
ederim. Başbakanın sürekli yaratmak istediği bir “İnönü faşizmi”
efekti var ancak parti bu duygusal yapıyı çoktan terk etti. Zamanın
ruhu buna müsaade etmiyor. Gezi direnişi de özgürlüklerden
vazgeçmeyecek bir gençliğin iktidara cevabıydı. Suskun halkların
cevabı hep böyle sert ve net gelir zaten.
Gel gör ki, CHP’nin yaşadığı değişim ve yıllardır muhalefet
yapmanın verdiği bıkkınlık bazı tehlikeli ittifaklara yol açacak
gibi görünüyor. Radikal gazetesinden Murat Yetkin, Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Kasım sonunda yaptığı ABD gezisinden bahsederken,
şöyle bir başlık atıyor: CHP Amerika’yı, Amerika da CHP’yi
Yeniden Keşfediyor…
O ziyarette açık bir şekilde iktidarı ABD’ye şikayet ediyor
Kılıçdaroğlu, edilmeyecek gibi değil ama neden böyle bir
ihtiyacımız var?
Sonra, Mustafa Sarıgül kendisine sorulan “Gülen’le görüştünüz mü?”
sorusuna “evet” anlamına gelecek kem-küm bir cevap veriyor.
Cemaatle bu yakınlaşma neden, partinin başındaki C harfi yoksa
Cumhuriyet demek değil mi?
Daha bir sürü örneklenebilir flört vaziyeti var ancak CHP bunu
yaparak kendi tabanına ihanet ediyor. Tıpkı AKP’nin
yolsuzluklarının en çok bu partiye inanan dindar insanları rahatsız
ettiği gibi...
Anladım ki, AKP iktidarda kalsa da, yerine CHP ya da bir koalisyon
hükümeti geçse de “gülen” birileri olacak gibi görünüyor. Kimin
ağlayacağına da biz değil, onlar karar verecek. Yine…
Bu çamur güreşini oturup seyretmeli mi yoksa bize verildiği kadar
özgürlüğün içinde akvaryum balığı gibi umursamazca yaşamalı mı?
Yüzlerce kurnaz binlerce kumpas kurarken seçeneklerimiz bununla
sınırlı.
MURAT TOLGA ŞEN / [email protected]