Cem Yılmaz sineması ve Erşan Kuneri'nin düşündürdükleri...
Medyaradar'ın televizyon dünyasını mercek altına alan yazarı Ekran Kedisi, 2. sezonu ile Netflix'e geri dönen Erşan Kuneri ile Kanal D ekranlarında 2. sezona merhaba diyen İnci Taneleri'ni izleyip sizler için yazdı.
Değerli okurlar,
Hiç kuşkusuz Türkiye'nin en sevilen komedyenlerinden biri Cem Yılmaz... Ve Cem Yılmaz imzalı fenomen karakter Erşan Kuneri, 2. sezonu ile Netflix’e geri döndü. Yılmaz’ın yarattığı kült karakter yine epey bir fırtına koparacak gibi duruyor..!
Dizinin yeni sezonunda, 84 yaşına basan Erşan Kuneri emekliliğinin keyfini sürerken, hayatını konu alan bir röportaj için kamera karşısına geçer.
Sinemaya damga vuran kariyerini gün yüzüne çıkaracak sorular Kuneri’yi geçmişin ihtişamlı günlerine ve unutulmaz anılarına geri götürür. Sonrasında başlasın Türk usulü ‘absürt komedi.’ Fırlama bir mizah içeren kendine özgü bir güldürü ile baş başa kalıyorsunuz. Bu hiç kuşkusuz senaryoyu yazanın usta bir komedyen olmasından kaynaklanıyor.
Absürtlüğü aklınızda tutun, çünkü 8 bölüm boyunca bu devam edecek! Altın soygunu için operasyonla kadın olmaları, soygun sonrası tekrar erkekliğe dönüş için bıçak altına yatmaları…
(Vikipedi: Absürt komedi, gündelik mantığı ihlâl edecek müdahaleleri konu alarak mantıksız olduğu aşikâr durum ve davranışlar yaratan mizah türüdür.)
Günyüzü görmemiş küfürler yine ben buradayım diyor. Acaba diyorum, "Erşan Kuneri Küfürleri Antolojisi" gibi bir derleme yapsam da yayınlasam nasıl olur? Cem Yılmaz benden ‘telif’ ister mi?
Bu arada değerli okurlar, küfür hayatın her alanında var. Erşan Kuneri’yi sadece küfür üzerinden eleştirmek haksızlık olur. Cem Yılmaz sinemasına ve arkadaşlarına haksızlık yapmak istemem...
Dizide kullanılan objeler kıyafetler benim gibi 'eski kuşak' yani 'boomer' birisini nostaljik bir yolculuğa çıkartmadı dersem ayıp ederim...
Dizide özenle tasarlanmış objeler, kıyafetler tek kelime ile muhteşemdi. Her sahnede bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Dönem ile uyum gösteren, kendi içinde bütünlüklü ve kesinlikle göz okşayan bir iş çıkarmış yapım ekibi. Yiğidin hakkını da yiğide verelim değil mi?
Erşan Kuneri sık sık Yeşilçam’ın eski yıldızlarına referans vermeye 2.sezonda da devam etmiş! İlk sezon da Ayhan Işık, bu sezonda Erol Evgin…
Zafer Algöz ustalığını bir kez daha konuşturuyor. Bence Merve Dizdar vasatın ötesine gidememiş.
Cem Yılmaz’a gelirsek üstad şaşırtmıyor… Yılardır aynı karakteri oynuyor zaten. Ve bizler sadece varyasyonlarını izliyoruz.
Dizinin her bölümünde kesinlikle eğlenceli anları var ama!
İşte sorun da bu ‘ama’ da!
Elin sinema eleştirmenleri bu duruma ‘Something's Missing’ yani mealen ‘Bir şeyler eksik’ diyor… Bir şey oturmuyor kafanızda ve boşluklar içinde geçiş yapıyorsunuz bir sonraki bölüme.
10 Ekim itibariyle büyük beklentiler içinde ‘Cem Yılmaz ne yapmış yine’ diyerek izleyen belli bir kesim ‘acımasızca’ eleştirecek Erşan Kuneri’yi… Kuşkusuz herkesin hakkıdır da… Çünkü popüler bir iş yapıyor.
Ama ben derim ki;
Cem Yılmaz gibi bir mizah ustasının kaleminden bizlere ulaşan Erşan Kuneri Türk sinema tarihine eğlenceli bir bakış ve nostaljik bir tat bırakıyor.
İlla eleştirmek için değil de keyif almak için izleyin derim.
Not: Cinsellik ve argo gerçekliliği içinde uygun ortamda izleyin…
Yılmaz Erdoğan’ın İnci Taneleri…
Değerli okurlar, gündüzümü sizler için geceye kattım. Gündüz Erşan Kuneri gece de İnci Taneleri.
Kanal D’nin; Yılmaz Erdoğan imzalı çok izlenen dizisi 'İnci Taneleri’ efsane bir girişle yeni sezona merhaba dedi. Açılışta, "Kadına yönelik şiddet, büyük bir insanlık suçudur. Asla kabul edilemez." sosyal mesajı çok anlamlıydı…
Alkış…
Dizi uzun reklamların ardından geçtiğimiz sezonun hatırlatmasıyla ‘nerede kalmıştık’ dedi.
Azem yine neden cezaevinde sorusu eşliğinde başladı. Azem kendi hayat hikayesini ele aldığı ‘İnci Taneleri’ romanını mahkum arkadaşlarına okuyor ve geçen sezondan kalan bulmacanın eksik parçaları yerli yerine oturuyor.
Bir eksikle. O da Azem’in ‘karısını öldürmesi’ konusu.
İşte, bu sorunun cevabı hala muamma!
Geçen sezon patlayan bir silah vardı. Kim öldü kim kaldı derken, öğrendik ki, Zahir, Dilber’i tam öldürecekken Dilber’in çantasındaki silahı alan ancak bir türlü ateşleyemeyen Zerre’nin ellerinden tutan Yıldız, Zahir’i vuruyor.
Zahir ölmüyor ama hasta yatağında uyandığı gibi kardeşine Dilber’i öldürme emrini veriyor;
“Birde onu çok sevdiğimi söyleyin sonra da kafasına sıkın”
Ne o buram buram arabesk mi kokuyor dediniz?
Duydum duydum dediniz…
O zaman devam edelim…
Piraye’nin kızı Ayça hocası Azem’in kendisi ile vedalaşmadan çekip gitmesinden dolayı annesini suçlar ve hocası olmadan sınava girmeyeceğini söyler.
Oysa Piraye haklı olarak katil diye bildiği Azem'i kızından uzak tutmak istiyor. Bu konuda ‘Piraye'ye hak vermiyorum’ diyeniniz yoktur herhalde!
Anne Piraye çaresizdir ve Azem’i mecburen eve çağırır. Nefret dolu bakışlar içinde Azem eve gelir ve Piraye’yi rahatlatan şu cümleyi kurar;
"Merak etmeyin suçun bende olduğunu söylerim ona."
Bu akşamın en güzel sahnelerinden biri yaşanır Ayça ile Azem arasında. İçten sıcak bir kavuşma! Azem hocamız ardından Ayça’nın gönlünü alır ve hep birlikte sınava giderler.
Ayça sınavdayken Piraye içindeki öfkeyi dışa vurur ve “sen nasıl yaptın böyle bir şeyi?” diye sorar Azem’e…
Azem de; “Nasıl yaptım doğru bir soru kalıbı değil. Yaptın mı? Bu daha doğru. Yani gözlerimin içine bakıp Azem sen böyle bir şey yaptın mı? Dersen işte bu bir sorudur” der.
Piraye de; “Ben bir daha senin gözlerinin içine bakmayacağım!” diyerek gecenin bana göre efsane repliğini patlatır.
Nehir'in babası Azem ile annelerinin mezarı başında karşılaşmaları ne yazık ki hüsranla bitti. Yıllar geçmiş olsa da babasına öfkesi belli ki ilk gün gibi tazeydi.
Ama gelin görün ki Nehir’in dili başka vicdanı başka telden çalıyordu sanki;
"Onunla göz göze geldiğim o ilk an, tüm nefretimi unuttum. 2 saniyelik bir duygudan bahsediyorum ama çok güzeldi. 2 saniyeliğine de olsa bir babam vardı karşımda."
Evet, İnci Taneleri sezona bomba gibi girdi… Temposu düşmeyecek gibi duruyor…
Ve yazımızı gelin ‘İnci Taneleri’nden heybemize düşen şu sözlerle bitirelim;
"Bir hikayeyi tam olarak okumazsanız, onu doğru anlayamazsınız... Ama artık okumak için vaktimiz de yok, sabrımız da..."