CEM YILMAZ, İTALYA'NIN EN SEVİMLİ HAYALETİ!
Gösterime giren 5 yeni filmden biri sizin için! Komedi, drama, romantizm ve tarihin gizli sayfaları, acıları... Murat Tolga Şen Medyaradar okurları için haftanın filmlerini yazıyor.
Bu hafta 5 yeni film görmek için sinemalara gideceğiz. Elbette bu filmlerin tamamını sinemada görmek mümkün olmayacağından, aralarından zevkinize uygun birini ya da bir kaçını seçmeniz için tavsiyelerim var. Öncelikle çok güçlü filmlerle karşılaşacağınız bir hafta olmadığını itiraf etmek zorundayım. Yine de Amerikan Pastası: Buluşma, Şahane Misafir gibi ilginç filmler, Titanik 3D gibi nostalji bombaları ve ‘Ülkücülük’ kavramını açıklama iddiasıyla yola çıkan belgesel, Ülkücüler var.
Haftanın Filmi: Şahane Misafir / Magnifica Presenza / Dram, Komedi, Romantik
Yönetmen: Ferzan Özpetek
Oyuncular: Margherita Buy, Elio Germano, Cem Yılmaz
Özet: 28 yaşındaki Pietro, Roma’ya yeni gelmiştir ve burada aktör olmaya çalışırken geceleri de pastane şefi olarak çalışmaktadır. Kuzeni Maria’nın evinde misafir olarak kalmaktadır, sonunda tek başına yaşayabileceği bir ev bulur. Pietro bir süre sonra eşyaların hareket ettiğini fark edince evde tek başına yaşamadığını anlar.
Aslına bakarsanız fena bir film sayılmaz. Davetine kolayca kapılıyorsunuz ama ortalarına gelince anlıyorsunuz ki, 100 dakikaya yetecek kadar derin bir hikayesi yok. Yine de filmin asıl kusuru bu değil...
Alarm zilini çalalım! Ferzan Özpetek İtalyan sinemasının önemli isimlerinden biri ama Şahane Misafir’i izledikten sonra kanaat getirdim ki bu kolaylıkla değişebilir. Neden? Şöyle ki, Özpetek’in bir piyanosu var ve hangi tuşa basarsa tepki alacağını çoktan hesaplamış gibi görünüyor. Bu anlayış “yönetmen sineması”ndan çok garantili şekilde formülize edilmiş popüler film yapma yöntemine yakın duruyor. Bu da izlediğimiz şeyi ‘aynı’ yapıyor elbette. Naif bir ana karakter, geçmişe gömülmüş bir trajedi, pasta-börek fetişizmi, Faşizm ve Mussolini zamanlarıyla ilgili acılara duyarlılık gösterme ve Sezen Aksu şarkılarıyla yükselen Akdeniz duygusallığı... Sürekli aynı notalara basarak farklı bir hikayeler üretmek mümkün mü? Karşı Pencere’yi izlerken çok hoşuma giden bu fikirler tekrarladıkça yönetmenin sinemasının nereye gideceği hakkında soru işaretleri üretiyor.
Ayrıca artık Ferzan Özpetek filmlerindeki bütün yakışıklı ve duyarlı erkeklerin gay olması, kalan heteroseksüellerin ise zavallı, mutsuz ve sıkıcı tiplerden ibaret olması kabul edilir gelmiyor. “Aşk yeniden yükselecekse bu gaylerin yüzünden olacak.” gibi bir önermesi var yönetmenin ancak buna katılmak mümkün değil. Öyle göstermek istemese de bir tür heteroseksüellik aşağılaması yaptığı aşikar.
Gelelim filmin sıradan sinema seyircisi için cazibe noktası olan Cem Yılmaz’a... Başkaları ne derse desin Cem yılmaz büyük bir aktör ve komple sinemacı olmak için müthiş çabalayan biri... Buradaki varlığı da afişteki kadar yoğun olmasa da filmi ilginç kılmaya yetiyor. Bu filmde beni en çok etkileyen, onun oynadığı, Türkiye’den kalkıp İtalya’ya giden ve bir tiyatro topluluğuna katılan "Yusuf Antep" karakteri oldu. Cem Yılmaz’ın hipnotize edici etkisi sayesinde senaryonun boşlukları daha az hissediliyor. Filmin en "sevimli hayalet"i olduğu çok belli...
Bir Ferzan Özpetek filmi olan Şahane Misafir mutlaka ilgi görecek bir yapım ama bu ilgi "yönetmen sevicilik"ten beslenen bir tebrik haline dönüşmemeli... Özpetek iyi bir sinemacı ancak peliküle hep aynı şeyleri kazıyor. Bunu bilerek izlemenizde fayda var.
2.5 ** Ferzan Özpetek filmlerinden ve Akdeniz romantizminden hoşlananlar için…
Amerikan Pastası: Buluşma / American Reunion / Komedi
Yönetmen: Jon Hurwitz, Hayden Schlossberg
Oyuncular: Jason Biggs, Alyson Hannigan, Chris Klein, Thomas Ian Nicholas
Özet: Michigan’lı dört gencin bakirliklerini kaybetmek üzerine 1999 yazında girdikleri iddianın üzerinden yıllar geçmiştir. Jim ve Michelle evlenmiş, Kevin ve Vicky veda etmişlerdir. Oz ve Heather birbirlerinden ayrı düşmüştür. Finch ise hâlâ Stifler’ın annesinin peşindedir. Beraber geçirecekleri bu hafta sonunda nelerin değiştiğini, zamanın ve uzaklığın ise gerçek dostluğu asla değiştiremeyeceğini öğrenecekler.
Mezuniyet filmlerinin şablonu üç aşağı beş yukarı bellidir. Okuldan sonra herkes bir yöne savrulmuştur, kimi evlenmiştir, kimi zengin olmuştur ve herkes kendini daha güçlü, daha mutlu gösterme gösterme telaşındadır. Yarısı iddia, kalanı itiraftan ibaret olan bu yapıyı bu film de aynen tekrarlıyor fakat bir farkla. Amerikan Pastası’nın karakterleri yetişkin hayatına adapte olurken edepsizliklerinden hiç bir şey kaybetmemişler. Tüm film inanılmaz bir testosteron yüküne sahip ve esprilerin tamamı belden aşağı!
O yüzden karşımızdaki bir aile izlencesi değil... Film de bunun farkında olarak hikayeyi Stifler’in gaza getirmesiyle şekillenen Jim, Oz, Kevin ve Finch’in katıldığı bir hafta sonu kaçamağı olarak kurguluyor. Kızlar da partiye dahil edilmiş ama film tamamen erkek bakış açısına sahip.
Ciddiyetsiz eğlencenin arasına sıkıştırılmış sorumluluk söylemleri, maziyi özleyen ama yaşamın getirdiklerinin farkında olan bünyelere iyi gelecektir. Serinin takipçileri için güzel haber, Nadia ve ’Sherminator’ Sherman dahil herkes burada... Ahlaki bir sürü araz barındıran bu film başka hiçbir şey için değil ama bol bol gülmek için ideal.
3 *** Ahlaksız ama çılgın, tempolu bir komedi... Her yaştan gençlere göre…
Titanik 3D / Titanic 3D / Dram, Romantik, Tarihi
Yönetmen: James Cameron
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Kate Winslet, Billy Zane, Kathy Bates
Özet: 1996 yılında Brock Lovett, bir kolyenin sahibi olan Rose’u araştırma yaptıkları sonar gemisine davet eder. Rose, 84 yıl öncesini torununa ve ekibe anlatır. O zamanlar Rose, Caledon ile evlenmek üzere Amerika’ya gitmektedir. Ressam Jack Dawson ucuz tablolar satarak geçinmektedir. Pokerde Titanic’e iki bilet kazanır. Rose’a aşık olan Jack, Titanic’den kurtulamayıp ölecektir.
Titanic, geminin batışının 100. yılında izleyici ile buluşacak. Cameron’ın yazıp, yönetip, yapımcılığını da yaptığı “Titanic”,tüm zamanların ikinci en yüksek hasılat yapan filmi olmuştu. Kazandığı ödüller arasında En İyi Film, En İyi Yönetmen de olan film Oscar tarihinde 11 Oscar ödülü birden kazanan 3 filmden biri. Film aynı zamanda oyuncular Leonardo DiCaprio ve KateWinslet’in kariyerlerini açan film olarak da akıllara kazınmıştı. Titanic için fazla bir şey yazmak gereksiz. Seven zaten çok seviyor. Bir de 3D izlerse mutlu olur sanırım. Filmin 3D başarımı gerçekten iyi olsa da CGI efektler aradan geçen yıllar içinde hırpalanmış.
3 *** Kimilerine göre dünyanın en iyi filmi olsa da ortalama bir drama…
Ülkücüler / Belgesel
Yönetmen: Halil Sarı, Bilal Kalyoncu
Özet: Ülkücü Hareket’in 80 öncesi mücadelesi ve cezaevi güncesi... Yanlış aksettirilen tarihi, yaşayanların gözünden aslına sadık kalınarak anlatma ve aslolan değerlere sahip çıkabilme çabası... Bu ülkenin varlığının ve geleceğin teminatı olan ülkücü harekete ve onun sembolleşen kişi, kurum ve değerlerine teşekkür çalışması...
Ülkücülerin yine Ülkücüler için yaptığı bir anlama ve anlatma çalışması… Dönemin tanıklarının anlattıkları ilginç ama keşke canlandırma yerine (varsa) dökümanter görüntülerden faydalanılabilseydi. Ülkücüler bu belgeselde kendilerini solcularla birlikte bedel ödeyen taraflar olarak ilan ediyor ve 12 Eylül darbesi açıkça lanetleniyor, bu darbenin sebep ve sonuçlarının nelere yol açtığı anlatılıyor. Bu ideolojiye yakınlık duyanlar severek ve duygulanarak izleyecekler…
2 ** Empati yapıyor ama belgesel tarafsızlığından yoksun…
Mevsim Çiçek Açtı / Dram
Yönetmen: Ali Levent Üngör
Oyuncular: Feriha Ecem Çalık, Kerem Alışık, Yavuz Bingöl, Mehtap Bayrı, Deniz Oral, Mehmet Ali Kula, Onur Şan, Turgay Tanülkü
Özet: Nazmi, karısı Çiçek ve kızları Mevsim Almanya’da yaşamaktadırlar. Nazmi, karısını sürekli dövmektedir. Devlet, Çiçek ve Mevsim’i himayesi altına alır ve bir kuruma yerleştirir. Çiçek burada tanışıp yakın arkadaş olduğu Esra ve kızı Mevsim ile aynı eve taşınmaya karar verirler. Bir gün aynı mahallede olacakları Asaf’ın taksisine binmeleriyle hayatları farklı bir boyut kazanacaktır.
Son zamanlarda sinema tadı vermeyen, sanki devamı haftaya kıvamında dizi tadında filmler izliyoruz. Teknik ve içerik olarak tatmin etmeyen filmler bir soruna odaklıymış gibi görünüyor ama sorunun kıyısından köşesinden geçmiyor.
‘Gurbet’ konusunu işleyen Mevsim Çiçek Açtı anlattığı şeyleri hissettirmekten çok uzak bir film… Türk sinemasının bu temayla ilgili o kadar güzel örnekleri var ki… Festivallerde, vizyonda sürekli karşımıza çıkan bu örneklerden anlıyoruz ki, 2012 yılında bile hala ulusal bir sinema diline, gelenekten beslenen tecrübelere sahip değiliz. Her yönetmenin sinemayı öğrenme çabasına, acemiliğine katlanmak zorunda kalıyoruz. Üstelik bunun için para ödüyoruz. Olmaz…
1 * Sinemanın gücünden faydalanamayan, teknik acemiliklerle, anlatım zaaflarıyla dolu bir yapım.
twitter.com/murattolga
[email protected]