Cem Uzan’ın peşinden koşan medya eskileri kim?
Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.
Cem Uzan’ın peşinden koşan medya eskileri kim?
Bit pazarına nur yağıyor…
Müflis tüccarlar eski defterleri karıştırıyor…
Medyamız akla hayale sığmayan, bir nostalji yaşıyor…
Bu öyle bir nostalji ki…
Reha Muhtar dönse, Ali Kırca haber sunsa yeridir…
Yoldaşlarım biliyorsunuz ben bir dinozorum.
Yaşım da 90’lar medyasının o rezil zamanlarını hatırlamaya yetiyor.
Hani şu şimdi ölüp de badem gözlü olan kör medya…
Bu yazımın muhatabı, genç meslektaşlar.
Eğer yaşınız 40 üzerindeyse hiç zahmet edip okumayın.
Çünkü siz de o çarkın öyle ya da böyle bir parçası olmuşsunuz demektir.
90’lar medyasında gazete kuponuyla 3 boyutlu gözlük, TV, cips veren…
Medyayı sermayesinin en çiğ aygıtı haline getiren Cem Uzan yine çıkmış ortaya…
Tansu Çiller siyaset meydanına çıkmış, e kambersiz düğün olur mu?
Neyse sırdaşlar, yolsuz parasıyla medyaya giren, sadece show business değil haber dünyasını da ele geçiren Cem Uzan, belli ki eski medya patronu günlerini özlemiş.
Şu açıklamayı yapmış:
'Medya konusunda ekim ayını bekleyin, sürprizlerim var.’
Şimdiiiii taze para kokusunu alan medya kulislerinin hareketleneceğini tahmin etmiştim.
O nedenle de Uzan’ın bu açıklamasının peşine düştüm.
‘Uzan kimlerle medyaya dönmek istiyor?’ sorununa yanıt aradım.
Aslında hem şaşırtan hem de şaşırtmayan bilgilere ulaştım yoldaşlar.
Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, Uzan, şimdiden kuracağı medyanın yöneticilerini belirlemiş durumda.
Yavaş yavaş kadrolar da oluşturuluyor.
İlk aşamada bir haber sitesiyle medyaya girmeyi planlıyor.
Sitenin merkezi Türkiye olmayacak.
Ama çalışanlar Türkiye’de bulunacaklar.
Uzan site için, şimdilerde köşeye itilmiş, eski medya figürleriyle köşe yazarlığı için de dirsek temasında.
Site işi tutarsa, siyasi iklime göre, TV kanalı kurulması için de kollar sıvanacak.
Ancak bu mesele seçim sonrasına bırakılmış durumda.
Çünkü TV kanalı için lisans almak zor.
Gündemdeki isimleri tam teyit edemediğim için henüz yazmıyorum.
Kesinleştirdiğimde sizlerle paylaşırım yoldaşlar.
Fakat aralarında gerçekten NOSTALJİK isimler var.
Heyhaaaaat…
Şu medyada 30 senede bir arpa boyu yol ilerleyememek ne acayip değil mi?
Halk TV’den kulisler: Taşınma, tepki istifaları, Afrika tatilleri…
Sırdaşlar, medyamızdaki depremlerin son zamanlardaki merkez üssü, Halk TV…
Ben de oradaki gelişmeleri yakından takip ediyorum.
Ne yalan söyleyeyim, entrika, malzeme çok…
Şimdiii eğilin, son gelişmeleri kulağınıza fısıldayayım.
Öncelikle Halk TV’nın sahibi Cafer Mahiroğlu medyaya yatırımlarını hızlandırıyor biliyorsunuz.
Halk Gazetesi yolda.
Medya büyüdükçe, Bakırköy’deki binaya sığamaz olduğu için, taşınma gündemde.
İddialara göre yeni adres Topkapı ya da Kağıthane olacak.
Yalnız Kağıthane adı geçince bir işkillenmedim de değil hani.
Biliyorsunuz benim için Kağıthane demek Olay TV skandalı demek…
İmamoğlu-Ongun’un hırsı nedeniyle kovulan onca emekçi demek…
Neyse sırdaşlarım.
Mahiroğlu Halk Gazetesi’ni çıkarmak için kolları sıvadığında, etrafındaki dar kitlenin birbirinin altını oymaya çalıştığını yazmıştım biliyorsunuz.
Gazetenin başına Cumhuriyet’ten ayrılan Aykut Küçükkaya’nın geçiyor olması, bir kesimi üzdü, bir kesimi sevindirdi.
Sosyal medyada da Cumhuriyet davasıyla ilgili iddialar ortaya atıldı.
Bir kesim diğerini FETÖ işbirlikçiliğiyle suçluyor, diğer kesim muhalif kisvesi altında iktidara çalıştıklarını ima ediyor.
Cumhuriyet’ten tasfiye edilen ekibinden Murat Sabuncu ve Levent Gültekin’in, programının bitmesi de tam bu döneme denk geldi.
İddialara göre, Gültekin ve Sabuncu, Küçükkaya’nın yayın yönetmeni olmasına tepki gösterdi,
ve istifa etti.
Program da bu yüzden sona erdi.
Bu huzursuzluk daha büyük bir tasfiyenin habercisi mi çok yakında göreceğiz…
Tabii, ortalık bu kadar karışıkken bir de her koşulda medyanın sefasını sürenler var.Mesela Şirin Payzın.
Aydın Doğan medyası döneminde kim güçlüyse onun davulunu çalan Şirin Payzın, yeni dönemde köşesine kurulamayınca iktidar karşıtı müzmin bir muhalife döndü. Eskiyi hatırlamayanlara bugün kendisini sorarsanız doğrudan "muhalif gazeteci" diye tanımlarlar.
Çalıştığı Halk TV’de yer yerinden oynarken Payzın, upuzuuuun bir Afrika tatiline çıkmış.
Öyle ki günlerdir ortalarda yokmuş.
Tatil elbette herkesin hakkı, helal parayla kazanılmış tatil hele hak kere hak.
Amma emekçi 3 günlük tatilin hesabını yaparken, çoğu tatil yüzü göremezken…
Neyse daha fazla lafa gerek yok, Afrika tatillerinin fiyatına bakın anlarsınız.
Aydın Doğan, Payzın ve eşine zamanında iyi bakmış…
Medyada büyük ‘el değiştirme’ mi yolda?
Sırdaşlar, seçim yaklaştıkça medya kulislerinin hareketliliği de artıyor.
Sonuçta, seçime giden her siyasi parti, özellikle de iktidar bloğu, medyadaki gelişmelerle yakından ilgileniyor.
Aslına bakarsanız, sadece iktidar değil, muhalefet de kendine yakın medyayı hizaya sokma,
yakınları daha da yakınlaştırma, uzakları da yana çekme çabası içinde.
Herkesin gözünü diktiği yerlerse, nispeten tamamen kimsenin kontrolüne girmemiş yerler.
Bir nevi, anlayacağınız, bitaraf olanın pek ala bertaraf olabileceği bir süreçten geçiyoruz.
Şimdiiiii, yurtdışı sermayeli bir isim (Körfez) tam da tarifime uyan bir medya kuruluşuna gözünü dikmiş.
Satın almak istiyormuş, bu ticari adım için de Ankara’da nabız yoklanırken, ‘merak etmeyin yayın çizgimiz hükümetin ekseninden çıkmaz’ deniliyormuş.
Aslında ana hedeflerinde bir medya kuruluşu var.
Ama o olmazsa diye ikinci bir adayı da gözlerine kestirmişler.
İşittiğime göre, bu sermaye, Türkiye’de medya konusunda yatırım yapmaya çok kararlıymış.
Görüşmeler sürüyormuş.
Benim anladığım, görüşmeler- olumlu ya da olumsuz- yakın zamanda sonuçlanacak.
Çünkü seçimin son virajına girildiğinde, Ankara da medyada büyük bir değişikliğii tercih etmiyor iddialara göre.
Bakalım, gerçekleşecek mi?
Eğer gerçekleşirse, emin olun size bunu ilk duyuran medyamızın güzide sitesi Medyaradar olur.
Keskin Kalem emekçinin sesi oluyor: İşte dertlerin anlatıldığı e-mailler
Yoldaşlar, sözüm söz.
Akdimiz, akit.
Kavilleşmemiz, kavilleşme.
Dilimde tüy bitti, bir ses de çıkmadı.
Amma Keskin Kalem yılmaz.
Medyada yaşanan büyük fakirleşme, gelir adaletsizliği, ara zam ihtiyacı bir numaralı gündemim.
Öyle kalmaya da devam edecek.
Biliyorsunuz geçen hafta yazımın tamamını, medyada eriyen maaşlara, ara zam mecburiyetine ayırdım.
Medya patronlarına seslendim.
Özetle dedim ki: Geminizi yürütmek istiyorsanız bu komik maaşlara bir son verin.
Hadi çalışanları düşünmüyorsunuz, kendinizi düşünün!
2 seneye kalmaz Türkçe bilmeyen editörlere kalacaksınız bu gidişle!
Rezil olacaksınız, gazeteciyim diye ortalıkta gezinen, aslında hanut peşinde koşan,
yolsuz tiplerin oyuncağı olacaksınız dedim.
Hala bir tık yok.
Sırdaşlar, açıktan bir tepki yok biliyorum amma, medya kulisleri kaynıyor.
Kendi kendime başlattığım bu ara zam kampanyasının da, sessiz bir fırtına yarattığını çoook iyi biliyorum.
Biliyorsunuz, her yerde gözüm, kulağım var!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Temmuz ayında enflasyon farklarıyla, Ocak ayında ücretlerdeki yeni düzenlemelerle, her kesimi rahatlatacağız’ açıklaması yaptı.
Medya patronları bu açıklamaları duydu mu?
Artık duymak zorundalar.
İletişim Başkanlığı ve AK Parti medya ekibi olmak üzere, bu meseleyi enine boyuna değerlendirmeleri gerek.
Muhalefetin medya sorumluları da bastırmalı.
Eğer benim dediklerimin bir hükmü yoksa, buyurun emekçilerin sözlerine bakın.
Geçen hafta ‘bana e-posta atın, derdinizi anlatın’ demiştim…
Sağ olsun pek çok emekçi derdini bana emanet etti.
Birkaç tanesini dikkatinize sunuyorum sırdaşlar, harfine dokunmadan.
Kalanlarını da diğer yazılarımda paylaşacağım.
Bakın, köşe yazarı, ekran yüzü sefa sürerken, emeğin gerçek sahipleri neler çekiyor?
E-posta 1:
Sevgili keskin kalem,
Bu mesajı size atabilmek için bir mail adresi açtım İsmim belli olmasın diye. İletişim bilgilerini paylaşmazsanız yinede sevinirim. Ana akım bir televizyon kanalında editörüm. Kredi kartının asgari ödemesiyle geçiniyorum. Borcu borçla kapatıyorum. İki çocuğum var. Haberlerini yazdığım spikerler çocuklarını özel okullara gönderirken, ben çocuklarımı devlet okulunda- borçla harçla- okutuyorum. Bıçak kemiğe dayandı. Aldığım maaşla bu kadar stres altında, 9-7 çalışacağıma limon satarım daha iyi. Medyayı bitirdiler. Sesimiz duyulsun.
E-posta 2:
Sayın Keskin Kalem,
Bir TV kanalında 5 yıllık muhabirim, her gün ekrana çıkıyorum. Haberini yaptığım insanlar aldığım parayı duysa bana gülerler. Sürekli fazla mesai yapıyorum, mesai saatlerim belli değil. Yol, çamur, trafik her türlü derdi biz çekiyoruz. Gençlik enerjim olmasa hiçbirini yapamam. Ancak artık daha fazla sürdürebilceğimi zannetmiyorum. İşimi çok sevmeme ve verdiğim emeğe rağmen artık bırakma noktasına geldim. Özlük haklarıyla ilgili iyileştirme olmazsa, benim gibi pek çok arkadaşım da bırakacak. Yöneticiler artık görsün.
E-posta 3:
Sevgili Keskin Kalem,
Öncelikle bize derdimizi anlatma imkanı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Önemli bir gazetede sayfa sekreterliği yapıyorum. Uzun süredir, bazı iş arkadaşlarımla birlikte, komik seviyedeki maaşlarımızı ve çektiğimiz sorunları yöneticilerimize anlattık. Vaatten başka bir şey duymadık. Ocak ayında yüzde 30 zam aldık ama enflasyon karşısında değil zam, maaşımız eridi. Asgari ücrete yakın maaşlar alıyoruz. Koca medya binalarında çalışıyorum ama akşama masamıza ne koyacağımızı düşünüyoruz. Evinin kirasını ödeyemeyen, çocuğunun istediği ayakkabıyı alamayan arkadaşlarımız var. Dışarıdan baksanız gazeteciyiz. Oysa, sokakta kağıt toplayan işçi kardeşler bizden çok kazanıyor! Onlarda kazansın, hepimiz kazanalım. İnşallah sayenizde bizi duyarlar.
E-posta 4:
Merhaba öncelikle samimiyetinize ve kişisel bilgileri koruyacaginizi düşünerek bu maili size atıyorum.Sıkı bir takipçinizim en son medya çalışanlarınin zam beklentisi ile ilgili yazinizi okudum. Bende ulusal bir kanalda uzun yıllardır çalışıyorum. Yazınızda Muhabir editör ve yöneticilerden bahsetmissiniz. Neden hep sadece ekran önünde olan yada masa başında çalışanlardan bahsediyorsunuz.Biliyorsunuz ki kamera arkasında onlarca çalışan ama esamesi bile okunmayan gece, gündüz,yağmur, çamur demeden içeride ve dışarıda çalışan bir çok teknik arkadaşlarımız var ve bunlar hiç bir haktan yararlanamayan ama en çok çalışan arkadaşlarımız. Lütfen bizleri görmemezlikten gelmeyin. Bizlerde bu sektörün bir parçasıyız.Gerçekten emek veriyoruz ve hiç bir hakkımız yok hiç taninmiyoruz.Lütfen bizleride görün.İyi çalışmalar.
Sırdaşım, çok haklısın kusruma bakma.
Teknik ekipte çalışan emekçilere de büyük sevgi ve selamlar.
Ve emin olun, size maaşlarınızı veren yöneticileriniz bile, o maaşlarla nasıl geçindiğine hayret ediyor!
Ama ne derler?
Birlikten kuvvet doğar yoldaşlarım.
Gelin el birliğiyle hakkımızı savunalım, medyada gelir adaletsizliğine karşı bayrak açalım.
Mail adresim:
[email protected]