24 Oca 2013 13:59 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:40

CEM, ŞAHAN, ŞAFAK… DEVLER KAPIŞIRKEN SALONLARIN YÜZÜ GÜLÜYOR!

Sömestr haftasında sinema salonları en komiklerin kapışmasına sahne olacak! Ocak ayı sinema sanatı için değilse bile salonlar için çok keyifli geçti. Murat Tolga Şen yazıyor.

Cem Yılmaz’ın Fundamentals adlı gösterisinin sinemalarda gösterilen hali 3. Haftasında 2.387.000 seyirciye bilet sattı. Arkasından gelen Şahan Gökbakar’lı Celal ile Ceren’in ilk 3 gün hasılatı 600.000 kişi… Bu filmin de 2 milyondan fazla seyirciye ulaşacağı hatta geçeceğini tahmin ediyorum. Yarın da Şafak Sezer’li G.D.O Karakedi gösterime girecek. Şafak Sezer’in diğer ikisi kadar gişesi yok ama yine de salonları dolduracaktır.

Bilet satan komiklerin aynı salonda denk gelmesi her zaman alışık olmadığımız türden bir tutulma hali… Normalde rekabetten kaçmak için herkes kendini vizyonun bir tarafına atar ama işte Sömestr zamanı kimse arenadan kaçmak istemiyor!

En kötü ihtimalle bu üç ismin filmleri toplamda 6-7 milyon izleyiciye ulaşacaktır. Geçtiğimiz yıl Türk Sinemasının kendi üretimleri 21 milyon bilet sattı. Sizin anlayacağınız 6-7 milyon seyircinin bilet alıp sinemaya gitmesi sinemanın ticareti açısından baktığınızda hayati bir durum, adeta bir can suyu!

Sinemaya gittiğimizde, yapan, dağıtan ve gösterenden ibaret bir sacayağın işleyişine tanıklık ediyoruz aslında… Dağıtan ve gösteren kısmındaki tekelleşme salonları iyiden iyiye bir ticarethaneye çevirdi ve aslında hep öyleydi. AVM denen yapının içinde açılmış her tezgâhın tek amacı para kazanmaktır, çok para kazanmak… Eskiden de salonlar dolduğunda sinema sahipleri gülerdi ancak artık işin mecburiyeti bambaşka boyutta…

Sinema bir yandan da muhteşem bir sanat formu… Peki, para kazanmadan sanat yapmak mümkün mü? Elbette… Alırsınız boyalarınızı, resminizi yaparsınız. Bulursunuz kaleminizi, şiirinizi, romanınızı yazarsınız, biraz kiliniz olsa harika heykeller vücuda getirirsiniz. Ancak…

Eğer yaptığınız şey, “yedinci sanat” sinema ise para kazanmaya ya da kazanmanızı umursamayan birileri tarafından fonlanmaya mecbursunuz çünkü bir “film” yapmak, içine yüzlerce kişinin emeğini sokmak ve bolca teknoloji satın almak demek. Sanat filmlerinin seyircisi azdır ya da yoktur. “Hap yap para kap” mantığıyla çekilmiş sulu zırtlak bir komedi filmi milyonlarca kişiye ulaşabilirken, ne kadar “muhteşem” olursa olsun, yalnız salonlara mahkûmdur sanat filmleri…

80’lerdeki Video Çılgınlığı sırasında komedi iyice ucuzlaşarak sinemadan uzaklaştı, kiralanıp evde izlenen bir şey haline geldi. O dönemde ülke sineması ‘iyi sinema’ yapmak isteyen yönetmenlerin eline kaldı ancak işin seyircide karşılığı olmayınca… Sinema salonları battı, lokanta, kömür deposu oldu. Ne zamana kadar? Yavuz Turgul Eşkıya ile Türk seyircisini kendi sinemasıyla yeniden barıştırana kadar…

O yüzden Cem, Şahan’a, Şafak’a başka eleştirmenler kadar kızamıyorum ben… Aslında bakarsanız, Cem Yılmaz’ın sinemacı tarafını çok ciddiye alırım, onu listeye sadece bu seferlik soktum.

Film göstermek için salonlara ihtiyacımız var, salonların film göstermeye devam etmesi için de seyirciye… Bu üç adam birer film yapıp bunu sağlayabiliyorsa, bırakalım devam etsinler. Sinemaya haftasonu gülmek için gidenlerden bize kalan zamanlarda da içinde ‘sinema’ olan şeyleri izlemeye devam edebiliriz. Her ne kadar işin dağıtımcı kısmı iyice arsızlaşıp Sünger Bob’daki Bay Yengeç gibi davransa da hala umut var.

MURAT TOLGA ŞEN

[email protected] / twitter.com/murattolga