03 Tem 2017 09:23
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:57
Cem Küçük'ün Türkiye gazetesinde ilk yazısı: Hürriyet gazetesinden övgü almak için...
Son olarak Star Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapan Cem Küçük'ün yeni adresi Türkiye gazetesi olmuştu
Star gazetesi ile Nisan 2016'da yolları ayrılan Cem Küçük'ün geçen
günlerde transfer olduğu Türkiye gazetesindeki ilk yazısı bugün
yayımlandı. Küçük, "Türkiye’miz için hiçbir anlam ifade etmeyen,
sömürge olmuş kimi ülkelerden sözde 'İslamcılık' ithal etmek iflas
etmiştir. Sırf beyaz burjuvalara yaltaklanmak ve Hürriyet
gazetesinden övgü almak için sömürgeleştirilmiş bir zenci gibi
yalvaran sözde İslamcılık da iflas etmiştir. Bu ithal radikal
fanatik kafa da tıpkı Marksizm gibi bu topraklara yabancıdır" diye
yazdı.
Küçük'ün "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edilmesi sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik olarak kullandığı "Radikal İslamcılarla ve Mavi Marmara'daki manyak tiplerle yollar ayrılmalı" ifadesi tepkilere neden olmuştu.
Cem Küçük'ün "Yeniden Bismillah" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Bugün okurlarıma yeniden kavuşuyorum. Milliyetçiliğin ve muhafazakârlığın kalesi olan güzide kurumlarımızdan Türkiye gazetesinde yazmak benim için ayrıca onur verici. Türkiye gazetesi biz muhafazakârların-milliyetçilerin neredeyse hiç medyası yokken dahi tek başına ayakta kalmış ve her türlü fırtınalara direnerek bu milletin çoğunluğunun haklarını savunmuş bir müessesedir. Kökü dışarıda ve bu milletin değerlerine yabancı adamların egemen olduğu bu medya ortamında her daim yerli ve millî duruşa sahip olmuş bir medya grubunda olduğum için gurur duyuyorum.
Evet, Türkiye gazetemizde de Cem Küçük olarak misyonuma uygun olarak yerli ve millî davamızı sonuna kadar savunacağım. Kılavuzum her zaman ülkemin millî menfaatleri olacaktır. Türkiye'yi savunmak aynı zamanda mensubu olmaktan kıvanç duyduğum dinimizin ve ümmetimizin de menfaatlerini savunmaktır. Çünkü İslam âleminin tek umudu Türkiye'dir. Yeryüzündeki tüm Müslüman kardeşlerimizin umudu Türkiye'nin yeniden şahlanmasıdır. Türkiye'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan bugün tüm dünya Müslümanlarının saygı duyduğu en önde gelen siyasi şahsiyettir. Ulu Hakanımız Abdülhamid döneminden beri tüm âlem-i İslam tarafından tanınan ve bu ölçüde popüler olan ilk ve tek liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu durumun kıymetini çok iyi bilmek durumundayız...
Ben hep yazdığım gibi milliyetçiliği, muhafazakârlığı ve İslamcılığı aynı maddenin üç versiyonu gören bir yazarım. Üç siyasal akım da özü itibariyle Türkiye deneyiminde aynı limana çıkmıştır. Büyük üstatlarımız Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl bu modelin mükemmel örneğidir. Bu üç akım aynı nehrin üç koludur. Aynı nehrin sularını kavga ettirmek ancak İslam ve Türkiye düşmanı emperyalistlerin projesi olabilir...
Bir dönem Marksizm-Leninizm, bir dönem de kökü dışarıda burjuva beyaz Türk ideolojisi biz Müslümanları aşağılık kompleksine uğratmak için çok çabaladı ve bunda belli ölçüde başarılı da oldu. Solcuların ya da Kemalistlerin övgüsünü alınca mest olan, sevinçten üç gün uyuyamayan sözde İslamcıları bu gözler çok gördü ve hâlâ da görüyor. Bu durumdan bir Müslüman olarak utanıyorum. Sırf solculara yaranmak için "İslam sosyalizmi" diye bir bidat çıkaran ve Batılı sol düşünürlere tapan ezik sözde İslamcılık iflas etmiştir. Sırf beyaz burjuvalara yaltaklanmak ve Hürriyet gazetesinden övgü almak için sömürgeleştirilmiş bir zenci gibi yalvaran sözde İslamcılık da iflas etmiştir.
Öte yandan Türkiye’miz için hiçbir anlam ifade etmeyen, sömürge olmuş kimi ülkelerden sözde "İslamcılık" ithal etmek de iflas etmiştir. Bu ithal radikal fanatik kafa da tıpkı Marksizm gibi bu topraklara yabancıdır. Biz İslam âleminin en önde gelen ülkesiyiz. Bizim deneyimlerimiz diğer ülkelere örnek olabilir. O sömürgeleşmiş ezilmiş ülkeler bize bir şey öğretmezler. Nitekim Türkiye toplumu nezdinde bu ithal fanatizmin hiçbir karşılığı yoktur. Bu ithal kafanın tabanı yüzde 1 bile değildir. Bu ülkede yerli ve millî hassasiyete sahip muhafazakâr-milliyetçi bir İslami duruş bu milletin ruh köküdür.
Mısır deneyimi kendi içinde anlamlıdır ve Seyyid Kutup o bağlamda işlevseldir ama Türkiye'de bir karşılığı yoktur. İran deneyimi kendi içinde anlamlıdır ve Ali Şeriati o bağlamda işlevseldir ama Türkiye'de bir karşılığı yoktur. Pakistan deneyimi kendi içinde anlamlıdır ve Ebul Ala Mevdudi o bağlamda işlevseldir ama Türkiye'de bir karşılığı yoktur... Bu örnekler daha da uzatılabilir. Bu milletin sosyal ve siyasal anlam haritasında bu ithal düşünürlerin karşılığı yoktur ve olamaz...
Kemalizm'in yurt dışından bu milletin ruh iklimine aykırı şehir plancılarını ithal edip hiçbiri işlevsel olamayan kent planları yaptırması ne ise bu milletin ruh iklimine aykırı ithal radikalizmin de durumu aynen Kemalizm'in bu iflas etmiş planları gibidir.
Türkiye'ye ve İslam âlemine de yararlı olacak olan yol, akıl ve mantık yoludur. Hislerine hiçbir şartta yenilmeyen akılcı duruş ihtiyacımızdır. İşte bu yerli ve millî yolumuz çerçevesinde Türkiye gazetemizde yürümeye ve bu millet için mücadele etmeye devam edeceğim...
Küçük'ün "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edilmesi sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik olarak kullandığı "Radikal İslamcılarla ve Mavi Marmara'daki manyak tiplerle yollar ayrılmalı" ifadesi tepkilere neden olmuştu.
Cem Küçük'ün "Yeniden Bismillah" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Bugün okurlarıma yeniden kavuşuyorum. Milliyetçiliğin ve muhafazakârlığın kalesi olan güzide kurumlarımızdan Türkiye gazetesinde yazmak benim için ayrıca onur verici. Türkiye gazetesi biz muhafazakârların-milliyetçilerin neredeyse hiç medyası yokken dahi tek başına ayakta kalmış ve her türlü fırtınalara direnerek bu milletin çoğunluğunun haklarını savunmuş bir müessesedir. Kökü dışarıda ve bu milletin değerlerine yabancı adamların egemen olduğu bu medya ortamında her daim yerli ve millî duruşa sahip olmuş bir medya grubunda olduğum için gurur duyuyorum.
Evet, Türkiye gazetemizde de Cem Küçük olarak misyonuma uygun olarak yerli ve millî davamızı sonuna kadar savunacağım. Kılavuzum her zaman ülkemin millî menfaatleri olacaktır. Türkiye'yi savunmak aynı zamanda mensubu olmaktan kıvanç duyduğum dinimizin ve ümmetimizin de menfaatlerini savunmaktır. Çünkü İslam âleminin tek umudu Türkiye'dir. Yeryüzündeki tüm Müslüman kardeşlerimizin umudu Türkiye'nin yeniden şahlanmasıdır. Türkiye'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan bugün tüm dünya Müslümanlarının saygı duyduğu en önde gelen siyasi şahsiyettir. Ulu Hakanımız Abdülhamid döneminden beri tüm âlem-i İslam tarafından tanınan ve bu ölçüde popüler olan ilk ve tek liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu durumun kıymetini çok iyi bilmek durumundayız...
Ben hep yazdığım gibi milliyetçiliği, muhafazakârlığı ve İslamcılığı aynı maddenin üç versiyonu gören bir yazarım. Üç siyasal akım da özü itibariyle Türkiye deneyiminde aynı limana çıkmıştır. Büyük üstatlarımız Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl bu modelin mükemmel örneğidir. Bu üç akım aynı nehrin üç koludur. Aynı nehrin sularını kavga ettirmek ancak İslam ve Türkiye düşmanı emperyalistlerin projesi olabilir...
Bir dönem Marksizm-Leninizm, bir dönem de kökü dışarıda burjuva beyaz Türk ideolojisi biz Müslümanları aşağılık kompleksine uğratmak için çok çabaladı ve bunda belli ölçüde başarılı da oldu. Solcuların ya da Kemalistlerin övgüsünü alınca mest olan, sevinçten üç gün uyuyamayan sözde İslamcıları bu gözler çok gördü ve hâlâ da görüyor. Bu durumdan bir Müslüman olarak utanıyorum. Sırf solculara yaranmak için "İslam sosyalizmi" diye bir bidat çıkaran ve Batılı sol düşünürlere tapan ezik sözde İslamcılık iflas etmiştir. Sırf beyaz burjuvalara yaltaklanmak ve Hürriyet gazetesinden övgü almak için sömürgeleştirilmiş bir zenci gibi yalvaran sözde İslamcılık da iflas etmiştir.
Öte yandan Türkiye’miz için hiçbir anlam ifade etmeyen, sömürge olmuş kimi ülkelerden sözde "İslamcılık" ithal etmek de iflas etmiştir. Bu ithal radikal fanatik kafa da tıpkı Marksizm gibi bu topraklara yabancıdır. Biz İslam âleminin en önde gelen ülkesiyiz. Bizim deneyimlerimiz diğer ülkelere örnek olabilir. O sömürgeleşmiş ezilmiş ülkeler bize bir şey öğretmezler. Nitekim Türkiye toplumu nezdinde bu ithal fanatizmin hiçbir karşılığı yoktur. Bu ithal kafanın tabanı yüzde 1 bile değildir. Bu ülkede yerli ve millî hassasiyete sahip muhafazakâr-milliyetçi bir İslami duruş bu milletin ruh köküdür.
Mısır deneyimi kendi içinde anlamlıdır ve Seyyid Kutup o bağlamda işlevseldir ama Türkiye'de bir karşılığı yoktur. İran deneyimi kendi içinde anlamlıdır ve Ali Şeriati o bağlamda işlevseldir ama Türkiye'de bir karşılığı yoktur. Pakistan deneyimi kendi içinde anlamlıdır ve Ebul Ala Mevdudi o bağlamda işlevseldir ama Türkiye'de bir karşılığı yoktur... Bu örnekler daha da uzatılabilir. Bu milletin sosyal ve siyasal anlam haritasında bu ithal düşünürlerin karşılığı yoktur ve olamaz...
Kemalizm'in yurt dışından bu milletin ruh iklimine aykırı şehir plancılarını ithal edip hiçbiri işlevsel olamayan kent planları yaptırması ne ise bu milletin ruh iklimine aykırı ithal radikalizmin de durumu aynen Kemalizm'in bu iflas etmiş planları gibidir.
Türkiye'ye ve İslam âlemine de yararlı olacak olan yol, akıl ve mantık yoludur. Hislerine hiçbir şartta yenilmeyen akılcı duruş ihtiyacımızdır. İşte bu yerli ve millî yolumuz çerçevesinde Türkiye gazetemizde yürümeye ve bu millet için mücadele etmeye devam edeceğim...