Cem Küçük'ten Zarrab haberlerine itiraz! Can Dündar'ından Fatih Portakal'ına...
Reza Zarrab'ın ABD'de tutuklanması ve 70 yıldan fazla ceza talebiyle yargılanacak olmasını köşesine taşıyan Cem Küçük, Zarrab üzerinden Türk medyasına çok sert eleştiriler getirdi.
Star gazetesi yazarı Cem Küçük, “Reza Zarrab gerçekleri” başlıklı
yazısında, “Türk medyasında Reza Zarrab olayı konuşuluyor ama
olayın nerdeyse tüm tarafları yanlışlarla doğruların karıştığı
dezenformatif bir zeminde bunu yapıyor. Gazetecilik değil iktidar
kavgası” diye yazarken Tolga Tanış, Can Dündar, Fatih Portakal,
Akif Beki gibi gazetecileri ismen anarak derdin Tayyip Erdoğan’ın
ABD tarafından indirilmesi ve hapse atılması olduğunu iddia
etti.
Küçük, Sarraf ve Zencani'nin ortak değil düşman olduğunu yazdığı
köşesinde “Siyasi ideolojisini gazeteciliğe karıştırmayıp hakikat
savaşı veren gazeteciler varsa onlara gerçekleri anlatayım. Her
şeyden önce binlerce kez yanlış yazıldığı gibi Zencani ve Zarrab
ortak değil nerdeyse düşman. Türk devlet kayıtlarına göre bu iki
isim hep birbiri aleyhine konuşmuş ve iş ortaklıkları yok. Öte
yandan bu ülkenin büyük harfle DEVLET kurumu İran devletini
Zencani’nin İran paralarını iç ettiği hakkında çok uyarmış…”
olduğunu ileri sürdü.
İran ambargosunun ABD’li Bunge ve Cargill şirketleri ile Koç
Holding tarafından nasıl delindiğini de kaydeden Cem
Küçük, ambargonun 3 ay önce kalkmasına rağmen Sarraf’a
soruşturma açılmasını Sarraf’ın bu ticareti Türkiye bankaları
aracılığıyla ve para Türkiye’de kalacak şekilde yapması diye
açıklarken “Kimsenin derdi gazetecilik ve gerçekleri aramak değil.
Her türlü iktidar savaşında gazetecilik de araçsallaşmış durumda.”
dedi.
İşte Küçük'ün bugünkü yazısı:
Türk medyasında Reza Zarrab olayı konuşuluyor ama olayın nerdeyse
tüm tarafları yanlışlarla doğruların karıştığı dezenformatif bir
zeminde bunu yapıyor. Gazetecilik adına rezalet bir tablo var. Ben
27 Temmuz 2015’de -Yeni bir kara propaganda dalgası- başlıklı
yazımda bugün olacakları yazmıştım ve şimdi yazdıklarım -her zaman
olduğu gibi- hayata geçiyor. O zaman bu yazımı dikkatle okuyanlar
bugün olanlara şaşırmazlar...
Gazetecilik değil iktidar kavgası
Zarrab olayını en çok takip eden gazeteci Tolga Tanış bile birçok
konuda yalan yanlış bilgi veriyor okurlarına. Nasılsa yalan
yazmanın Türkiye’de bedeli yok. Daha doğrusu hiç kimsenin
hakikatleri anlamak diye bir derdi yok. Bu ülkede herkes iktidar
savaşı veriyor ve gazetecilik de iktidar kavgasının vasıtasından
ibaret. Can Dündar’ından Fatih Portakal’ına hepsinin derdi Tayyip
Erdoğan’ın ABD tarafından indirilmesi ve hapse atılması. Akif Beki
gibi hayatını ve servetini Erdoğan’a borçlu bir adam bile dün
sinsice Erdoğan nefretini sergiliyor yazısının son cümlesiyle.
Zarrab ve Zencani ortak değil düşman
İktidar kavgası veriyor ve kelle almak istiyorsanız o zaman
kelleniz alındığında da onurluca kabul edeceksiniz ve
ağlamayacaksınız. Çünkü savaş yapmak demek ya kelle almak ya da
kelle vermektir. Haa eğer gerçek gazetecilik yapıp tam olarak
hakikati anlamaya çalışıyorsanız komünist de olsanız büyük saygım
vardır. Siyasi ideolojisini gazeteciliğe karıştırmayıp hakikat
savaşı veren gazeteciler varsa onlara gerçekleri anlatayım. Her
şeyden önce binlerce kez yanlış yazıldığı gibi Zencani ve Zarrab
ortak değil nerdeyse düşman. Türk devlet kayıtlarına göre bu iki
isim hep birbiri aleyhine konuşmuş ve iş ortaklıkları yok. Öte
yandan bu ülkenin büyük harfle DEVLET kurumu İran devletini
Zencani’nin İran paralarını iç ettiği hakkında çok uyarmış...
Bunge ve Cargill
Dahası Zarrab’ın da Zencani hakkında İranlı yetkilileri uyardığı
kayıtlara geçmiş. Görmediği Kabataş görüntülerine şahitlik eden
İsmet Berkan’ın bir kez daha uydurduğu gibi İran devletinin
paralarını kontrol eden Zarrab değil Zencani. Zarrab ve ailesi
Türkiye ile ticaret yapan İran şirketlerinin parasını kontrol
ediyor. İran’dan aldığımız petrol ve doğalgazın paralarına ulaşma
hakkı Zencani’ye aitti. Zarrab’ın doğalgaz ve petrol paraları ile
alakası yok. Zarrab temelde özel sektörden özel sektöre olan
ticaret ilişkisinin organizatörüydü. ABD’nin koyduğu aptal ve
haksız bir ambargo yüzünden tüm bu ilişki ağları oluşmak zorundaydı
ve Zarrab’dan önce de Bunge ve Cargill adında iki Amerikan şirketi
İran ile diğer ülkelerin ticaretini sağlıyordu. Mesela Tahran
pazarları Amerikan malları ile dolu. Tüm bu mallar informel bir
ağla Bunge ve Cargill firmaları aracılığıyla İran pazarına
sokuluyor. Bizim Koç Holding de ambargo kalkana kadar bu informel
ağ ile İran’a mal satıyordu. Oysa İran’a mal satışı yasadışıydı.
Tahran’da satışa sunulan binlerce Beko markalı ürünün ticareti
Bunge ve Cargill gibi aracılarla yapıldı. Birçok Türk markası da
iki Amerikan firması yerine Zarrab aracılığıyla İran pazarına
mallarını sundular. Elbette informel ticaretin olduğu yerde
suistimallerin olması da kaçınılmazdır. Bunların önüne geçmek kolay
değildir.
Tuhaf bir soruşturma
Şimdi bu salak ambargo kalktı ve ticaret adam gibi yapılabilecek.
Fakat tuhaf şekilde 3 ay önce ambargo yokken Zarrab’a soruşturma
açılıyor. Ambargo varken açılan bir soruşturma yok. Ambargo varken
defalarca Zarrab ABD’ye gidip geliyor ve hiçbir soruşturma yok.
Geçen hafta İngiltere’de olmasına rağmen tutuklama olmuyor. Tam bir
tuhaflık manzarası var... Tolga Tanış esasen bu ambarbo
saçmalığıyla oluşmak zorunda olan karmaşayı biliyor ve kitabında da
ABD’yi bu ambargo sebebiyle suçluyor. Tanış o noktada doğru yazıyor
ama ABD’nin Bunge ve Cargill firmalarının senelerdir Zarrab ile
aynı işi yaptığı ve Amerikan hukuku tarafından ısrarla korunduğu
gerçeğini yazamıyor. Zarrab’ın bunlardan tek farkı Türkiye
bankaları aracılığıyla ve para Türkiye’de kalacak şekilde bu
ticareti yapması. Dedim ya kimsenin derdi gazetecilik ve gerçekleri
aramak değil. Her türlü iktidar savaşında gazetecilik de
araçsallaşmış durumda. Bugünü anlamak için benim 27 Temmuz 2015’te
yazdıklarımı okuyun..