Cem Küçük'ten olay yazı: Ezik İslamcılık tasfiye edilmeli!
Star gazetesi yazarı Cem Küçük, bugünkü köşesinde İslamcılığın döneminin şimdi başladığını ileri sürdü.
Eski Türkiye tipi ezik İslamcılığın tasfiye edilmek zorundan
olduğunu vurgulayan Küçük, ‘’Mazlum Müslümanların hakkını Türkiye
olarak başka türlü savunma seçeneğimiz yoktur’’ dedi.
Küçük’ün yazısının tamamı şöyle:
''Dün ve daha önce de defalarca ifade ettiğim gibi ben idolü Halid
Bin Velid olan Müslüman bir yazarım. Hem milliyetçilik, hem
muhafazakarlık ama en ziyade İslamcılık düşüncesi benim siyasal
ufkumu şekillendirmiştir. Bu topraklarda yaşayan ve Müslüman
hassasiyetine sahip tüm halkımız zalimlere karşı mazlumların
yanında Yeniden Büyük Türkiye hayalini kurmaktadır. İşte o yüzden
dünkü yazımda bu yüce idealin önünde bariyer olup bizi daha da
yoksul ve güçsüz hale düşürecek İslam kılığındaki solcu hurafelere
karşı çıktım. Büyük tarihçimiz Halil İnalcık da ifade etmektedir
ki, İslam medeniyeti bir ticaret ve piyasa medeniyetidir. Biz
Müslümanlar “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” diyen ve kendisi de
tüccar olan Peygamber Efendimizin ümmetiyiz. Biz Müslümanların
paraya, ticarete ve piyasaya düşman bir ideolojiye kapılmamız
sadece küffarın ekmeğine yağ sürer. Zalimlere karşı mazlumların
yanında olan Yeniden Büyük Türkiye ideali merhum Erbakan hocamızın
meşhur ettiği bir tabirdi. O ideal sebebiyle merhum Erbakan hocamız
fabrika yapan, fabrikalar inşa eden, sanayileşmiş ve kalkınmış bir
Türkiye bayraktarlığı yaptı hep. Merhum büyük şairimiz ve
mütefekkirimiz Necip Fazıl da binlerce olan camilerimizin yanında
tüten binlerce fabrikalarımızın olması gerektiğini söylüyordu. Yine
merhum büyük şairimiz ve mütefekkirimiz Mehmet Akif de hayatı
boyunca bu ideali savundu. Siyasal ufkumuzu şekillendiren temel
nehirlerden olan Büyük Doğu dergisinin kapaklarından belki de en
efsane olanı cami ile fabrikanın yan yana olduğu o unutulmaz
kapaktır. Çünkü modern endüstri uygarlığını yakalayıp güçlenmezsek
küffara karşı direnmemiz imkansızdı. Eğer geleneksel üretim
tarzında kalırsak ve sanayileşip modernleşemezsek küffar biz
Müslümanları kendine köle edecekti. Müslümanların, gavurların
boyunduruğuna girmemesi ve zalimlere karşı çıkabilmesi için
sanayileşme, okullaşma, şehirleşme, serbest ticaret ile zenginleşme
kısacası modernleşmek zorunluydu, hala da zorunludur.
Önce moda diye solcu olup sonradan yine moda diye post-modernizmin
akımına kapılan kimi özenti aydınların -maalesef içlerinde
Müslümanlar da var -iddia ettiği gibi bu İslamcı önderlerimiz
modernizme ve moderniteye tapan aydınlar değildi. Modernizm ve
modernite İslamcı öncüler için felsefi bir mesele değil çırılçıplak
bir gerçeklikti. Küffara karşı ayakta kalmak, direnebilmek ve
zamanı geldiğinde de küffar zulmüne başkaldırabilmek için düşmanın
silahlarıyla kuşanmak zorunda olmamız modern İslam düşüncesini ya
da diğer bir deyimle İslamcılık cereyanını doğurmuştu. Recep Tayyip
Erdoğan’ı büyük lider yapan ruh da bu cereyanın ruhudur.
İslamcılık, öncü Türk münevveri Namık Kemal’den bu yana bu
toprakların özüdür ve beyni sömürgeleşmemiş her Türkiye aydını
yaşam tarzı ne olursa olsun aslında bir yönüyle İslamcıdır. Öte
yandan yaşam tarzı sözde İslami görünen Fethullahçıların ruhları
sömürgeleşmiş münafıklar olduklarını ve İslam düşmanlarının
istediği doğrultuda hareket ettiklerini gördük. Maalesef
Fethullahçı olmayan ama sünepelik ve aşağılık kompleksi nedeniyle
küffarın ekmeğine yağ süren de çok sözde İslamcı var. Geçenlerde
öyle bir sözde İslamcı yazarın söyleşisini okudum ve onun adına
üzüldüm. Yeni Türkiye’de artık Eski Türkiye tarzı ezik İslamcılık
da tasfiye edilmek zorundadır...
Bu arada moda diye post-modernizmden etkilenip saçmalayan kimi
sözde İslamcı aydınlar şunu iyi bilmeli ki modernizmin ve modern
medeniyetin geleneksel İslam düşüncesinden ve medeniyetinden
felsefi olarak daha üstün olduğu gibi saçmalıkları hiçbir aklı
başında Müslüman düşünmemiştir ve düşünemez. Öyle düşüncesi olan
kişi zaten Müslüman olarak kalmaz. Öyle kişiler dinimizi bırakıp
sekülerizm dinine geçerler, yani Ahmet Hakan gibi mürted olurlar.
Elbette manevi anlamda geleneksel medeniyetimiz modernizmden daha
üstündür, fakat bugün için İslam’ın küffar tarafından esir
edilmesine davetiye çıkarmak istemiyorsak daha modernleşmek, daha
küreselleşmek, daha gelişmek, kalkınmak, güçlenmek zorundayız.
Mazlum Müslümanların hakkını Türkiye olarak başka türlü savunma
seçeneğimiz yoktur. Elbette merhum felsefecimiz Nurettin Topçu’nun
mistik geleneksel İslami perspektifi beni çok hislendirmiştir.
Topçu’nun duygulu tasavvufi tasavvuru muhteşemdir. Merhum Topçu ile
aynı felsefi düzlemde olan değerli alim İsmail Kara, büyük
öykücümüz Mustafa Kutlu ve büyük şairimiz İsmet Özel’in tavrı ve
duruşu da çok etkileyicidir. Hatta söylem ve üslup gücü olarak
İsmet Özel’in Cuma Mektupları’nda yakaladığı tını eşsizdir. Cuma
Mektupları ruh olarak muhteşemdir. Bu değerli isimleri siyaset
bağlamında düşünmemek gerekir. Bu arada İsmail Kara 30 yıl evvel
yayınlamaya başladığı ve artık klasik olan İslamcılık düşüncesi
seçkilerine Ali Bulaç’ı almadığında Kara’yı ağır eleştirenler şimdi
herhalde utanıyordur. Zaman kıymetli ilim adamı İsmail Kara’nın
haklılığını ortaya çıkarmıştır...''