18 Oca 2016 09:40 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:18

Cem Küçük akademisyenler için Doğan Grubu'nu göreve çağırdı!

Cem Küçük'e göre "başta Doğan Grubu olmak üzere medya, marjinal akademisyenleri ekranlara çıkartmamalı."

Star yazarı Cem Küçük, Cuma günü köşesinde Güneydoğu'da yaşanan sokağa çıkma yasakları ve çatışma ortamı neticesinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bir bildiri yayımlayan ve Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi, 1128 akademisyen için medeni ölüm mekanizmaları kurulmasını önermişti.

Kendi davranışını "Benim son üç yıldır yapmaya çalıştığım şey milli güvenlik ve terör meselelerinde tıpkı Batıdaki gibi bir standart oturtmak. ABD ve İngiltere milli güvenlik konularında nasıl bir tutum alıyorsa biz de aynısını yapalım." diyerek değerlendiren Küçük, bugün de akademisyenlerin "ihanet"inin polis ve yargı ile çözülemeyeceğini, yapılması gerekenin "bu akademisyenleri yok saymak, kaale almamak" yani "medeni ölü" haline getirmek olduğunu yazdı.

Küçük'e göre bunun için YÖK kadar Doğan Medya'ya da görev düşüyor: "Ayrıca başta Doğan Grubu olmak üzere medya, marjinal akademisyenleri ekranlara çıkartmamalı. Reklamları yapılmamalı. Bunlar yapılırsa belli zaman sonra hepsinin zaten olmayan itibarları iyice biter. Ya kendileri akademiyi bırakırlar ya da soluğu yurtdışında alırlar. Olması gereken ve olacak olan budur."

İşte Cem Küçük'ün köşesinden dikkat çeken bölümler:

Türkiye’de herkesin şiddete başvurmadan görüşlerini ifade etmesi elzemdir. Yani Cumhurbaşkanı’nın ya da AK Parti’nin görüşleri ve politikaları sonuna kadar eleştirilebilir. Demokrasilerde ifade özgürlüğü büyük güvencedir. Ancak ülkenin Kırmızı Kitabı’na giren terör örgütlerini korumak kollamak açık suçtur.

Son 1128 akademisyenin yaptığı şeyin adı ihanettir. Buna şüphe yok. Ancak bildiriye imza atıp devleti suçlayanların polis ve yargı eliyle gözaltına alınması büyük yanlış. Demokrasilerde bu tür meseleler yargı eliyle çözülmez. Terör örgütlerini himaye edenleri yok saymak ve cumartesi yazdığım gibi “medeni ölüme” mahkum etmek daha sağlıklı olur. Bizim olayımızda bu akademisyenleri yok saymak, kaale almamak çok daha önemli. Gözaltı ya da ders notları üzerinden hareket ancak PKK’nın ekmeğine yağ sürer.

İngiliz tarihçi David Irving 1989’da Avusturya’da ve birçok Avrupa ülkesinde Yahudiler’e yönelik sistemli bir soykırım uygulanmadığını, hatta Adolf Hitler’in Yahudiler’in korunması için bizzat çaba gösterdiğini öne sürdü. Bu sözleri ettikten sonra Irving, Avusturya yasaları gereği 3 yıl hapisle cezalandırıldı. Bence bu da yanlıştı. Sonradan Irving medeni ölüme mahkum edildi. Yok sayıldı ve kariyeri bitti. Sadece neo Naziler ve aşırı sağcıların ciddiye aldığı bir tip oldu. Ciddiye alınmamak ona en büyük ceza oldu. Tıpkı Norman Finkelstein gibi. Finkelstein Holokost endüstriye dönüştü dedi. Hatta bu konuda bir kitap yazdı. Şu an sadece bizim Sakarya Üniversitesi’nde ders veriyor. Amerikan üniversitelerinde Finkelstein’in iş bulması imkansız gibi bir şey.

Ünlü filozof Roger Garaudy Fransa’da Yahudi soykırımını reddetti. Batı dünyası onu yok sayarak medeni ölüme mahkum etti. Garaudy sadece Müslümanlar arasında üne kavuştu. Batı kendi değerlerine ters olanları hiçe sayarak adeta onları medeni ölüme mahkum ediyor. Verdiğim örnekleri çoğaltabiliriz.

Bizdeki genel aydın ve akademisyen profili ülkesine düşman olmaktır. Bu toprakların sesi olmadıkları muhakkak. Sürekli devleti kötüleyip PKK terör örgütüne tek laf etmemeyi marifet sayıyorlar. Son yaptıkları haince açıklama her şeyi özetliyor. Burada yapılması gereken de bu akademisyenleri medeni ölüme mahkum etmektir. YÖK hemen devreye girmeli. 1128 akademisyenin derslere girmesi önlenmeli. Haklarında YÖK soruşturma açmalı. Özür dilemeyen herkesin akademik camiayla ilişkisi kesilmeli. Polis ve yargı değil YÖK bu işi çözmeli. Ha Yekta Saraç bu işe el atar mı, göreceğiz.
Ayrıca başta Doğan Grubu olmak üzere medya, marjinal akademisyenleri ekranlara çıkartmamalı. Reklamları yapılmamalı. Bunlar yapılırsa belli zaman sonra hepsinin zaten olmayan itibarları iyice biter. Ya kendileri akademiyi bırakırlar ya da soluğu yurtdışında alırlar. Olması gereken ve olacak olan budur.

Şunu da belirteyim: Türk devletinin PKK’ya karşı yürüttüğü haklı mücadeleyi kimse sabote edemez. Askerimiz, polisimiz ve diğer devlet görevlileri böyle bir mücadele verirken onların moralini bozup teröristlere destek olanlar tarihe yok hükmünde geçecekler.