Cem Garipoğlu'nun cezaevi komşusu bakın kim çıktı?
"Sessiz biriydi. Kalem falan lazım olunca, 'Ben getireyim komutanım' derdi."
Balyoz davası sanığı emekli Tümgeneral Yalçın Ergül, geçtiğimiz
hafta intihar eden Cem Garipoğlu'nu anlattı.
Silivri günlerini Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'e konuşan Ergül,
Cem Garipoğlu aynı binada kaldığını söyledi. Emekli Paşa, Garipoğlu
için "Sessiz biriydi. Kalem falan lazım olunca, 'Ben getireyim
komutanım' derdi." diyor.
Sır intihara dair merak edilen ayrıntıları Ergül'e soran Özkök,
aldığı cevapları bugünkü köşesinde okurlarına böyle aktardı:
YALÇIN Ergül, Silivri'nin 5 numaralı binasındaki hayatını
anlatıyor. Sekiz kişilik koğuşlarda kalıyorlarmış. Koğuşun ortak
bir salonu varmış. Biri zeminde, öteki merdivenle çıkılan bir ara
katta olmak üzere dörder kişilik koğuşları bulunuyormuş.
O C0CUK DA BİZİM BÖLÜMDE KALIYORDU
Haftada bir gün ortak alanda bir arada olma izinleri varmış.
Orada el sanatları falan gibi dersler veriliyormuş.
Bunları anlatırken bir ara susuyor.
"Geçen gün intihar eden çocuk da bizim bölümde kalıyordu." Tabii
gazeteci olarak kulaklanm dikiliyor. Üzerine gidiyorum.
"Cem Garipoğlu mu" diyorum ve cevabını beklemeden devam
ediyorum.
"Nasıl yani, sizin koğuşta mı yatıyordu?"
İLKER PAŞA DA AYNI YERDEYDİ
"Hayır koğuşta değil, aynı binadaydı" diyor ve ilginç başka
ayrıntılar veriyor: "Haftada bir gün binanın ortak bir alanında bir
araya gelme hakkımız vardı. Orada sohbet ederdik. İlker Paşa da
gelirdi. O çocuk da gelirdi. Arada sohbet ettiğimiz de oldu."
Doğrusu son zamanlara kadar orayı Yassıada gibi sadece siyasi
mahkûmların konulduğu bir yer sanıyordum.
"Nasıl bir çocuktu" diye soruyorum.
"Çok konuşmayan, sessiz bir çocuktu. Kalem falan ihtiyacımız
olunca, çok nazik bir sesle 'Ben getireyim komutanım" derdi."
GARİPOĞLU O İPİ NEREDEN TEMİN ETTİ?
Çocuk kendini asmak için o ipi nasıl buldu?
"Gazetelerden okuduğum kadarı ile başına plastik torba geçirip,
iple sıkmış." İyi ama bize hep, ayakkabı bağcıklarına bile izin
verilmez deniyordu. O ipi nasıl buldu?
"Biz çamaşırları eve gönderiyorduk. Ancak bazı mahkûmlar kendileri
yıkıyordu. Tabii yıkadıkları çamaşırları koğuşta kurutuyorlardı.
Bunun için de kantinde ince ipler satılıyordu." Yine de tatmin
olmuş değilim. İnsan o incecik iple kendini asabilir, boğazını
sıkabilir mi?
"O ince iplerin üç-beş tanesini bir araya getirip sararsan urgan
haline gelir."
İLKER PAŞA DA ONUNLA KARŞILAŞIP KONUŞTU MU?
Acaba eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da onu görmüş, konuşmuş
mudur?
"Tam hatırlamıyorum. Kendisine sormak lazım" diyor.
Hiç kaçınr mıyım, dün İlker Başbuğu arayıp soruyorum.
"Bizim kaldığımız yer 5 numaralı binaydı. Orada kalanlar vardı. O
da orada kalıyormuş" diyor.
Peki Cem Garipoğlu'nu hatırlıyor mu?
"Tabii ayrı koğuşlarda kalanların her zaman birbirini görme
imkânları yoktu. Haftada bir resim dersi vardı. Galiba o resim
dersine katılıyormuş." Son soruyu soruyorum.
Siz hiç karşılaştınız, konuştunuz mu?
"Hatırlamıyorum. Ama oralarda, koğuşlara gidip gelirken
karşılaşmış, görmüş olabilirim." Hayat ne tuhaf tesadüflerle
dolu..."