* Ve aşkın ilk kıvılcımı orada mı atıldı?
Evet.
* İlk kim, kime yürüdü?
Aynı anda, bir anda oldu. ‘Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş’ (gülüyor)... Önce birbirimizin esprilerine ne kadar çok güldüğümüzü fark ettik. Sonra bu yaz Çeşme’de birlikte zaman geçirmeye başladık. Baktık ki kafalarımız uyuyor... Ama sadece kafalarımız değil, tenimiz de birbirine çok iyi uyuyormuş, anladık.
* İrem’e olan aşkını nasıl anlatırsın?
İrem’i yaşamak siyah-beyaz televizyonlardan renkli televizyona geçmek gibi.
* O nasıl oluyor?
Çok eğlenceli ve renkli oluyor. Onunlayken çok eğleniyorum. Aynı işi yapmamız, aynı sohbet konularından hoşlanmamız, aynı kişileri tanımamız çok güzel. Hatta bazen kendimle ilişki yaşıyor gibi hissediyorum.
* Sen dışarıdan daha sakin, İrem daha delidolu duruyor. Bir denge durumu mu var?
Aslında insanlar İrem’in içedönük yanlarını pek bilmiyor, benim de dışadönük taraflarımı... Biz o yönlerimizle çok örtüşüyoruz. Dışarıdan sizin gördüğünüz İrem’le ben de çok eğleniyorum ama asıl sizin görmediğiniz küçük İrem’e âşığım.
* Bir ara ayrıldınız. Ne oldu o dönemde?
Bir fırtınaya kapılıp ayrı düştük. 1 Ocak’ta da yepyeni bir şeye başladık. Öncesinde çok başkaydık. İkimiz de yaşanması gereken bir süreçten geçtik ve bugünün kıymetini anladık. Bir de durağanlıktan beslenemeyen iki manyak tipiz. Fırtına bize iyi geldi diyeyim.
* “Libidonun yüksek olması çevremde de aradığım bir özellik” demiştin. Şu an o ilişkiyi buldun ve yaşıyor musun?
Evet, yaşıyorum. Bak çevremden buldum, yalan da değilmiş yani.
* Kıskanç mısın?
Evet.
* Maçoluk var mı?
Çok fazla göstermesem de var. Kılık kıyafet değil de bana özel bir şeyin paylaşılmasından rahatsız olurum.