23 Şub 2014 14:24
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:57
Cellatlar gelene kadar herşey yolundaydı! Mehmet Günsur o sahneyi anlattı!
Muhteşem Yüzyıl'da Şehzade Mustafa'yı canlandıran Mehmet Günsür idam sahnesinde yaşadığı duyguları anlattı.
Muhteşem Yüzyıl’da Şehzade Mustafa’nın babası Kanuni Sultan
Süleyman tarafından boğdurtulduğu sahnede Şehzade Mustafa'yı
canlandıran Mehmet Günsür üç gün süren idam sahnesine ilişkin,
"Baba-evlat sevgisine, onun kutsallığına inanmışlıktan kaynaklı bir
umut oluyor insanın içinde. O kadar büyük ki bu umut, aksini
söyleyen bütün işaretlerin tuzak olabileceğini düşünecek kadar...
Cellatları gördükten sonrası ise yaşanabilecek en ağır hayal
kırıklığını yaşadım" dedi.
Vatan gazetesinden Eylem Kaftan'a konuşan Günsür, "Muhteşem Yüzyıl'a başladığım zamandan beri hazırlandığım bir sahneydi bu. Üzerine çok düşünme fırsatım oldu. Duygularım çok karışıktı" ifadelerini kullandı.
Mehmet Günsür'ün Vatan gazetesinden Eylem Kaftan'a verdiği söyleşi şöyle:
Şehzade rolünde seni ilk gördüğümde ‘Mehmet Günsür bu rol için fazla nazik’, dedim kendi kendime.
Tabi ki, o doğal bir şey. Çünkü karakteri ilk oynamaya başladığımda şehzade on yedi yaşındaydı. Şimdi otuz sekiz yaşında. Canlandırdığım karakter zamanla olgunlaşan bir karakter. Baştaki toyluğunu zamanla attı. Karakterin hikayesi giderek içinde büyüdüğü bir hikaye oluyor. Herkes gibi Şehzade Mustafa da büyüdü.
Ben yine de Mehmet Günsür kadar nazik biri bu sert, maço dünyaya nasıl adapte olacak dedim.
Nazik biri olabilirim, ama yine de Türkiye’de doğdum, büyüdüm. Ben de Türk erkeğiyim! Ama klişe Türk erkeği imajına uyduğumu düşünmüyorum. Maço demezdim ben o dünyaya bir de. Çünkü öncelikle bizim kafamızda o dönemi anlamamız mümkün değil. Saray hayatını, kültürünü anlamak da kolay değil. Saray zarifliği var herkesin üzerinde. O yüzden maço demem. Bu karanlık, paranoyak dünyada hayatta kalma mücadelesi var, ama belli bir zerafet içinde. Tabi ki bugün anladığımız zerafeti kastetmiyorum bunu söylerken. Dünyanın her yerinde asalet bir şekilde bir zerafetle varolmuştur. Ne kadar vahşi olursa olsun saray hayatı zerafetle var olmuştur.
Üç tane şahane çocuğun babasısın. Bir babanın oğlunu öldürmesini anlamaya çalıştın mı?
Bu çok ekstrem bir şey. Ama dünyadaki her monarşik sistemde baba katli olmasa da kardeş katli var. Bir kral ölür ve oğulları savaşır. Bütün monarşilerde var. Bizde Fatih Sultan Mehmet yazdırdığı bir fermanla bunu meşrulaştırmıştır. Çünkü sadece Osmanlı değil, bütün monarşik sistemlerde en önemli şey taht, daha sonra da ülke. Hakimiyetin olduğu toprak için en önemlisi gücün elinde olması, o tahtın senin elinde olması. Bu yüksek düzeydeki durum aile olmanın üzerine çıkıyor. O dönemi o dönemin kafasıyla anlamak zorundayım.
'Cellatları gördüğümde umudum tükendi'
Boğdurulma sahnesi zorladı mı seni?
Zorladı tabii ki. Her şeyden önce gerçekten yaşamış tarihi bir karakteri canlandırmanın zorunluluğu var. Üzerine ince ince düşünmek gerekiyor. Tabii ki çok ağır. Olayın kendisi ağır. Dönem ağır. Saray ağır. Keyifli bir hayat değil. İşimizin bir parçası da o karanlıktan kurtulmayı öğrenmek rolü canlandırırken.
Sarsıcı bir sahneydi. Kabuslar gördüğün oluyor mu?
Hayır, rolün beni ele geçirmesine izin vermiyorum.
Ölüm sahnesi sende hangi duyguları uyandırdı?
Zaten projeye başladığım zamandan beri hazırlandığım bir sahneydi bu. Üzerine çok düşünme fırsatım oldu. Duygularım çok karışıktı. Bir evladın babası tarafından öldürülmesi iki taraf için de çok ağır. Benim için iki boyutu var: cellatları görmeden önce ve sonra. Önce bir umut var, inadına bir umut. Baba-evlat sevgisine, onun kutsallığına inanmışlık var. O kadar büyük ki bu umut, aksini söyleyen bütün işaretlerin tuzak olabileceğini düşünecek kadar... Cellatları gördükten sonrası ise yaşanabilecek en ağır hayal kırıklığını yaşadım.
‘Ölüm sahnesinde kaburgam zedelendi’
Ölüm sahnesi kaç günde çekildi?
Ölüm sahnesi üç günde çekildi. Çadıra geliş-çadır-çadırdan çıkış.
Bu sahne çekilirlen başına gelen bir aksilik oldu mu?
Dövüş sahnelerinde mutlaka ufak tefek şeyler olur. Biraz kaburgam zedelendi. Yavaş yavaş geçiyor.
Çok tekrar yaptınız mı? Nasıl konsantre oldun?
Bütün çadır içi sahnesi sabah 08:30’dan gece 01:30’a kadar sürdü. Bir sürü açıdan çektiğimiz için çok tekrar yaptık. Çok zorlu ve soğuk bir gündü, A dan Z’ye tüm ekip inanılmaz bir şekilde çalıştı.
Şehzade Mustafa ile nasıl bir empati kurdun?
Empati kurmak, bir karakteri oluşturduğun o uzun yolun başlangıç noktası. Dönemi, saray hayatını, hanedanı anlamak, anlamaya çalışmak zordu... ama yılmadım. Yine de dönemin koşullarına göre iyi adamlardan biri olduğu için empati kurmak zor değil.
Sen de babasın, bir babanın çocuğunu öldürtmesi sadece “devletin bekasını sürdürme” kavramıyla açıklanabilir mi?
Açıklanamaz!
Bu kadar büyük bir ilgi bekliyor muydun? Mezarlıkta ağlayanlar, türbeyi ziyaret edenler, Kanuni hakkında suç duyurusunda bulunanlar? Bunlar karşısında neler hissettin?
Bu ülkede Çakır (Kurtlar Vadisi) için cenaze namazı kılındı, Erol Taş sokaklarda dövüldü. Tabii ki bekliyorduk. Ayrıca anlattığımız hikayenin duygusal olarak en üst noktalarından biriydi bu. Herkes bu sahneyi bekliyordu. Böyle tepkilere yol açması çok doğal.
Bursa’daki Şehzade Mustafa’nın türbesini ziyaret etmeyi düşünüyor musun?
Evet en kısa zamanda...
Başbakan’ın diziyle ilgili açıklamaları var, ‘Ecdadımız öyle değil, böyleydi’ diyor. Ne düşünüyorsun bu açıklamaya? Siz tarihi çarpıttınız mı?
Hayır, tarihi çarpıtmadık... Belki bu ülkede sansür olmasaydı bazı şeyleri daha detaylı anlatabilirdik. Ayrıca araya drama öğeleri koymak zorundaydık, bu bir drama çünkü.
‘Kanuni günümüz liderlerine benzemiyor’
Bu dizide rol almadan önce Osmanlı ve Kanuni dönemiyle ilgili neler düşünüyordun, diziden sonra düşüncelerinde değişiklik oldu mu?
Osmanlı’yla ilgili bilgim kötü değildi zaten. Ama asla şu son üç yıldır olduğu kadar inceleyip, okuyup, düşünmemiştim. Artık içimde Osmanlı hanedanından bir parça var.
Bugün yaşasalardı Şehzade Mustafa ve Kanuni Sultan Süleyman hangi liderlere benzerdi?
İki karakterle de çok empati kurdum. Ancak empati kurduğum hiçbir politikacı yok. O yüzden kimseye benzetemiyorum.
‘Kadınlar yakında daha fazla özne olacaklar’
Osmanlı çok ataerkil gibi görünse de kadınların da etkisi büyük değil mi?
Hazırlanma süreciyle beraber tam dört yıldır bu dizi hayatımda. Evet doğru, Osmanlı ve Türkiye çok ataerkil. Ama aslında tıpkı dizide olduğu gibi kadınların çok büyük etkileri var. Tabi ki ülkecek kadınları eziyoruz, ama bu demek değil ki onlar güçsüzler.
Bu ülkenin kökeninde, topraklarının kökeninde, her şeyin başında kadın var. Anadolu çok dişi. Yakın zamanda da kadınlar daha fazla özne olacaklar.
'Muhteşem Yüzyıl yaptığım en uzun süreli projeydi'
İtalya’dan sonra bir süredir Türkiye’desin. Çocukların eğitimi nedeniyle mi?
Bir sürü nedeni var ama hiç biri eğitim değil çünkü İtalya’daki eğitim sistemi daha iyi. Türkiye’ye ailecek bir süreliğine geldik. Daha önce de bu kültürde yaşamasak da yılın üç ayı burada kalıyorduk zaten. Ailemden asla çok uzak kalmıyorduk. Şimdi annemlere yakın oturuyoruz, Zekeriyaköy’de. Böylece onlar da torunlarıyla daha fazla vakit geçirebiliyorlar.
Muhteşem Yüzyıl mı sizi ailece buraya getirdi?
Evet, ana sebep Muhteşem Yüzyıl. Hayatımda yaptığım en uzun soluklu proje oldu. Büyük ihtimalle yine İtalya’ya taşınacağız.
Vatan gazetesinden Eylem Kaftan'a konuşan Günsür, "Muhteşem Yüzyıl'a başladığım zamandan beri hazırlandığım bir sahneydi bu. Üzerine çok düşünme fırsatım oldu. Duygularım çok karışıktı" ifadelerini kullandı.
Mehmet Günsür'ün Vatan gazetesinden Eylem Kaftan'a verdiği söyleşi şöyle:
Şehzade rolünde seni ilk gördüğümde ‘Mehmet Günsür bu rol için fazla nazik’, dedim kendi kendime.
Tabi ki, o doğal bir şey. Çünkü karakteri ilk oynamaya başladığımda şehzade on yedi yaşındaydı. Şimdi otuz sekiz yaşında. Canlandırdığım karakter zamanla olgunlaşan bir karakter. Baştaki toyluğunu zamanla attı. Karakterin hikayesi giderek içinde büyüdüğü bir hikaye oluyor. Herkes gibi Şehzade Mustafa da büyüdü.
Ben yine de Mehmet Günsür kadar nazik biri bu sert, maço dünyaya nasıl adapte olacak dedim.
Nazik biri olabilirim, ama yine de Türkiye’de doğdum, büyüdüm. Ben de Türk erkeğiyim! Ama klişe Türk erkeği imajına uyduğumu düşünmüyorum. Maço demezdim ben o dünyaya bir de. Çünkü öncelikle bizim kafamızda o dönemi anlamamız mümkün değil. Saray hayatını, kültürünü anlamak da kolay değil. Saray zarifliği var herkesin üzerinde. O yüzden maço demem. Bu karanlık, paranoyak dünyada hayatta kalma mücadelesi var, ama belli bir zerafet içinde. Tabi ki bugün anladığımız zerafeti kastetmiyorum bunu söylerken. Dünyanın her yerinde asalet bir şekilde bir zerafetle varolmuştur. Ne kadar vahşi olursa olsun saray hayatı zerafetle var olmuştur.
Üç tane şahane çocuğun babasısın. Bir babanın oğlunu öldürmesini anlamaya çalıştın mı?
Bu çok ekstrem bir şey. Ama dünyadaki her monarşik sistemde baba katli olmasa da kardeş katli var. Bir kral ölür ve oğulları savaşır. Bütün monarşilerde var. Bizde Fatih Sultan Mehmet yazdırdığı bir fermanla bunu meşrulaştırmıştır. Çünkü sadece Osmanlı değil, bütün monarşik sistemlerde en önemli şey taht, daha sonra da ülke. Hakimiyetin olduğu toprak için en önemlisi gücün elinde olması, o tahtın senin elinde olması. Bu yüksek düzeydeki durum aile olmanın üzerine çıkıyor. O dönemi o dönemin kafasıyla anlamak zorundayım.
'Cellatları gördüğümde umudum tükendi'
Boğdurulma sahnesi zorladı mı seni?
Zorladı tabii ki. Her şeyden önce gerçekten yaşamış tarihi bir karakteri canlandırmanın zorunluluğu var. Üzerine ince ince düşünmek gerekiyor. Tabii ki çok ağır. Olayın kendisi ağır. Dönem ağır. Saray ağır. Keyifli bir hayat değil. İşimizin bir parçası da o karanlıktan kurtulmayı öğrenmek rolü canlandırırken.
Sarsıcı bir sahneydi. Kabuslar gördüğün oluyor mu?
Hayır, rolün beni ele geçirmesine izin vermiyorum.
Ölüm sahnesi sende hangi duyguları uyandırdı?
Zaten projeye başladığım zamandan beri hazırlandığım bir sahneydi bu. Üzerine çok düşünme fırsatım oldu. Duygularım çok karışıktı. Bir evladın babası tarafından öldürülmesi iki taraf için de çok ağır. Benim için iki boyutu var: cellatları görmeden önce ve sonra. Önce bir umut var, inadına bir umut. Baba-evlat sevgisine, onun kutsallığına inanmışlık var. O kadar büyük ki bu umut, aksini söyleyen bütün işaretlerin tuzak olabileceğini düşünecek kadar... Cellatları gördükten sonrası ise yaşanabilecek en ağır hayal kırıklığını yaşadım.
‘Ölüm sahnesinde kaburgam zedelendi’
Ölüm sahnesi kaç günde çekildi?
Ölüm sahnesi üç günde çekildi. Çadıra geliş-çadır-çadırdan çıkış.
Bu sahne çekilirlen başına gelen bir aksilik oldu mu?
Dövüş sahnelerinde mutlaka ufak tefek şeyler olur. Biraz kaburgam zedelendi. Yavaş yavaş geçiyor.
Çok tekrar yaptınız mı? Nasıl konsantre oldun?
Bütün çadır içi sahnesi sabah 08:30’dan gece 01:30’a kadar sürdü. Bir sürü açıdan çektiğimiz için çok tekrar yaptık. Çok zorlu ve soğuk bir gündü, A dan Z’ye tüm ekip inanılmaz bir şekilde çalıştı.
Şehzade Mustafa ile nasıl bir empati kurdun?
Empati kurmak, bir karakteri oluşturduğun o uzun yolun başlangıç noktası. Dönemi, saray hayatını, hanedanı anlamak, anlamaya çalışmak zordu... ama yılmadım. Yine de dönemin koşullarına göre iyi adamlardan biri olduğu için empati kurmak zor değil.
Sen de babasın, bir babanın çocuğunu öldürtmesi sadece “devletin bekasını sürdürme” kavramıyla açıklanabilir mi?
Açıklanamaz!
Bu kadar büyük bir ilgi bekliyor muydun? Mezarlıkta ağlayanlar, türbeyi ziyaret edenler, Kanuni hakkında suç duyurusunda bulunanlar? Bunlar karşısında neler hissettin?
Bu ülkede Çakır (Kurtlar Vadisi) için cenaze namazı kılındı, Erol Taş sokaklarda dövüldü. Tabii ki bekliyorduk. Ayrıca anlattığımız hikayenin duygusal olarak en üst noktalarından biriydi bu. Herkes bu sahneyi bekliyordu. Böyle tepkilere yol açması çok doğal.
Bursa’daki Şehzade Mustafa’nın türbesini ziyaret etmeyi düşünüyor musun?
Evet en kısa zamanda...
Başbakan’ın diziyle ilgili açıklamaları var, ‘Ecdadımız öyle değil, böyleydi’ diyor. Ne düşünüyorsun bu açıklamaya? Siz tarihi çarpıttınız mı?
Hayır, tarihi çarpıtmadık... Belki bu ülkede sansür olmasaydı bazı şeyleri daha detaylı anlatabilirdik. Ayrıca araya drama öğeleri koymak zorundaydık, bu bir drama çünkü.
‘Kanuni günümüz liderlerine benzemiyor’
Bu dizide rol almadan önce Osmanlı ve Kanuni dönemiyle ilgili neler düşünüyordun, diziden sonra düşüncelerinde değişiklik oldu mu?
Osmanlı’yla ilgili bilgim kötü değildi zaten. Ama asla şu son üç yıldır olduğu kadar inceleyip, okuyup, düşünmemiştim. Artık içimde Osmanlı hanedanından bir parça var.
Bugün yaşasalardı Şehzade Mustafa ve Kanuni Sultan Süleyman hangi liderlere benzerdi?
İki karakterle de çok empati kurdum. Ancak empati kurduğum hiçbir politikacı yok. O yüzden kimseye benzetemiyorum.
‘Kadınlar yakında daha fazla özne olacaklar’
Osmanlı çok ataerkil gibi görünse de kadınların da etkisi büyük değil mi?
Hazırlanma süreciyle beraber tam dört yıldır bu dizi hayatımda. Evet doğru, Osmanlı ve Türkiye çok ataerkil. Ama aslında tıpkı dizide olduğu gibi kadınların çok büyük etkileri var. Tabi ki ülkecek kadınları eziyoruz, ama bu demek değil ki onlar güçsüzler.
Bu ülkenin kökeninde, topraklarının kökeninde, her şeyin başında kadın var. Anadolu çok dişi. Yakın zamanda da kadınlar daha fazla özne olacaklar.
'Muhteşem Yüzyıl yaptığım en uzun süreli projeydi'
İtalya’dan sonra bir süredir Türkiye’desin. Çocukların eğitimi nedeniyle mi?
Bir sürü nedeni var ama hiç biri eğitim değil çünkü İtalya’daki eğitim sistemi daha iyi. Türkiye’ye ailecek bir süreliğine geldik. Daha önce de bu kültürde yaşamasak da yılın üç ayı burada kalıyorduk zaten. Ailemden asla çok uzak kalmıyorduk. Şimdi annemlere yakın oturuyoruz, Zekeriyaköy’de. Böylece onlar da torunlarıyla daha fazla vakit geçirebiliyorlar.
Muhteşem Yüzyıl mı sizi ailece buraya getirdi?
Evet, ana sebep Muhteşem Yüzyıl. Hayatımda yaptığım en uzun soluklu proje oldu. Büyük ihtimalle yine İtalya’ya taşınacağız.