Cellatlar gelene kadar herşey yolundaydı! Mehmet Günsur o sahneyi anlattı!
Muhteşem Yüzyıl'da Şehzade Mustafa'yı canlandıran Mehmet Günsür idam sahnesinde yaşadığı duyguları anlattı.
Muhteşem Yüzyıl’da Şehzade Mustafa’nın babası Kanuni Sultan
Süleyman tarafından boğdurtulduğu sahnede Şehzade Mustafa'yı
canlandıran Mehmet Günsür üç gün süren idam sahnesine ilişkin,
"Baba-evlat sevgisine, onun kutsallığına inanmışlıktan kaynaklı bir
umut oluyor insanın içinde. O kadar büyük ki bu umut, aksini
söyleyen bütün işaretlerin tuzak olabileceğini düşünecek kadar...
Cellatları gördükten sonrası ise yaşanabilecek en ağır hayal
kırıklığını yaşadım" dedi.
Vatan gazetesinden Eylem Kaftan'a konuşan Günsür, "Muhteşem
Yüzyıl'a başladığım zamandan beri hazırlandığım bir sahneydi bu.
Üzerine çok düşünme fırsatım oldu. Duygularım çok karışıktı"
ifadelerini kullandı.
Mehmet Günsür'ün Vatan gazetesinden Eylem Kaftan'a verdiği söyleşi
şöyle:
Şehzade rolünde seni ilk gördüğümde ‘Mehmet Günsür bu rol
için fazla nazik’, dedim kendi kendime.
Tabi ki, o doğal bir şey. Çünkü karakteri ilk oynamaya başladığımda
şehzade on yedi yaşındaydı. Şimdi otuz sekiz yaşında.
Canlandırdığım karakter zamanla olgunlaşan bir karakter. Baştaki
toyluğunu zamanla attı. Karakterin hikayesi giderek içinde büyüdüğü
bir hikaye oluyor. Herkes gibi Şehzade Mustafa da büyüdü.
Ben yine de Mehmet Günsür kadar nazik biri bu sert, maço
dünyaya nasıl adapte olacak dedim.
Nazik biri olabilirim, ama yine de Türkiye’de doğdum, büyüdüm. Ben
de Türk erkeğiyim! Ama klişe Türk erkeği imajına uyduğumu
düşünmüyorum. Maço demezdim ben o dünyaya bir de. Çünkü öncelikle
bizim kafamızda o dönemi anlamamız mümkün değil. Saray hayatını,
kültürünü anlamak da kolay değil. Saray zarifliği var herkesin
üzerinde. O yüzden maço demem. Bu karanlık, paranoyak dünyada
hayatta kalma mücadelesi var, ama belli bir zerafet içinde. Tabi ki
bugün anladığımız zerafeti kastetmiyorum bunu söylerken. Dünyanın
her yerinde asalet bir şekilde bir zerafetle varolmuştur. Ne kadar
vahşi olursa olsun saray hayatı zerafetle var olmuştur.
Üç tane şahane çocuğun babasısın. Bir babanın oğlunu
öldürmesini anlamaya çalıştın mı?
Bu çok ekstrem bir şey. Ama dünyadaki her monarşik sistemde baba
katli olmasa da kardeş katli var. Bir kral ölür ve oğulları
savaşır. Bütün monarşilerde var. Bizde Fatih Sultan Mehmet
yazdırdığı bir fermanla bunu meşrulaştırmıştır. Çünkü sadece
Osmanlı değil, bütün monarşik sistemlerde en önemli şey taht, daha
sonra da ülke. Hakimiyetin olduğu toprak için en önemlisi gücün
elinde olması, o tahtın senin elinde olması. Bu yüksek düzeydeki
durum aile olmanın üzerine çıkıyor. O dönemi o dönemin kafasıyla
anlamak zorundayım.
'Cellatları gördüğümde umudum
tükendi'
Boğdurulma sahnesi zorladı mı seni?
Zorladı tabii ki. Her şeyden önce gerçekten yaşamış tarihi bir
karakteri canlandırmanın zorunluluğu var. Üzerine ince ince
düşünmek gerekiyor. Tabii ki çok ağır. Olayın kendisi ağır. Dönem
ağır. Saray ağır. Keyifli bir hayat değil. İşimizin bir parçası da
o karanlıktan kurtulmayı öğrenmek rolü canlandırırken.
Sarsıcı bir sahneydi. Kabuslar gördüğün oluyor
mu?
Hayır, rolün beni ele geçirmesine izin vermiyorum.
Ölüm sahnesi sende hangi duyguları uyandırdı?
Zaten projeye başladığım zamandan beri hazırlandığım bir sahneydi
bu. Üzerine çok düşünme fırsatım oldu. Duygularım çok karışıktı.
Bir evladın babası tarafından öldürülmesi iki taraf için de çok
ağır. Benim için iki boyutu var: cellatları görmeden önce ve sonra.
Önce bir umut var, inadına bir umut. Baba-evlat sevgisine, onun
kutsallığına inanmışlık var. O kadar büyük ki bu umut, aksini
söyleyen bütün işaretlerin tuzak olabileceğini düşünecek kadar...
Cellatları gördükten sonrası ise yaşanabilecek en ağır hayal
kırıklığını yaşadım.
‘Ölüm sahnesinde kaburgam
zedelendi’
Ölüm sahnesi kaç günde çekildi?
Ölüm sahnesi üç günde çekildi. Çadıra geliş-çadır-çadırdan
çıkış.
Bu sahne çekilirlen başına gelen bir aksilik oldu
mu?
Dövüş sahnelerinde mutlaka ufak tefek şeyler olur. Biraz kaburgam
zedelendi. Yavaş yavaş geçiyor.
Çok tekrar yaptınız mı? Nasıl konsantre oldun?
Bütün çadır içi sahnesi sabah 08:30’dan gece 01:30’a kadar sürdü.
Bir sürü açıdan çektiğimiz için çok tekrar yaptık. Çok zorlu ve
soğuk bir gündü, A dan Z’ye tüm ekip inanılmaz bir şekilde
çalıştı.
Şehzade Mustafa ile nasıl bir empati kurdun?
Empati kurmak, bir karakteri oluşturduğun o uzun yolun başlangıç
noktası. Dönemi, saray hayatını, hanedanı anlamak, anlamaya
çalışmak zordu... ama yılmadım. Yine de dönemin koşullarına göre
iyi adamlardan biri olduğu için empati kurmak zor değil.
Sen de babasın, bir babanın çocuğunu öldürtmesi sadece
“devletin bekasını sürdürme” kavramıyla açıklanabilir
mi?
Açıklanamaz!
Bu kadar büyük bir ilgi bekliyor muydun? Mezarlıkta
ağlayanlar, türbeyi ziyaret edenler, Kanuni hakkında suç
duyurusunda bulunanlar? Bunlar karşısında neler
hissettin?
Bu ülkede Çakır (Kurtlar Vadisi) için cenaze namazı kılındı, Erol
Taş sokaklarda dövüldü. Tabii ki bekliyorduk. Ayrıca anlattığımız
hikayenin duygusal olarak en üst noktalarından biriydi bu. Herkes
bu sahneyi bekliyordu. Böyle tepkilere yol açması çok doğal.
Bursa’daki Şehzade Mustafa’nın türbesini ziyaret etmeyi
düşünüyor musun?
Evet en kısa zamanda...
Başbakan’ın diziyle ilgili açıklamaları var, ‘Ecdadımız
öyle değil, böyleydi’ diyor. Ne düşünüyorsun bu açıklamaya? Siz
tarihi çarpıttınız mı?
Hayır, tarihi çarpıtmadık... Belki bu ülkede sansür olmasaydı bazı
şeyleri daha detaylı anlatabilirdik. Ayrıca araya drama öğeleri
koymak zorundaydık, bu bir drama çünkü.
‘Kanuni günümüz liderlerine
benzemiyor’
Bu dizide rol almadan önce Osmanlı ve Kanuni dönemiyle
ilgili neler düşünüyordun, diziden sonra düşüncelerinde değişiklik
oldu mu?
Osmanlı’yla ilgili bilgim kötü değildi zaten. Ama asla şu son üç
yıldır olduğu kadar inceleyip, okuyup, düşünmemiştim. Artık içimde
Osmanlı hanedanından bir parça var.
Bugün yaşasalardı Şehzade Mustafa ve Kanuni Sultan Süleyman
hangi liderlere benzerdi?
İki karakterle de çok empati kurdum. Ancak empati kurduğum hiçbir
politikacı yok. O yüzden kimseye benzetemiyorum.
‘Kadınlar yakında daha fazla özne
olacaklar’
Osmanlı çok ataerkil gibi görünse de kadınların da etkisi
büyük değil mi?
Hazırlanma süreciyle beraber tam dört yıldır bu dizi hayatımda.
Evet doğru, Osmanlı ve Türkiye çok ataerkil. Ama aslında tıpkı
dizide olduğu gibi kadınların çok büyük etkileri var. Tabi ki
ülkecek kadınları eziyoruz, ama bu demek değil ki onlar
güçsüzler.
Bu ülkenin kökeninde, topraklarının kökeninde, her şeyin başında
kadın var. Anadolu çok dişi. Yakın zamanda da kadınlar daha fazla
özne olacaklar.
'Muhteşem Yüzyıl yaptığım en uzun süreli
projeydi'
İtalya’dan sonra bir süredir Türkiye’desin. Çocukların
eğitimi nedeniyle mi?
Bir sürü nedeni var ama hiç biri eğitim değil çünkü İtalya’daki
eğitim sistemi daha iyi. Türkiye’ye ailecek bir süreliğine geldik.
Daha önce de bu kültürde yaşamasak da yılın üç ayı burada
kalıyorduk zaten. Ailemden asla çok uzak kalmıyorduk. Şimdi
annemlere yakın oturuyoruz, Zekeriyaköy’de. Böylece onlar da
torunlarıyla daha fazla vakit geçirebiliyorlar.
Muhteşem Yüzyıl mı sizi ailece buraya getirdi?
Evet, ana sebep Muhteşem Yüzyıl. Hayatımda yaptığım en uzun soluklu
proje oldu. Büyük ihtimalle yine İtalya’ya taşınacağız.