29 Ara 2011 09:30 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:10

''ÇEKİLİN ALİ BEY'' MİLLİYET YAZARINDAN MİLLİYET ORTAĞINA UYARI!

Milliyet yazarı Güneri Cıvaoğlu yazdı.

23 Eylül tarihli yazımda, bugünlerde yaşamakta olduklarımızı 3 ay önceden haber veren satırlar vardı.
Ne yazık ki yanılmamışım.
Yazıdan bazı satırları yansıtıyorum.
.......................
Biz gazeteciler ilke olarak patron katındaki sorunların dışında kalmaya özen gösteririz.
Bizim işimiz gazeteciliktir.
O nedenle, bir süredir Demirören grubu ile Ali Karacan arasındaki sorunlar -ilk günlerdeki çağrım hariç- bu köşede yer bulmadı.
Ancak...
Gelinen nokta, sorumluluk taşıdığım gazetem Milliyet’in yaşam alanına tehdit oluşturmakta.
Bu konuda yazmak artık bir zorunluk olmanın ötesinde gazetem ve çalışan arkadaşlarım adına da yerine getirmem gereken görev.
İlerideki yıllarda bugünlere bakarken “görmedim, duymadım, konuşmadım” mesajlarını veren sorumsuz üç maymunların gölgeleriyle karşılaşmak istemem.
.......................
Ali Karacan’ı herhalde 30 yıldır tanırım.
Babası Milliyet’i Aydın Doğan’a sattıktan sonra Ali, uzun süre Amerika’da kalmış, Türkiye’ye dönünce dergiler yayımlamaya başlamıştı.
Ama elbette az satan birkaç dergi onu kesmiyordu.
Aklı Milliyet’teydi. Hep öyle oldu.
Oysa Milliyet’e talip olabilecek mali olanakların öylesine uzağındaydı ki...
Doğan Medya grubunun aldığı stratejik “küçülme kararı”, onun için -kendi söylemiyle- bir “mucizeydi.”
Milliyet ve onun yanı sıra Vatan’ın satılması küçülme sürecinin ilk adımları olarak gündeme geldi.
Ali Karacan Erdoğan Demirören’e giderek “doğru zamanda, doğru adama” hamle yaptı.
Milliyet ve Vatan’ı birlikte almayı önerdi.
Anlaştılar...
Yarıya hisselerle kurdukları DK grubu Milliyet ve Vatan’ın sahibi oldu.
.........................
Yazık ki sonrası başlangıcı gibi gelişmedi.
Demirören grubu, Milliyet ve Vatan’a sahip çıkıyor, tüm ödeme taahhütlerini yerine getiriyor. Yatırımlar için yeterli kaynaklara ve kararlılığa da sahip.
Ali Karacan ise ortaklık gereği sorumlu olduğu mali yükümlülükleri karşılayamıyor, ödemeleri yapamıyor.
Ayrıca Doğan grubuna karşı taahhüt edilen bütün DK ödemelerinin kefili de Demirören grubu.
Bu durumda, Demirören grubu yüzde 50 hissedar olmasına rağmen, ortak şirket DK ödemelerinin tamamını karşılamak zorunluluğu ile karşı karşıya.
İpler burada kopuyor.
Ali Karacan ve ailesi çekildiği için DK yönetim kurulu “yok” hükmünde sayılıyor. Şirket adına kararlar alınamıyor.
Bu çıkmaz sokağın sonunda, mahkeme, yönetim boşluğuna sürüklenen Milliyet ve Vatan’a 6 ay süreyle kayyum heyeti tayin ediyor.
Amansız rekabetlerin yaşandığı gazetecilik sektöründe, Türkiye’nin köklü iki gazetesinden biri olan Milliyet ve çoğuyla uzun süre beraber çalıştığım değerli gazeteci arkadaşlarımın Vatan’ı -sonu tükeniş olan- bu maceraya bile bile, göz göre göre sürüklenir mi?
Her şeye rağmen Demirören grubu desteğini sürdürüyor.
......................
Milliyet, büyüklüğü ve köklerinin sağlamlığıyla, Vatan da -nispeten yeni olmasına rağmen- gücüyle, inancıyla hâlâ ayakta.
Ama nereye kadar?

BUGÜNLERİN RÖNTGENİ
YUKARIDAKİ satırlar bugünler için alarmdı.
Ve “ama nereye kadar” sorusunun altını doldurmak da artık zorunluk.
Milliyet gözümüzün önünde eriyor.
Gazeteler arası çetin rekabette performansı kilit altında.
Demirören grubu gazetenin tüm ödemelerini karşılıyordu.
Rekabetin gerektirdiği hamlelerin de finansmanını üstleniyor ama Karacan’ların muhalefet freniyle patinajda kalıyor.
Hatta geriye kayması -bu sorun çözülmezse- kaçınılmaz görünüyor.
Ali Karacan bir yeni açıklama yaptı, “Demirören’lerin gazeteyi ayakta tutmak için yaptığı ödemelerinin yasadışı ve suç olduğunu” iddia etti.
Bu iddianın cevabı acı tebessümdür.
Sorumluluğunu fazlasıyla yerine getirenleri suçlayacak yerde kendisinin sorumlusu olduğu ödemeler payını karşılasaydı ya...
Açıklamada “Karacan grubu, Demirören’lerden Milliyet ve Vatan gazetelerini almak için yatırdıkları parayı kuruşuna kadar iade ederek satın almaya hazırdır” deniyor.
“Merhabası kesilmiş de olsa eski dostluk adına” la Fontaine’den bir “boş şişinme” öyküsünü hatırlatmayayım.
Bu medya mahallesinde herkes birbirinin “hacmini/cirmini” bilir.
Açıklamada bir de çağrı var:
“Bu gazeteler ve çalışanlarının geleceği ile daha fazla oynamayın.”
Çağrıyı yapan Ali Karacan ama bu acı verici süreci yaşayanların işaret parmakları onu gösteriyor.
Köklü çınar Milliyet için “Ağaçlar Ayakta Ölür” yapıtını hatırlatırcasına içten içe çürümek kader değildir.
Bu kötü gidiş önlenmelidir.
Satırlarım böyle algılanmalı.
Ali Karacan’a bir abi tavsiyesi: Ya Demirören grubu gibi elini taşın altına sok ve onlar kadar mali katkıda bulun ya da bu gazeteler ve çalışanlarının geleceğiyle daha fazla oynama...

Güneri Cıvaoğlu/Milliyet