Cebimde sürekli basın kartım da var ama... Tek salak ben miyim?
Sabah gazetesi televizyon eleştirmeni Yüksel Aytuğ, "Tek salak ben miyim?" başlıklı yazısında isyanını dile getirdi. "Cebimde sürekli basın kartım da var" diyen Aytuğ, o çok konuşulan konuyu okurlarıyla paylaştı.
Yüksel Aytuğ, koronavirüs döneminde en çok konuşulan konuyu okurlarıyla dertleşerek anlattı. "Tek salak ben miyim" başlıkla yazısında Yüksel Aytuğ, ana haber bültenlerini izledikçe sinir olduğunu belirterek "Cebimde Sürekli Basın Kartı var. Kısıtlama günlerinde arabama atlayıp, şehri bir boydan bir boya gezebilirim istesem. Ama yapmıyorum." dedi.
Sabah gazetesi televizyon eleştirmeni Yüksel Aytuğ, koronavirüs yasaklarına aldırmayanları hedefine koydu. Yasak günlerde 'Ekmek alacağım' bahanesiyle sokakta, parkta gezenlere, düzenlenen partilerde eğlenenlere, arabasıyla yollara dökülenlere isyan etti. Ardından da şöyle dedi "Tüm bunları görünce kendimi salak gibi hissediyorum ne yazık ki..."
İşte Yüksel Aytuğ'un o yazısı...
TEK SALAK BEN MİYİM
Bir yılı aşkın süredir burnumu evden dışarı çıkartmıyorum. Çok sevdiğim gazetemin pırıl pırıl yeni binasına gidemiyor, mesai arkadaşlarımı göremiyorum.
İki yılda bir yüzünü görebildiğim İngiltere'de yaşayan can ağabeyimi bile evimde ağırlayamıyorum. Hastane kontrolleri için Altınoluk'tan İstanbul'a gelen sevgili kayınvalidemi otelde yatırmanın utancını yaşayan da benim.
Çocuğum bir yıldır okuluna gidemiyor. Sadece okula mı?
Parka, alışverişe, dışarıda yemeğe de gidemiyor garibim. Neden? Sorumlu bireyler olduğumuz için. Aman Covid-19'un yayılmasına vesile olmayalım, biz de hastalık kapıp perişan olmayalım, sevdiklerimizi de üzmeyelim, kul hakkına girmeyelim diye...
Cebimde Sürekli Basın Kartı var. Kısıtlama günlerinde arabama atlayıp, şehri bir boydan bir boya gezebilirim istesem.
Ama yapmıyorum. Neden?
Bana mesleki olarak tanınan bu ayrıcalığı suiistimal etmemek için. Sokakta 'boş kalabalık' yapmamak için. Çevirme yapan polise "İşe gidiyorum" diye yalan söylememek için...
Ama ana haber bültenlerini izledikçe sinir oluyorum. Basılan doğum günü partilerinden sırıtarak çıkanlar... Dışı restoran, içi pavyon eğlence mekanlarında sabaha kadar eğlenirken yakalananlar... Basılan kumarhaneden kaçmak için damdan atlayanlar... Hâlâ maske takmayıp, üstüne üstlük bir de ceza yazan polise direnenler...
Cumartesi- pazar sözde sokağa çıkma kısıtlaması var. Ama sokaklar, sahiller, parklar tıklım tıklım. Caddelerde trafik var yahu, trafik... Millet "Ekmek alacağım" bahanesiyle bütün gün sokakta. Elindeki poşete bir ekmek koyan, dilediği yere gidiyor, geziyor, eğleniyor.
Parkta mangal yakıp, semaverde çay demleyen var yahu, daha ne diyeyim? Sanki günde 45 bin yeni hastası olan, her gün 180 kişiyi virüse kurban veren biz değilmişiz gibi... Tüm bunları görünce kendimi salak gibi hissediyorum ne yazık ki...
Olsun, salak olmaya razıyım. Kızımı babasız bırakmayayım da... Salak bir baba, ölü bir babadan iyidir.