Canlı yayındaki “rahatsızlanma”nın düşündürdüğü… Erdoğan’a “imaj suikastı” mı yapıldı?..
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın canlı yayın esnasında aniden “Rahatsızlanması” olayına çok farklı bir ihtimal üzerinden yaklaştı…
Efendim, bendeniz naçizane, suikastlar ve siyasetçilere yapılan muhtelif operasyonlara adeta takmış biriyim. Bunu övünmek için söylemiyorum ama bu konuda yayınlanmış üç kitabın yazarıyım. Yani ki kimileri gibi “İşkembe-i Kübra”dan sallamıyorum. (Siyasetçileri korumakla görevlilerin bu gibi kitapları okuduklarını veya bu konulara dikkatlice yoğunlaştıklarını zannetmiyorum. Yoğunlaşsalar bile önsezilerini kullanabildiklerini ummuyorum.) Dolayısıyla böylesi bir “koku” aldığımda kafam hemen başka türlü işlemeye başlıyor. Herkes şablon yaklaşımlar ararken ben “Sıra dışı” ihtimalleri arıyorum. Bir tür “Sherlock Holmes” kompleksi yani!..
Türlü Rivayetler Dolaşmaya Başladı!..
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ülke TV’de katıldığı canlı yayında yayının durdurulmasına kadar varacak “rahatsızlığı” ister istemez bana bu türden bazı “acaba”ları çağrıştırdı. Üstelik sadece benzer acabalar bende oluşmamıştı anlaşılan…
Her ne kadar Erdoğan yayına dönüp, “Dün bugün yoğun çalışma vardı. Bu nedenle midemi üşütmüşüm. Bir ara programı iptal etsek yanlış anlaşılır mı diye düşündüm. Ama söz verdik. Sizlerden ve seyircilerimizden helallik diliyorum” diye konuşsa dahi insanların kafasında sorular oluşacaktı.
Hatta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ardından “Sağlık durumu gayet iyi. Geçirmiş olduğu Gastroenterit enfeksiyonunun etkisi azalmış durumda” demesi bile bu gibi soruları yatıştıramadı. Gastroenterit ise ishal ve kusmaya neden olan bakteriyel veya viral sebeplerden kaynaklanan bir sorun olarak tanımlanıyor. Halk arasında “Mide üşütmesi” veya “Bağırsak bozulması” olarak söyleniyor.
Her Suikast Öldürme Amaçlı Yapılmaz!..
Oysa ardından medyada ve sosyal medyada bir çok iddia ortaya atılacaktı. Kimileri “zehirlendiğini”, “kalp krizi geçirdiğini” veya daha önce arabada mahsur kalmasına ve camının balyozla kırılmasına yol açtığı söylenen “Epilepsi” (Sara hastalığı) iddialarının hatırlatılmasına kadar çeşitliydi. Ancak bunlar olsaydı o kadar kısa sürede yayına geri dönemezdi.
Hiç birimiz tıp uzmanı değiliz ve o gün orada ne yaşandığının ayrıntılarına vakıf değiliz. Bizimkisi bir varsayım ve senaryodan ibarettir. Ancak sorulmaya değerdir. Öncelikle belirtmeliyim ki suikastlar sadece öldürme amaçlı yapılmaz. Açık ve gizli suikastlar bunu düşündürse de her zaman geçerli değildir. Amaca, dönemine, zamanlamasına (Akkuyu açılışı öncesine dikkat çekerim!) bağlı olarak, korkutma, geri adım attırma, yıpratma, vb amacı güdülebilir. Hatta 2009’da Bülent Arınç’a yönelik olduğu söylenen ve tarafımdan ortaya atılan “Teneke Suikast”lar bile tertiplenebilmiştir. Yahut çeşitli garip yöntemler kullanılabilir. Gene 2012’de kavramlaştırdığım Abdullah Gül’e “Akustik Suikast” iddiası gibi.
“Tetiklenmiş Gastroenterit” Vakası mı?..
Peki senin “Teorin ne?” derseniz… Bana göre de “Gastroenterit” tespiti doğru olabilir. Peki o zaman “Sorun ne?” denilebilir haklı olarak. Sorun şu ki bu bir “Tetiklenmiş Gastroenterit” vakası olabilir. Şöyle düşünün: bir odak şu aşamada Erdoğan’ın ölmesini istemiyor veya işine gelmiyor. Umudunu seçim yoluyla Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmaya adamış. Dolayısıyla Erdoğan’ın ölümü seçimleri zora sokar. Bu da şu an işine gelmez.
Oysa şimdilik her şeyi “normal ve demokratik yollar”dan halletmek istiyorlar. (O yüzden kimileri gibi seçimlere “darbe” tanımı da getirilemez.) Daha “ince” yöntemler geliştiriyorlar o kadar. Şu an için sadece “kaos” istemiyorlar yani. Ancak zaten düşme eğiliminde olduğuna inandıkları Erdoğan’ın oylarını “biraz daha” düşürmek, Erdoğan’ın yıprandığını düşündükleri imajını biraz daha aşağı çekmek isteyebilirler. Oyların gösterildiği gibi düşmediğini de düşünüyor hatta biliyor olabilirler.
Amaç “Karizma Çizmek” mi?..
Şimdi gene düşünün. Teorimizi bir adım ilerletelim. Erdoğan’ın canlı yayına çıkacağı biliniyor. Zamanı biliniyor. Birileri bunu fırsat bilip içeceğine, yemeğine bir tür “müshil” benzeri ilaç veya özel farmakolojik yüklemede bulunmuş olabilirler. (Zehir olmadığı için tespiti de zordur) Böylelikle onu kamuoyu önünde, bilhassa da kendi kitlesi önünde “küçük düşürmeyi” planlamış olabilirler. Senaryoyu geliştirmeye devam edelim…
Şöyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan o an kusmaya başlıyor veya daha kötüsü ishal veya gaz çıkarma türü bir ifrazatta bulunuyor. Vücudun boşaltım sistemi biranda kontrol edilemez hale geliyor. Ve bu olayın kameralar önünde yaşandığını düşünün. Bu durum onu kamuoyu önünde ne hale sokardı?.. “Reis”lik bir anda yerle bir olurdu…
CIA’nın Fidel Casto’ya Tuhaf Suikast Planları!..
Olayın Fidel Castro ile ilgisi ne? Elbette direkt hiçbir ilgisi yok. (“Castro ve Erdoğan ne alâka?” sözlerini işitir gibiyim) Ancak maruz kalınabilecek “yöntem” konusunda dolaylı bir bağ kurulabilir. Dünya yüzünde suikasta uğramamış lider yoktur herhalde. Ancak vefat eden Küba Devlet Başkanı Fidel Castro sayısal yoğunluk ve çeşitlilik bakımından en çok suikasta uğramış veya denenmiş bir liderdir. CIA, Küba devrimini hazmedemediği için onu ortadan kaldırmaya adeta yemin etmiştir. Bunların çoğu direkt öldürme amaçlıdır ve atıl kalmıştır. Yazıyı uzatacağı için saymıyorum.
Bunlardan ikisi vardır ki hem istihbarat örgütlerinin nasıl çalıştığının ipuçlarını verir hem de “Prof. Zihni Sinir Projeleri”ni hatırlatması bakımından ayrıca komik ya da 007 filmlerini aratmayacak türdendir. Bu planlar onu öldürmeye yönelik değil ama halk önünde “Karizmasını çizmek” için tasarlanmıştır. Bu planlardan ilkine göre Castro Havana’daki yayın stüdyolarından birinde halka seslenişi öncesi kendisine çok kuvvetli bir LSD türevi püskürtülecek ve “iyice kafayı bulan” Castro konuşması esnasında saçmalamaya başlayacaktı. Böylelikle halkının gözünde inanılırlığını kaybedecekti. Düşünün nelerden medet ummuşlar.
Aynı amaçlı ikinci proje ise hepten komikti. Senaryoya göre, Castro’nun üzerine çok etkin bir tüy dökücü madde parçacıkları serpiştirilecekti, böylece ünlü liderin sakalları dökülecekti. CIA’nın bundan umduğu Castro’nun kendi ve halkı gözündeki imajının zedelenmesi, “Latin Erkek Karizması”nın hasar alması ve Castro’nun özgüvenini yitirmesiydi. Çünkü Castro’nun sakalları adeta Küba devriminin simgesi haline gelmişti. Şu an bize çok “Saçma” gelebilir ama CIA ciddi olarak bunları planlamıştı. Öyleyse bu gibi şeyleri bugün neden denemesinler?
Erdoğan’a “İmaj Suikastı” mı yapıldı?
İnsanlara yapılabilecek en kötü suikast belki de “İmaj Suikastı”dır. Onların kişiliklerini, manevi sermayelerini yerle bir edecek, halkın gözünde imajlarını çökertecek operasyonlardır. Normal suikastları belki atlatabilirsiniz veya az bir yara ile kurtarabilirsiniz. Ancak imaj suikastının açtığı yara kapanmaz.
O yüzden Erdoğan’ın canlı yayında başına gelen illâ bu türden bir olaydır diyemem. Ancak ihtimal dahilindedir ve bu açıdan bakmakta da esaslı yarar var. Eğer öyleyse de ucuz atlatılmıştır. Şayet bu yönde kamuoyu ile paylaşılmayan şüpheler var ise de soruşturması derinleştirilmelidir. Bilemiyorum öyle kritik bir döneme girdik ki her şey olabilir. Ve bu işlerin şakası yahut tamiri yoktur!..
Sayın cumhurbaşkanına geçmiş olsun…
30. 04. 2023