CANAN KARATAY O KADAR MASUM DEĞİL! SIRRI SÜREYYA ÖNDER'DEN TARTIŞILACAK YAZI!
Sırrı Süreyya Önder, Canan Karatay'ın dolandırılması olayına farklı bir yorum getirdi.
Radikal için bir yazı kaleme alan Önder, "İçinde PKK, Kürt, örgüt
vb. kavramlar geçen her konuşmanın ardından devletimize uyup
"operasyon" histerisine düşmemeliyiz" diyor.
İşte o çok tartışılacak yazının bir bölümü:
Prof. Dr. Canan Karatay’ın dolandırılması vakasında bir türlü
sorulamayan sorular var. Bu ‘sorulamama’ hali aslında bir
‘söyleyememe’ temkinliliğinden kaynaklanıyor.
Gelin sorulamayan sorulardan bir tanesini sorarak başlayalım.
O KADAR MASUM DEĞİL!
Muhterem hocamız acaba ‘devletle birlikte operasyon yapma’ fikrine
niçin bu kadar arzulu? Üstelik bu ‘operasyon’u yaparken ne kadar
heyecanlı olduğunu ve herkeslerden nasıl sakladığını da hünermiş
gibi bir mazeret tonuyla aktarıyor. Medeni ve demokratik bir ülkede
mesela polis ya da savcı bir diyet uzmanından uzmanlığı dışında bir
yardım istese ne cevap alır sizce? “Terör örgütü hesabımı ele
geçirmişse bunu yakalamak benim işim mi kardeşim!” diye sormaz
mı?
Ya da “Eh madem gerçeği de biliyorsunuz, o halde parama ve diğer
kişilik haklarıma sahip çıkın” diye söylemez mi? “Ne yapsın kadın ,
korkmuş, adeta hipnoz olmuş” demeyin. O kadar masum değil! Bu
ülkedeki linç histerisinin en mikro çekirdeği işte böyle
çalışıyor.
İçinde ‘Kürt’ lafı bir kere geçmeyegörsün, birçok ‘makul insan’ın
taşı cebinde. İçinde ‘Ermeni’ geçtiğinde silahı elinde. İçinde
‘Alevi’ geçtiğinde de küfrü dilindedir.
Son 30 yılda artarak devam eden hukuksuzluk da işin görülemeyen ve
sorulmayan bir başka boyutuna işaret etmekte.
Hatırlarsanız sivil polis görünümlü birkaç kişi bir gazinoyu
basarak orada çalışan bir kadını saçlarından sürüklemiş ve
götürmüştü de bir tek kişi bile “Kimsiniz?” diye sormamıştı. Bunda
polisin baskınlardaki hoyrat tutumunun etkisi ne kadardır sizce?
“Hiç yoktur kardeşim!” diyecek olan var mı mesela aranızda?
KCK davalarında BDP ’lilerle bir telefon konuşmasına takıldığı için
ya da onlarla bir ‘ortam’da bulunduğu için yargılananların sayısı
hakkında bir fikriniz var mı?
Neredeyse yarıdan fazlası desem acaba abartmış olur muyum?
Sorulamayanı sorduk, söylenmeyeni de söyleyelim artık.
Yıllardır uygulanan ‘Düşman Hukuku’ herkesin kendini bir gün
sürmekte olan politik davalardan birinde bulma tehlikesini toplumun
bütün hücrelerine yaymış durumda. Selam verdiğiniz bir eski dost,
muayene ettiğiniz bir hasta, ders verdiğiniz bir öğrenci ve daha
birçok beşeri münasebetten dolayı suçlanma ihtimaliniz artık olağan
bir hale gelmiştir.
"BETER OL" DEMEMEK İÇİN...
En ironik, bir o kadar da trajik olanı eski İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahin’de tecelli etti. Bakan olduğu günlerde, suçu
olmayanların telefonlarının dinlenmesinden rahatsız olmaması
gerektiğini söylerken yüzünde manalı ve alaycı bir gülümseme vardı.
Geçenlerde okudum, her nereye giderse izlendiğinden yakınıyordu.
“Beter ol” dememek için derviş olmak lazım ama ben henüz o
mertebede değilim sanırım.
Sizden önce olanlardan siz ne ders çıkardınız ki başkalarından bunu
bekliyorsunuz sorusunu es geçip çıkardığımız dersleri
sıralayalım.
Bir: İçinde PKK , Kürt, örgüt vb. kavramlar geçen her konuşmanın
ardından devletimize uyup ‘operasyon’ histerisine düşmemeliyiz.
İki: Polis de insandır, bazen yasal görevlerini yerine getirebilir,
şaşırmamalıyız.
Üç: Ekmek yemek o kadar da sakınılacak bir şey değildir.
Yazının tamamını okumak için
tıklayın