Can Dündar'ın tutuklanması "konjonktürel gündem" manevrası mı?
Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, Can Dündar’ın tutuklanma kararına dair “kafasına takılan” soruyu “yüksek sesle” sordu.
Biliyorum; “Can Dündar’ın tutuklanması gündem değiştirmek için” dememe hemen itiraz edenler olacaktır. “AKP’den her şey beklenir”, “zaten AKP faşizmi bu” diyenler çıkabilir. Kendilerine göre gerekçeleri vardır. Ancak hangi bağlamda söylediğimi biraz sabredip okurlarsa kendileri de anlayacaklardır.
Elbette ki bu “beklenmeyen” bir durum değildi. Seçimlerden sonra konumunu iyice perçinleyen AKP iktidarı “eski hesapları kapatma” yoluna gidiyordu. (Bir anlamda “Ilımanlaşma” bekleyenler yanıldı!) Bu yönüyle Can Dündar elbette “topun ağzında” görünüyordu. Meseleye böyle baktığınızda hiç “şaşırtıcı” bir durum değil. Gene gazeteci-yazar tutuklamalarından biri daha olmuştu!
Ancak konuya bir de bu açıdan bakın ve şu soruyu sorun; Can Dündar neden “şimdi” tutuklandı? Şu an “tutuklanması” şart mıydı? Bence -o mantıktan baktığımda- hiç de şart değildi. Daha sonra istedikleri bir zamanda aynı operasyonu yapabilirlerdi. Can Dündar zaten ortadaydı, kaçtığı filân da yoktu. Peki o halde neden? Niçin Can Dündar şimdi apar topar bir sorguyla içeri tıkılmak istendi? Üstelik “Vatan haini”, “Casus” muamelesi görerek. O halde durum “zamanlama” bakımından “şüphe çekici”dir…
KONJONKTÜREL BİR HAMLE Mİ?
Ben mevcut gelişmeyi düşürülen Rus uçağı tartışmasının iç gündemi fazlasıyla meşgul etmesi ve AKP’yi bazı açılardan sıkıştırması ile izah ediyorum. “Ne ilgisi var?” denilebilir. (Türkiye’nin “sınır ihlali”ne cevap hakkını görmek ve bunun 2 sene önce düşürülen uçaklarımıza bir “misilleme” olduğunu düşünmekle beraber) Çok ilgisi var!
Aslında “dış” olan bir gündem o kadar fazlasıyla “içe” kaydı ki bunun “değiştirilmesi “gerekiyordu. O nedenle -bilhassa medyanın- gözlerinin başka bir yöne çevrilmesi lâzımdı. Bunu da en iyi ünlü ve önemli bir medya mensubunun tutuklanması sağlayabilirdi. Sanırım “planlayıcılar” bir düğmeye basıp işi çözdüler. (Bu işlerde bazen böylesi “zamanlamalar” dikkate alınır.) Üstelik bir taşla iki kuş vurmuş oldular. Hem gündemi değiştirdiler, hem de dediklerini yaptılar. Daha iyisi Şam’da kayısı!..
O halde şu soruyu sormak hakkımızdır; bu tutuklama bir “konjoktürel” hamle midir? Bir “gündem örtme”, “saptırma” veya “manevrası” mıdır? “Hazır elde de Can Dündar gibi mimli biri varken bu işi de böyle çözelim” mi denmiştir? Bilemiyorum; güncel umumi manzaraya baktığımda aklıma bu sorular üşüşüveriyor. O nedenle kafama takılan “acaba”lı soruları “yüksek sesle” dillendiriyorum. Yoksa bende biliyorum artık her zaman, her şekilde, her şeyin olabileceğini…
Farkındayım; Can Dündar hakkında zaten uzun süredir –bizzat medya mensupları eliyle- belli bir ” kampanya” yürütülüyordu. Can Dündar “hedef tahtası”ndaydı. “Hesap soracağız”lar, “içeri tıkacağız”lar, “asacağız, keseceğiz” ler, “bedel ödeteceğiz” nidalarıyla yürüyen bu kampanya belli ki şimdi somuta ulaştı.
Evet, belki “beklenen” oldu ama bana kalırsa bu biraz da yaşanan “Uçak düşürme” gündemiyle ilintili bir durum. (Zaten Dündar’ın tutuklanmasına yol açan olay da Suriye’ye silah sevkiyatı ve “MİT TIR’ları” ile ilgiliydi.) Böylelikle uçak düşürme olayının doğurduğu kimi soruların önü alındı sanki. Zihinler başka yöne kaydırıldı. Bakın dünden beri uçak konuşuluyor mu? (Ya da konuşuluyorsa bile ne kadar?) Konuşulmaz tabii. Çünkü Can Dündar olayı doğal olarak öne çıktı.
Fazla söze hacet yok!.. Kısa kesiyor ve Can Dündar’a “Geçmiş olsun” diyorum…
27.11. 2015.
[email protected]