17 Oca 2016 11:39 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:18

Can Dündar'ın annesi: Oğlum içeri girince sigaraya başladım

Can Dündar'ın annesi Öznur Dündar, Hürriyet'ten Ayşe Arman'a konuştu. Öznur Dündar, "İnsanlar başımız belaya girmesin diye apolitik oluyor "dedi.

MİT TIR'larındaki silah görüntülerini yayımladıkları gerekçesiyle tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın annesi Öznur Dündar, "Kimse özgür olamıyor. İstediklerini yazdırmak istiyorlar" dedi.

"İnsanların genelinde bir ümitsizlik hali var. Artık herkes birbirinden korkuyor" diyen Dündar, "İnsanlar başımız belaya girmesin diye apolitik oluyor. Bırak siyasi görüşünü, tuttuğu takımı bile söylemiyor" ifadesini kullandı. "Cansa, can da veririm oğluma" diyen anne Dündar, "Evladım için yapmayacağım hiçbir şey yok. İçeri bile girerim, ötesi var mı?" diye konuştu.

Can Dündar cezaevine girdikten sonra sigara içmeye başladığını söyleyen Öznur Dündar, "Oğlum çıktığı zaman, ben de sigarayı bırakacağım. Ama o çıkana kadar içeceğim" dedi.

Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan Öznur Dündar'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

"Oğlum oradan aslanlar gibi çıkacak"

Ama tabii çok sarsıldınız...

- Hem nasıl. Sarsılmaz mısın evladım? Sürekli ilaç alıyorum. Çünkü uyku tutmuyor. Yediğim her lokmada oğlumu düşünüyorum, "Ne yiyor acaba" diyorum. "Acaba üşüyor mu" diyorum. Anneyim ben. İyi bir anneyim diyemem, bunu oğluma sormak lazım. Ama benim oğlum, iyi bir evlat. Ben onun başarılarıyla gurur duyuyorum. Sadece gurur duymuyorum, oğluma saygı da duyuyorum. Cesaretine, duruşuna...
İddianame bile açıklanmadan, "Suçu budur!" demeden, 50 küsur gündür içeride... Mahkemeye kadar hapiste tutmak ne anlama geliyor sizce?
- Artık herkes biliyor ki, bu yeni bir cezalandırma yöntemi. Bir süredir tanık oluyoruz... Gözdağı vermek... "Siz de yaparsanız, bak başınıza gelecek budur!" demek... Tecritteydi oğlum, neyse ki şimdi Erdem'le beraberler. Ama şunu da söyleyeyim: Benim oğlum oradan aslanlar gibi çıkacak. Üstelik bir sürü yeni şey üretmiş olacak. Zaten kitap yazıyor içeride...

"İnsanlar başımız belaya girmesin diye apolitik oluyor"

Bu ülkenin yarısı, onun gazetecilik mesleğini icra ettiğini düşünüyor ve gurur duyuyor, bir kısmı da onu vatan haini olmakla suçluyor. Ne diyeceksiniz?

- Vatan hainliği nasıl söz! Asla! Böyle bir şey söz konusu bile değil, olsa, yurtdışından gelir miydi? Biliyordu bu davaları, orada kalırdı, istediği her memlekette kalabilirdi. Oğlumu tanıyanlar asla böyle bir şey düşünemez. İşin tuhafı ne biliyor musunuz?
Ne?
- Yarın bunu düşünenlerin başına, Can'ın başına gelen gelse, onları savunacak ve ilk ziyaret edecek olan da benim oğlum olur. Bunu da bilsinler.
Gazeteciler Günü'nde Cumhurbaşkanı, "Gazeteciler özgür olmalı, basın özgür olmalı. Basın özgür olursa ülke de özgür olur" dedi. Can ve Erdem içerideyken, siz bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çelişkili! Gördüğünüz gibi kimse özgür olamıyor. İstediklerini yazdırmak istiyorlar. Yazmayanların başına gelen bu...

İnsanların genelinde bir yorgunluk, bıkkınlık söz konusu... Ve bir ümitsizlik hali... Evladım, korku bunun adı! Artık herkes birbirinden korkuyor. Dışarıya çıkmaktan korkuyor. İnsanlar başımız belaya girmesin diye apolitik oluyor. Bırak siyasi görüşünü, tuttuğu takımı bile söylemiyor...

"Can içeri girince sigaraya başladım"
Siz bir anne olarak, "Ah keşke yazmasaydın!" diyor musunuz? Böyle şeyler geçiyor mu aklınızdan?

- Valla, geçse bile, benim oğlum kendi kararlarını kendi veren, akıllı bir çocuk. Benim herhangi bir şey söylemem beyhude olur. O ne istiyorsa onu yapacaktır, ama ben her zaman çocuğumun arkasındayım. Cansa, can da veririm oğluma... Evladım için yapmayacağım hiçbir şey yok. İçeri bile girerim, ötesi var mı?

Sizce ne kadar içeride kalır? Herhangi bir öngörünüz var mı?
- Valla, ben beklemedeyim. Her an çıkabilir diye bekliyorum. Umudumu asla kaybetmedim, kaybetmeyeceğim de... Ben onu davulla, zurnayla karşılayacağım. Buradan otobüsle gideceğim oğlumu almaya...

Cumhurbaşkanı'na söylemek istediğiniz bir şey var mı?
- "Senin de çocuğun var!" demek isterim, o kadar. Başka hiçbir şey söylemek istemem.

Batı'nın bu kadar desteklemesi umut veriyor mu size?
- Elbette. Onlar, insan kıymeti biliyorlar. Bizimse, insan harcamada üstümüze yok...

Cezaevi koşullarıyla ilgili en çok neye takıyorsunuz?
- Ne yiyor, ne içiyor buna takıyorum. Bir kere gittim Silivri'ye. Çok soğuk bir yer orası. "Burada benim kalbim durur herhalde!" dedim, o kadar soğuk. Dayanamadım o demir kapılara filan. "Ben oğlumu niye burada görüyorum" dedim, her şey anlamsız geldi. Ama ağlamadık... Bana, "Çok iyiyim, sakın merak etme. Rahatım, gayet verimli çalışıyorum" dedi. Ama işte ben sonra sigaraya başladım.

Yapmayın!
- Evet.

Eğer az içiyorsanız, günde üç-dört tane, bir şey olmaz!
- Ne münasebet!

Ha anladım, siz yapınca tam yapıyorsunuz...
- E bir şeyler yapmam lazım. Oğlum çıktığı zaman, ben de sigarayı bırakacağım. Ama o çıkana kadar içeceğim...

Gülüşünü özledim
Oğlumun sıcaklığını özledim, gülüşünü özledim, kokusunu özledim. Orada kalmasına gönlüm razı olmuyor...