Can Dündar'dan 'yeniden tutuklanma' sorusuna yanıt
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar 'yeniden tutuklanma' sorusuna yanıt verdi.
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara
Temsilcisi Erdem Gül’ün Suriye’ye gönderilen Milli İstihbarat
Teşkilatı (MİT) tırlarında silah olduğunu ileri süren haberi
nedeniyle açılan davanın ilk duruşması, 25 Mart Cuma günü İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MİT’in şikâyetçi olarak yer
aldığı davada, iki gazeteci hakkında, biri ağırlaştırılmış toplam
iki müebbet hapis cezasına ek olarak, 30 yıl hapis cezası talebi
var.İki gazeteci, casusluk, hükümeti yıkma ya da görevini yapmayı
engelleme ve terör örgütüne yardım suçlamalarıyla karşı karşıya.Söz
konusu haberin geçen Mayıs ayında yayınlanmasının ardından,
Cumhurbaşkanı Erdoğan sert tepki göstermiş, “Bu haberi yapan kişi,
bunun bedelini ödeyecek. Öyle bırakmam onu” demişti.
Dündar ve Gül, 26 Kasım 2015’te tutuklu yargılanmak üzere,
cezaevine kondu. 3 ay sonra, Anayasa Mahkemesi’nin, tutukluluğun
kişi hürriyeti ile basın ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiği
kararının ardından, 26 Şubat’ta tahliye edildi.
Bu karar, bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert eleştirilerine
neden oldu. Erdoğan, “Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum”
dedi.
Dündar ve Gül’ün Cuma günü başlayacak davasına uluslararası kamuoyu
ve medya örgütlerinin yoğun ilgi göstermesi bekleniyor. Bu
tartışmalı dava öncesinde, Can Dündar, Cumhuriyet gazetesindeki
ofisinde DW Türkçe’den Kürşat Akyol'ın sorularını yanıtladı:
Gazetecinin gazeteciyle röportaj yapmasına ne
diyorsunuz?
Dündar: Yanlış buluyorum. Ama, bunu ben hazırlamadım. İstemedim,
talip de olmadım. Ben bu mikrofonun öbür tarafında olmayı tercih
ederdim elbette. Gazetecilik okullarında ders de verdim. Orada hep
öğrencilerime, gazetecinin çok tanınmamış biri olması gerektiğini,
mikrofonun gerisinde durması, konunun öne çıkarılması gerektiğini
anlattım. Ama, ne yazık ki Erdoğan bizi bu hale getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sıklıkla sizden bahsetti. Siz yargıya
müdahale ettiğini söylüyorsunuz.
Dündar: Elbette, daha ne desin yani? “Anayasa Mahkemesi'nin
kararını tanımıyorum, uymayacağım ve alt mahkeme de uymasın” ne
demek? Buradan ne anlayabilirsiniz ki? Doğrudan müdahale var.
Üstelik mahkeme heyetine bir ilave yaptılar, yeni bir heyet
eklediler. Bir tür, maç devam ederken, hakem değiştirdiler.
Davanız başlamadan 3 ay hapis yattınız. Nasıl
değerlendiriyorsunuz bu durumu?
Dündar: Erdoğan’ın intikam hırsı ve bunu kendisine bir başkaldırı
olarak görmesi. İki şey yapmak istedi: Bir, beni cezalandırmak.
İki, bundan sonra buna cüret edecek olanlara bir gözdağı vermek.
İkinciyi bilmem ama ilki olmadı. Yani, ben bununla susmadım. Ve
dilerim ki, ikincisi de olmaz. Yani, buradan bir korku
imparatorluğuna medya alet olmaz. Ama gördüğüm kadarıyla bu korku
birçok meslektaşımın kalemini şimdiden susturmuş durumda.
Davanın nasıl sonuçlanmasını bekliyorsunuz?
Dündar: Türkiye bir hukuk devleti olsa, benim ilk duruşmada beraat
etmem lazım. Anayasa Mahkemesi açıkça bunun bir terör eylemi değil,
bir gazetecilik faaliyeti olduğunu söyledi. Bu, davayı peşinen
ortadan kaldıran bir şey. Ama maalesef, bir ülkenin cumhurbaşkanı
çıkıp, bu kararı tanımayın diye hâkimlere talimat verirse, elbette
o hâkimin ne yapacağından emin olamazsınız. O yüzden, tutuklama da
gelebilir.
Yeniden tutuklanma endişeniz var yani.
Dündar: Endişe değil de, gözlem diyelim buna. Türkiye’deki
gelişmeleri biraz gerçekçi okuyan herkes bunun artık imkân
sınırlarında olduğunu görebiliyor.
Korkuyor musunuz?
Dündar: Hayır, korkuyu aştık çoktan. Korkarak gazetecilik yapmak
mümkün değil artık Türkiye’de. İki tehlike var: Bir, korkmak,
korkuya teslim olmak. İki, fütursuzlaşmak. İkisine de uymamaya
çalışıyoruz. Gerçekçi bir şekilde gözlemlemeye çalışıyoruz durumu.
Gerçekçi gözlemde de ne yazık ki, (Yeniden tutuklanma olasılığı)
yüzde 50, yüzde 50 görünüyor.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN
TIKLAYINIZ