08 Mar 2012 11:01
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:25
CAN DÜNDAR'DAN 'TERÖRİST' YANITI; "VERELİM BASIN KARTLARINI ONLARIN OLSUN"
"Dün, tutuklu gazetecilerin aslında “terörist” olduğunu izah eden Başbakan'ı dinlerken, 150 yıl öncesine gittim."
Basın kartlı teröristler
Diyor ki Sultan:
“Bazı gazeteler, devlete dil uzatıyor. Biz memleket için çabalarken, onlar fesat için yalan haber yazıyor. Devlete laf eden, ‘vatan haini’ sayılacaktır.”
Kim mi Sultan?
Abdülhamit Han...
30 yıllık diktatörlük döneminin padişahı...
Hıfzı Topuz’un “Türk Basın Tarihi” kitabından (Remzi, 2003) yukarıya alıntıladığım sözleri, Namık Kemal’in bir yazısı üzerine çıkardığı kararnamede yer alıyor.
Yıl: 1867...
Neredeyse 150 yıl önce...
* * *
Bu kararnameyle basına sansür kondu, gazeteler kapatıldı, kitaplar yakıldı, gazeteciler tutuklandı.
Saray, gazetelerden “Padişah’ın değerli sağlığına dair haberlere öncelik verilmesi”ni istedi.
Basını susturmanın bir yolu “Padişahım çok yaşa” demeyeni “vatan haini” saymaksa, diğer yolu gazete ve gazetecilere ödenekten para vermek, yani onları satın almaktı.
Çoğu gazetecinin vicdanı, cüzdanıyla susturuldu.
* * *
Dün, tutuklu gazetecilerin aslında “terörist” olduğunu izah eden Başbakan’ı dinlerken, 150 yıl öncesine gittim.
Kim sağlık haberini yazmış da, kim hangi örgütle ilişkilendirilmiş de, kaçının basın kartı varmış da...
Verelim basın kartlarını, onların olsun!
Baskıcı her hükümet, tahakküm için kendi mazeretini yaratır.
Bugünün “kahraman”ı Hasan Tahsin, işgalci gözünde “terörist”ti.
1940’larda Milli Şef’e dil uzatanlar “mürteci” sayılıyordu.
McCarthy’ye göre Rosenbergler “komünist ajanı”ydı.
12 Mart generalleri, Balyoz operasyonunda rehin aldığı 500 aydını Elrom’u kaçıran THKP-C ile “ilişkilendiriyordu.”
* * *
Dedim ya, her iktidar, muhalefeti illegal diye damgalayarak kendine yer açar.
Bakmayın şimdi mahkum olmamış insanları “örgüt militanı” diye yaftalamasına; Başbakan da bu “ilişkilendirme” hastalığından çok çekmiştir.
Zamanında onun hareketi de “şeriatçı” diye nitelenmiş, partileri Hizbullah’la, El Kaide ile ilişkilendirilip kapatılmıştır.
Ama dünün mağdurları, bugünün mağrurları oldu.
“Bana yapılan cadı avını ben yapmayayım, kendimi mahkeme yerine koymayayım, bu ayıba kılıf yaratmayayım” demek yerine karşıtlarına “terörist” damgası vurmaya koyuldu.
Olsun!
Kimin aslında ne olduğu yazılır nasılsa basın tarihinde:
Matbuatın da...
İstibdadın da...
Can DÜNDAR / MİLLİYET
Diyor ki Sultan:
“Bazı gazeteler, devlete dil uzatıyor. Biz memleket için çabalarken, onlar fesat için yalan haber yazıyor. Devlete laf eden, ‘vatan haini’ sayılacaktır.”
Kim mi Sultan?
Abdülhamit Han...
30 yıllık diktatörlük döneminin padişahı...
Hıfzı Topuz’un “Türk Basın Tarihi” kitabından (Remzi, 2003) yukarıya alıntıladığım sözleri, Namık Kemal’in bir yazısı üzerine çıkardığı kararnamede yer alıyor.
Yıl: 1867...
Neredeyse 150 yıl önce...
* * *
Bu kararnameyle basına sansür kondu, gazeteler kapatıldı, kitaplar yakıldı, gazeteciler tutuklandı.
Saray, gazetelerden “Padişah’ın değerli sağlığına dair haberlere öncelik verilmesi”ni istedi.
Basını susturmanın bir yolu “Padişahım çok yaşa” demeyeni “vatan haini” saymaksa, diğer yolu gazete ve gazetecilere ödenekten para vermek, yani onları satın almaktı.
Çoğu gazetecinin vicdanı, cüzdanıyla susturuldu.
* * *
Dün, tutuklu gazetecilerin aslında “terörist” olduğunu izah eden Başbakan’ı dinlerken, 150 yıl öncesine gittim.
Kim sağlık haberini yazmış da, kim hangi örgütle ilişkilendirilmiş de, kaçının basın kartı varmış da...
Verelim basın kartlarını, onların olsun!
Baskıcı her hükümet, tahakküm için kendi mazeretini yaratır.
Bugünün “kahraman”ı Hasan Tahsin, işgalci gözünde “terörist”ti.
1940’larda Milli Şef’e dil uzatanlar “mürteci” sayılıyordu.
McCarthy’ye göre Rosenbergler “komünist ajanı”ydı.
12 Mart generalleri, Balyoz operasyonunda rehin aldığı 500 aydını Elrom’u kaçıran THKP-C ile “ilişkilendiriyordu.”
* * *
Dedim ya, her iktidar, muhalefeti illegal diye damgalayarak kendine yer açar.
Bakmayın şimdi mahkum olmamış insanları “örgüt militanı” diye yaftalamasına; Başbakan da bu “ilişkilendirme” hastalığından çok çekmiştir.
Zamanında onun hareketi de “şeriatçı” diye nitelenmiş, partileri Hizbullah’la, El Kaide ile ilişkilendirilip kapatılmıştır.
Ama dünün mağdurları, bugünün mağrurları oldu.
“Bana yapılan cadı avını ben yapmayayım, kendimi mahkeme yerine koymayayım, bu ayıba kılıf yaratmayayım” demek yerine karşıtlarına “terörist” damgası vurmaya koyuldu.
Olsun!
Kimin aslında ne olduğu yazılır nasılsa basın tarihinde:
Matbuatın da...
İstibdadın da...
Can DÜNDAR / MİLLİYET