CAN DÜNDAR'DAN "AJAN" SUÇLAMASINA SERT YANIT! ZAMAN'I KENDİ REKLAMI İLE VURDU!
Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar, yaptığı haberin ardından kendisini ajan olmakla suçlayan Zaman'a çok sert yüklendi.
Yafta
Zaman gazetesinin sevdiğim bir reklam filmi vardı. İnsanlara yapıştırdığımız yaftaları sıralıyordu:
“Dinci, faşist, hain, kıro, darbeci, ajan, liboş, yobaz...”
“Yaftalamadan düşünün” diyordu film...
Herkesin karşısındakini nefretle yaftaladığı anlayışı yıkmak için Zaman okumalıydık.
Dünkü Zaman’da hakkımdaki “ajan gazeteci” imasını okuyunca o filmi görmüş gibi oldum. Yazanların kendi reklam filmlerini seyretmemiş olmalarına üzüldüm.
* * *
Peki neden “ajan” yaftası sırtımıza iliştirilmiş?
Çünkü üst düzey bir istihbaratçı, yazdığı kitapta “Gülen okullarında CIA ajanları öğretmen maskesiyle görev yapıyor” demiş. Ben de bunu -kitaptan birçok başka bölümle birlikte- haber yapmışım.
Bir dönem Başbakan’ın İstihbarat Başdanışmanlığı’nı yapmış bir isim, anılarında böyle önemli bir iddiayı ortaya atıyorsa bu, haber değil midir?
Bunu yazmak, gazeteciyi “ajan” yapar mı?
İddiayı ortaya atanı değil, onu yazanı hedef almak, dahası “ajan” diye yaftalamak, hakaret mailleri yağdırmak “caiz” midir?
Yaftalamadan önce “düşünmek” gerekmez mi?
* * *
Durum bana “Mustafa” filminden sonra birilerinin üstümüze “Fethullahçı” yaftası yapıştırmasını hatırlattı.
Dün baktım; “Gülen okullarında CIA ajanları” haberine, en çok o yaftacılar ilgi göstermiş.
Yani dün bize “Fethullahçı” diyenler haberden sonra o yaftayı sökerken, cekette oluşan boşluğa öbürleri “ajan” yaftasını takıvermiş.
Tıpkı 13 yıl önce “Ergenekon” kitabını yazdığımızda bizi “demokrasi kahramanı” ilan edenlerin dün o haberden sonra yaftayı “Ergenekon kalemşoru”na çevirmeleri gibi...
Birbirine zıt kesimlerin, işlerine gelmediğinde farklı düşünenleri yaftalamakta uzlaşmaları ilginç değil mi?
* * *
Talihin tecellisi:
Dünkü Zaman’da hakkımda “MİT ajanı” iması yapılırken, Habertürk’te bir başka hatırlatma vardı:
Kahramanmaraş katliamıyla ilgili yazı dizisinde Ali Kemal Erdem, Rıdvan Akar’la birlikte Bülent Ecevit’in arşivinde bulduğumuz bir belgeye atıf yapıyordu.
“Maraş katliamının MİT ajanlarınca planlandığı”nı ihbar eden o belgeyi de yine biz Milliyet’te yayımlamıştık. Ve şimdi bize “MİT ajanı” diyenlerce alkışlanırken, MİT’ten tepki almıştık.
* * *
Dün “yafta bayramı” filan mıydı bilmiyorum; Akşam’da yazan bir “polis ağabey”imiz de, beni “entel-dantel”ler listesine iliştirmişti.
Niye?
Genelkurmay’ın “Tek dil” uyarısından sonra hocam Baskın Oran arayıp Genelkurmay aleyhine suç duyurusunda bulunacaklarını söylemişti. Ben de TV’de bunu haber vermiştim.
“Polis abi”ye haber vermemişler meğer... O da 2 gün önce “Öyle bir şey yok. Bizimki kafadaşlarına ‘Neredesiniz’ gazı verdi” diye yazmıştı.
Sonradan suç duyurusu haberi doğru çıkınca kızmış, beni de “Amerika destekli parçalanma projesinin destekçileri” arasına yaftalamış.
* * *
Aynı gün içinde, bir gazetede “MİT ajanı” sayılırken, diğerinde “MİT’i katliamla suçlayan adam” olarak görülmek, birinde “Amerikan ajanı” olmakla suçlanırken, diğerinde “CIA ajanlarını deşifre etti” diye alkışlanmak ne demektir?
Bağımsız bir gazetecinin yapması gerekeni yapıyorsun demektir.
Yaftalayanlar düşünsün!