Can Dündar Silivri’den seslendi: Asıl saray burası işte, içinde haram yok
Cumhuriyet Gazetesi'nin tutuklu Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar bugünkü köşe yazısında Silivri Cezaevi'ndeki ortamı anlattı.
Yaptığı MİT TIR’ları haberi nedeniyle Erdem Gül ile beraber
tutuklanıp Silivri Cezaevi’ne konulan Cumhuriyet ‘in yayın
yönetmeni Can Dündar, cezaevinden kaleme aldığı yazısıyla içinde
bulunduğu şartları anlattı.
Odalar küçük, yürekler büyük
‘Bizim Saray’ başlıklı bugünkü yazısında, “Umudu yitirirsen, kapana
kıstırılmış bir sıçan gibi içine kapanıp orada ufalanman işten bile
değil…” diyen Dündar, şöyle devam etti: “Hele adaletsizliğin
tesellisini imanda arayanlardan değilsen… İyi ki hayal kurmayı
öğretmişsin kendine… Havalandırma lambasından ay ışığı, florasan
ıslığından yavuklu soluğu yapmayı biliyorsun. Ayazı, kokuyu,
tecridi unutup semada aniden peydahlanan kuş sürüsüyle kanat
çırpabiliyorsun. Ve üşüdüğünde haklılığınla ısınabiliyorsun. Asıl
saray burası işte… İçinde haram yok. Odalar küçük, yürekler
büyük..”
Ağır bir tecrit içerisinde olduğunu belirten Dündar, gelen
mektupların, kendisine verdiği moralden bahsedip, “İşte, aslı
değerli yalnızlık bu” ifadesini kullandı.
Peşinen cezalandırma
“Okuduğum tutsak hatıralarını geçiriyorum aklımdan: Hiçbirinde
böyle ağır bir tecritten bahsedildiğini hatırlamıyorum. Belki
Guantanamo’da vardır” diyen Dündar’ın, yazısının tecrit
koşullarıyla ilgili bölümü şöyle: “Yıllar önce “Yalnızlığa
Alışmalı” diye bir yazı yazmıştım. Ondan beridir alıştırdım
kendimi, yalnızlığı severim. Ama buradaki, tecrit; hem de ağır bir
tecrit… 24 saat hücremizde tek başımızayız. Erdem, hemen yanımdaki
hücrede yatıyor. Kapısı kol mesafesinde.. Ama görüşmemiz yasak.
Tecrit o kadar sıkı ki avukat görüşüne giderken bile,
karşılaşmayalım diye önce birimizi içeri alıp sonra diğerimizi
götürüyorlar. Dar koridora açılan demir kapının üstünde cep
telefonu büyüklüğünde bir gözetleme deliği var. Ayak parmaklarının
üzerinde yükselip birkaç saniye el sallamak mümkün oluyor ancak…
Gardiyanlarımız ve avukatlarımız dışında kimseyi görmememiz
isteniyor anlaşılan. Peşinen cezalandırma…”