CAN DÜNDAR GÜLEN CEMAATİ'NE GÖZ KIRPIYOR!..ORAY EĞİN'DEN İLGİNÇ İDDİA!..
Gelin size Can Dündar´ı anlatayım. Biliyorsunuz değil mi Can Dündar, Said-i Nursi belgeseli üzerinde çalışıyor bir süredir. Yani Fethullah Gülen cemaatine göz kırpıyor, kendini buraya entegre ederek oradan rant toplayacak.
Gelin size Can Dündar´ı anlatayım. Bugün gündemde olmasının sebebinin Turkcell´le ilişkili olması da vicdanımı hiçbir şekilde rahatsız etmiyor. Kimse patronunu savunuyor da diyemez benim için çünkü bugün Dündar´la ilgili ortaya çıkan gerçekler benim yıllardır söylediklerimle aynı.
Hep Can Dündar´ın para için her şeyi yapabileceğini söylemez miydim? Doğrusu benim bile hâyâl gücümün alamayacağı kadar düşkünmüş meğerse paraya.
KALEMİNİ TİCARET İÇİN KULLANDI
Önce şu Turkcell meselesine açıklık getirelim. Turkcell ya da değil ama bir gazeteciyle herhangi bir şirketle kurduğu ilişki biçiminin ürperten bir tarafı var.
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv´le uçakta karşılaşmış, Ciliv nezaketen kendini tanıtmış, muhabbet açmış. Bir hafta sonra Can Dündar bu sohbete dayanarak telefon açıp kendisine sponsor olmasını istiyor. Ne zamandır biz gazeteciler mesleki imtiyazımızı kullanarak tanıştığımız insanları ticari işlerimize alet ediyoruz?
Bu sizce etik mi?
Tek bir fark var: Can Dündar artık bir gazeteci değil, bir işadamı. Gazeteciliği de tüccarlığı için bir araç olarak kullanıyor o kadar. Köşesini de buna alet etmekten çekinmiyor. Milliyet´te sık sık Dündar´ın kendi şirketinden çıkan işlerin bedavaya reklamlarını okumadık mı yıllarca?
Ben bu adamın bu çarkı bu kadar uzun süre işletebilmiş olmasına bile şaşkınım. O sempatikliği, yatak odası sesi ve romantikliğiyle insanları yıllarca kandırdı herhalde. Kırmızı kemik çerçeveli gözlüklerinin ardından bakan o hüzünlü gözlerin etrafta çıkar ve ticaret arayabileceği fikrini kimse konduramadı ona galiba. Ağlayan çocuk resminin ayaklı haliydi.
İNTİHAL YÜZÜNDEN TAZMİNAT ÖDEDİ
Hâlbuki bu arada başka hataları da olmuştu. Mesela başkasının kitabını çalıp belgesel yapmıştı, mahkemede de tazminata mahkum edilmişti. Önceki gün `Mustafa´ filminde "İlk kez açıklıyorum" dediği bir fotoğrafın da intihal olduğuna dair haberler çıktı. (haberturk.com)
Şimdi kamuoyunda Can Dündar´ın aleyhine bir hava esiyor, farkındasınız. Yıllardır insanlar içinde tuttukları birtakım gerçekleri basında dillendirmeye başladılar. Geç bile kalmış bir süreç...
Ama Can Dündar toplumda hele de bu dönemde en hassas olan bir damara, laikliğe temas etti. Yıllarca laiklik üzerinden para kazandı, `Sarı Zeybek´in tekrarlarından yüz binlerce doları cebine indirdi ve şimdi baktı ki konjonktür dönüyor, bu sefer başka bir rantın peşine düştü.
Bence zekice hesaplayamadığı bir hata yaptı: Türkiye´de laiklik, hele de bu dönemde, bir anlamda dinin yerini aldı. Laikliğe yönelik herhangi bir saldırı `blasphemy´ (dine sövme) olarak değerlendiriliyor adeta. Can Dündar´ın hedef kitlesi, yıllarca `Sarı Zeybek´ sayesinde üzerlerinden para kazandığı insanlar da onlar.
Atatürk´ü `yere indirmenin´ zamansız olabileceğini anlayamamış olmalı. Ama başka türlü bir Atatürk filmi de çekemezdi.
Gelin nedenlerini anlatayım.
Eğer `Sarı Zeybek´ gibi `hardcore´ Atatürkçü bir film yapsaydı ileride kendisine gelecek başka büyük paralardan vazgeçmek zorunda kalacaktı. Çünkü bu yaptığı Atatürkçü film ileride para kazanacağı başka çevreleri ürkütecekti.
GÜLEN CEMAATİ´NE GÖZ KIRPIYOR
Biliyorsunuz değil mi Can Dündar, Said-i Nursi belgeseli üzerinde çalışıyor bir süredir. Yani Fethullah Gülen cemaatine göz kırpıyor, kendini buraya entegre ederek oradan rant toplayacak.
E gerçek bir Atatürkçü film de bunun önünü keserdi.
Ancak kendisi o kadar paragöz ki hem laiklerin hem de Fethullahçılardan parsayı toplama amacıyla yola çıktı... Yazık ki yüzüne gözüne de bulaştırdı...
Laikler filmi beğenmedi, sponsorlarla çevirdiği oyun medyada aleyhine döndü, tüccarlığı ortaya çıktı...
Ve sonunda Can Dündar putu hak ettiği şekil