29 Tem 2016 10:14 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:25

Can Dündar Cumhuriyet'e geri döndü: Düşmanına benzeyen savaşı kaybeder

Genel Yayın Yönetmenliği'ne bir süre ara veren Can Dündar, bugün Cumhuriyet'te ara verdikten sonraki ilk yazısını yazdı.

Can Dündar "Bize düşen, her zaman darbeciye karşı seçilmişin hakkını savunmaktır. Ama ya seçilen, kendisini iktidara taşıyan demokrasiyi hiçe sayarak Meclis’i bertaraf ediyor, yargıya, medyaya, üniversiteye, sermayeye el koyuyorsa?" dedi.

Dündar şunları yazdı:

"Tamam, arada önemli bir fark var:

Biri seçimle gelmiş bir hükümet; öbürü silah zoruyla iktidar olmaya çalışan bir çete...

Bize düşen, her zaman darbeciye karşı seçilmişin hakkını savunmaktır.

Ama ya seçilen, kendisini iktidara taşıyan demokrasiyi hiçe sayarak Meclis’i bertaraf ediyor, yargıya, medyaya, üniversiteye, sermayeye el koyuyorsa?

Fırsattan istifade daha da despotik bir rejime hazırlanıyorsa?

Bu durumda, “Demokrasi bayramı kutluyoruz” diye meydanları dolduranların, “Dur bakalım, biz bunun için mi yattık tankların önüne” demesi gerekmez mi?

Bu sonucu öngördüğü için “şenliğe” ortak olmayanları suçlayabilir miyiz?

Darbe gecesi saldırıya uğrayan Alevi mahallelerindekilere “Salayı duyduğunuz halde niye bayramı kutlamadınız” diyebilir miyiz?

Birlik beraberlik havasıyla, “İdam isteriz” nidaları ve mehter marşları eşliğinde yürünen felaketi gözardı edebilir miyiz?

***

“Askeri dikta mı, polis devleti mi? Seç birini” diyorsanız, benim tercihim (c) şıkkı olur:

Hiçbiri!

Darbeciyle aynı safta görünmeme kaygısıyla, böyle katı bir otoriterleşmeye, hukuksuzluğa, cadı avına, idam hazırlığına göz yumarsak, demokrasiyi dualar eşliğinde gömmüş oluruz

Darbenin panzehiri sivil darbe değildir.

Darbenin panzehiri, yargının bağımsız, medyanın hür, Meclis’in devrede olduğu, diktanın değil, çoğulculuğun savunulduğu, kin ve intikam duygularının karşısına sağduyunun konulduğu, idam sehpalarının değil, diyalog köprülerinin kurulduğu ve köprülerin adının hep birlikte konulduğu bir özgürlükçü demokrasidir.

İzzetbegoviç’in efsane teşhisiyle bitirelim:

“Savaş, ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.”"