05 Kas 2011 16:19 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:58

CAHİL CÜHELAYA EKRANDAN ZEHİR KUSTURUYORLAR! NİHAT GENÇ'TEN NAGEHAN ALÇI'YA AĞIR SÖZLER!

Akşam yazarı Nagehan Alçı'nın "Atatürk diktatördür" sözüne en ağır eleştiri ulusalcı yazar Nihat Genç'ten geldi.

Nihat Genç, Oda Tv’deki yazısında Akşam yazarı Nagehan Alçı’ya yönelik hakarete varabilecek nitelikte ifadeler kullandı. Alçı’ya, sık sık televizyon programlarına çıkması hakkında yüklenen Nihat Genç, erkeksi bir üslupla Akşam yazarına seslenerek: "Her Allah’ın akşamı TV’lerdesin, bak buradan söylüyorum yarın bir gün hamile kaldığında, konu komşuyu kesinlikle inandıramazsın bebeğin kocandan olduğunu.." şeklinde bir ifade kullandı.

İşte Nihat Genç’in o yazısı;

Bayramlık kırmızı kız çocuğu ayakkabısına benzeyen suratıyla, Nagehan Alçı denen kadın, her akşam TV’lerde, her akşam.

’Taze gelinim’ senin evin yok mudur diye sormaz mı kayınvaliden cicibaban. Milletin ağzı torba değil ki büzesin, her Allah’ın akşamı TV’lerdesin, bak buradan söylüyorum yarın bir gün hamile kaldığında, konu komşuyu kesinlikle inandıramazsın bebeğin kocandan olduğunu...

BİRİ ATATÜRK DİĞERİ CHE
Düşmanı o kadar çok ki zavallı kadıncağız hangisiyle uğraşacağını şaşırdı. Son günlerde kafayı takıp kılıcını çektiği isimlere bakar mısınız? Biri Atatürk, diğeri Che.

İç dünyasında egosuyla nasıl bir yarış içine girmiş ki önünde engel olarak ( hani eski saray opera ve filmlerinde merdivenleri çıka çıka düello yapan prensleri andırıyor) Atatürk ve Che’ye kılıç sallıyarak ilerliyor gece yarılarına doğru.

Atatürk dediğiniz bizim bildiğimiz Atatürk değil, hanım kızımızın ağzında kelimelerden bir oyuncak çıngıraklı biberon, bazen emiyor bazen kızıp atıyor bazen üstünde tepiniyor, zırıl zırıl cıngar çıkarmasını kimse engelliyemiyor.

HEPİMİZİN ATATÜRK’Ü..
Diktatör dediğinden bir kaç küçük fıkra anlatayım: ’Bir baloda küçük çocukları toplayıp, masaları devirip siper yaptırıp gazoz kapaklarıyla savaş oyunu oynayan’ şu hepimizin Atatürk’ünden bahsediyor.

Diktatör dediği, ’bir iş yapacaklar para yok,’ ben annemi bir yoklayayım’ diyen Atatürk’ten bahsediyor.

Diktatör dediği, ’büyük taarruzun sabahı cephede kahvaltı ediyor, menu: bir dilim asker ekmeği, birkaç zeytin ve kibrit kutusu büyüklüğünde peynir.’

Bu kahvaltı menusunu bir daha inceleyin, aradan geçen doksan seneye ve kaç savaş arkada bırakılmasına rağmen bu menu hala bu halkın ’milli menüsu’.

Diktatör dediği, ’birgün trende kondüktör bir kişiye bilet sormaz, kondüktöre niçin bilet sormadığını sorar, ’o mebus’ cevabını alır, Atatürk: Oh ne ala halkçılık, diye karşılık verir.’

Diktatör dediği. İslam Orduları topyekün teslim olma antlaşmasını imzalamış, ülke baştan sona işgale başlanmış, bu toprakların bin yıllık tarihi içinde en karanlık günler yaşanıyor. Sadece bir kişinin nabzı atıyor: Mustafa Kemal. Şimdi hepimiz o nabızla yaşıyoruz.

Diktatör diyor hanımefendi, çünkü kendisi liberal olurmuş, Atatürk askermiş iması da taşıyor.

DİPLOMAT ŞEMPANZELER
Bu hanımefendiye o kadar okulda tek bir hocası olsun hatırlatmadı mı, gelmiş geçmiş tüm Türk Tarihi’nin soydan kandan atadan babadan oğula gelmeyen tek ve ilk sivil devlet başkanının adının: Mustafa Kemal Atatürk, olduğunu.

Neyse geçelim, şempanzeler üzerine yapılmış onlarca çalışma var, en ilgi çekici çalışmalardan birinin başlığı şu: Diplomat Şempanzenler.

Nedir diplomat şempanzen, bilim adamının tezi şu, şempanzen önüne konulan yiyeceği kapmak için hem o yiyeceğe uzanan arkadaşlarıyla hem de o yiyeceği kendine uzatana karşı doğal iç güdüleriyle davranmaz, yani yiyeceği her hayvan gibi hızla kapmaz, mesela çok aç olmasına karşın ortamı gözler, sonra yiyeceğe karşı numaradan hamle yapar, yine etrafın tavrını bekler... Ve düşmanlarıyla sırf yiyeceği kapmak için geçici iyi ilişkiler geliştirir.

ZEHİRLİ MANTAR GÖNDERMESİ
2011 yılında dünyamız yılanların maymunların hatta bitkilerin dahi davranış dillerini çözmeye anlamaya başladı, ancak adına İslamcı adına liberal denilen birkaç kişi hariç.

Sermayenin vatanı olmaz Amerika hariç. Uluslar arası şirketlerin millisi olmaz Amerika hariç. Sallamanın da bir sınırı vardır liberaller hariç.

Hepimiz devleti Van Depremi’nde halkı düzenli bir yardım kuyruğunda organize edemediği için suçladık, yanılmışız, halkı değil ama devletin liberalleri organize etme becerisine saygı duyalım.

Bu halk lahanayı ıspanağı biberi patlıcanı çok iyi tanır, ancak zehirli süs bitkilerini zehirli mantarları da şimdi şimdi ekranlardan öğrenmeye başladı.

Latin Amerika’nın en büyük devrimci ismi Bolivar’dır: ’Ölüm kaçınılmaz çünkü zehirli olan kendi kanımız.’ der.

Cahil cühelaya ekrandan zehir kusturuyorlar.

DEVLETİN NARKOTİK KÖPEKLERİ
Ruşen Eşref Ünaydın anlatıyor, saraydan bir emir yayınlanıyor, kadın etekleri topuğun üstüne çıkmayacak, diye. Atatürk, Filistin Suriye Irak elden çıkıyor diye cephede, halk açlıktan süpürge tohumu yiyor, ordu lüzumsuz cephelerde kırdırılıyor ve sarayın çıkarttığı yasaya bakın: etek boyu. Nagehan Alçı’nın giydiği eteklerinin boyu topuktan üste mi topuktan aşağıya mı, bir liberal filozof olarak görüşünü merak ediyorum.

Hepimiz şahit oluyoruz bugünlerde, tecavüzcüsüyle evlendirilen küçük kız çocuklarının trajik hikayelerine.

İbret dolu birinci dersimiz, tecavüzcüsüyle kendi rızasıyla evlenen liberal arkadaşlar. İkinci dersimiz, katillerine ödül veren mahcup liberal arkadaşlar.

Bir de utanmadan ODA TV’ye ’karanlık oda’ iftiralarını şen kahkahalarla atan devletin narkotik köpekleri utanmaz liberaller.

Sayıları üç beş yani az olsaydı kesin iç savaş çıkardı, artık sayılamayacak kadar çoklar, ülkenin huzuru da bu yüzden.

Eski denizci hikayelerinde anlatılır, bilirsiniz gemilere dişi alınması tehlikeli ve yasaktır ve gün görmüş deneyimli eski kaptanların bu hususta çok değerli veciz görüşleri vardır.

Der ki eski kaptanlar, ’üç kişilik tayfanın içine bir eşcinsel karışırsa sorun yok, vardiya usulü, kavga çıkmaz. Ancak yüz kişilik tayfa içine tek bir kaniş köpek iç savaşa yol açar.’

Bir iç savaş çıkmadığına göre malûm sayı tayfaları çoktan geçmiş olmalı.