08 Eyl 2008 07:33
Son Güncelleme: 10 Mayıs 2021 16:06
'BÜYÜK İKTİDAR' İLE 'BÜYÜK MEDYA' ARASINDA İBRETLİK KAVGA!... UMUR TALU'YA GÖRE AYDIN DOĞAN NERELERDE HAKLI NERELERDE HAKSIZ?..
Ülke yönetimine hâkim olan ile halkın "haber, bilgi alma hakkı"na büyük ölçüde hâkim olabilen arasındaki patlama, hepimizin beyninde ve hayatında patlamış bir boru!
Düzen budur!
"Büyük iktidar" ile "Büyük medya" arasında (nihayet) açıkta patlayan "kavga" ibretlik.
Ülke yönetimine hâkim olan ile halkın "haber, bilgi alma hakkı"na büyük ölçüde hâkim olabilen arasındaki patlama, hepimizin beyninde ve hayatında patlamış bir boru!
"İmtiyaz düzeni" nin su ve kanalizasyon faciası.
Aydın Doğan haklı!
1. Gazeteci, tabii ki en küçük "yolsuzluk iddiası"nın da üstüne gidecek.
2. Karikatür davalarından ve sokaklardan biliyoruz ki, Başbakan ısrarlı eleştiriden hoşlanmıyor.
3. "Hür basını susturmaya tam teşebbüs eden bir başbakanı" hakikaten "tarih, diktatörler sayfasına yazar."
4. İş dünyasının, medyanın beklentileri, talepleri karşı şantaj aracı haline getiriliyor olabilir.
5. Gerçekten de "şantaj suçtur".
6. Başbakan'ın "elindeki gücü de kullanıp şantaj yapmaya hakkı yoktur".
7. "Türk basınında çok tehlikeli bir dönemin başladığı" da kısmen doğru. Başlamadı, sürüyor çünkü.
8. "Basın özgürlüğünün geleceği açısından çok derin bir endişe" yerinde.
Tayyip Erdoğan haklı!
1. Dediği gibi, "daha önceki hükümetler Aydın Doğan ile pazarlığa oturmuş olabilirler".
2. Hükümet ve belediyeden istediklerini alamadıkları için bu tür haberlere yüklenmiş, "iftira atmış" olabilirler.
3. Başbakan'a "iyi niyet elçileri" gönderip "görüşelim, barışalım" demiş olabilirler.
4. "Bu çılgınlıklar" denen bin nevi tehdit ve şantajı menfaat uğruna yapıyor olabilirler.
5. "Bizzat bana (Başbakan'a) bunu teklif etmiş" olabilirler.
6. "Ahlaki değerler konusunda nasibini almamış" olabilirler.
Durum vahim!
1. Ülkenin tek parti iktidarı ile en büyük medya grubu, birbirlerini şantajcılıkla, menfaatçilikle suçluyor. Belki de haklılar!
2. Başbakan da eleştiriden hoşlanmıyor, büyük medya patronu da.
3. İşler istedikleri gibi gitmeyince saldırganlaşabiliyorlar.
4. Birinin devlet ve iktidar gücünü, diğerinin medya ve para gücünü kullanmayacağının ahlaki ve hukuki garantisi yok.
5. Başbakan'ın daha suskun basın istediği anlaşılıyor; ama bundan yakınan büyük medya grubunun da kendini, gazetecilerini susturabildiğinin çok örneği var.
6. Başbakan'ın "susturma" niyetinden yakınanların, Başbakan için kendi sütunlarını susturduğunu biliyoruz; başka başbakanlar ve yardımcılarıyla tam iki yıl RTÜK ve Basın Kanunu'na dair tek kelime eleştiriyi yasakladıklarını da. Kovduklarını da.
7. Anlıyoruz ki, medya gücü ile başka sektörlerdeki işler kovalanıyor (Anlamamışsak salağız zaten!). Medyaya başka sektörlerden gelenler de. Ama başka sektörler
Ülke yönetimine hâkim olan ile halkın "haber, bilgi alma hakkı"na büyük ölçüde hâkim olabilen arasındaki patlama, hepimizin beyninde ve hayatında patlamış bir boru!
"İmtiyaz düzeni" nin su ve kanalizasyon faciası.
Aydın Doğan haklı!
1. Gazeteci, tabii ki en küçük "yolsuzluk iddiası"nın da üstüne gidecek.
2. Karikatür davalarından ve sokaklardan biliyoruz ki, Başbakan ısrarlı eleştiriden hoşlanmıyor.
3. "Hür basını susturmaya tam teşebbüs eden bir başbakanı" hakikaten "tarih, diktatörler sayfasına yazar."
4. İş dünyasının, medyanın beklentileri, talepleri karşı şantaj aracı haline getiriliyor olabilir.
5. Gerçekten de "şantaj suçtur".
6. Başbakan'ın "elindeki gücü de kullanıp şantaj yapmaya hakkı yoktur".
7. "Türk basınında çok tehlikeli bir dönemin başladığı" da kısmen doğru. Başlamadı, sürüyor çünkü.
8. "Basın özgürlüğünün geleceği açısından çok derin bir endişe" yerinde.
Tayyip Erdoğan haklı!
1. Dediği gibi, "daha önceki hükümetler Aydın Doğan ile pazarlığa oturmuş olabilirler".
2. Hükümet ve belediyeden istediklerini alamadıkları için bu tür haberlere yüklenmiş, "iftira atmış" olabilirler.
3. Başbakan'a "iyi niyet elçileri" gönderip "görüşelim, barışalım" demiş olabilirler.
4. "Bu çılgınlıklar" denen bin nevi tehdit ve şantajı menfaat uğruna yapıyor olabilirler.
5. "Bizzat bana (Başbakan'a) bunu teklif etmiş" olabilirler.
6. "Ahlaki değerler konusunda nasibini almamış" olabilirler.
Durum vahim!
1. Ülkenin tek parti iktidarı ile en büyük medya grubu, birbirlerini şantajcılıkla, menfaatçilikle suçluyor. Belki de haklılar!
2. Başbakan da eleştiriden hoşlanmıyor, büyük medya patronu da.
3. İşler istedikleri gibi gitmeyince saldırganlaşabiliyorlar.
4. Birinin devlet ve iktidar gücünü, diğerinin medya ve para gücünü kullanmayacağının ahlaki ve hukuki garantisi yok.
5. Başbakan'ın daha suskun basın istediği anlaşılıyor; ama bundan yakınan büyük medya grubunun da kendini, gazetecilerini susturabildiğinin çok örneği var.
6. Başbakan'ın "susturma" niyetinden yakınanların, Başbakan için kendi sütunlarını susturduğunu biliyoruz; başka başbakanlar ve yardımcılarıyla tam iki yıl RTÜK ve Basın Kanunu'na dair tek kelime eleştiriyi yasakladıklarını da. Kovduklarını da.
7. Anlıyoruz ki, medya gücü ile başka sektörlerdeki işler kovalanıyor (Anlamamışsak salağız zaten!). Medyaya başka sektörlerden gelenler de. Ama başka sektörler