Hayattan ve çevrenden hiç ummadığın kazıklar yedin mi?
Eskiden çok yaşadım. Şimdi elimde kalan insanlar ve dahil olduğum ortamlarda bunu yaşamıyorum, diyebilirim. Umarım yaşamam da. Dövizin her gün paramızı hiç ettiği, gelecek hayallerimizin çalındığı bir dönemde tek istediğimiz şey umudumuzu kaybetmemek. Bir kişiden kazık Yemek, artık yaşam savaşı veren insanların öncelik sırasında en az can acıtıcı şey olarak kalıyor olabilir.
‘Yalancı’ Show TV’de devam ediyor. Bu dizinin senin gözünden derdi nedir?
Her gün yeni bir taciz, tecavüz, hatta cinayet haberiyle gözümüzü güne açtığımız bir dünyadayız. Bazen hak arayışının yerini bulduğu, bazen bulamadığı bir düzende, çığlık atmadığı ya da atamadığı için rızası olduğunu söyleyen, ‘O saatte ne işi varmış orada’ diyen kötü ruhların arasında savaş verme çabasıyla seçilmiş bir proje ‘Yalancı’. Bu tip olayların genellikle eğitim düzeyi düşük kesimlerde yaşandığı düşünülür. Biz tecavüz gibi korkunç bir olayı gerçekleştiren vicdanı, ruhu kirli insanların her yerden, her statüden, her meslekten çıkacağını göstermek istedik aslında.
Deniz karakteri bir randevunun sabahında tecavüze uğradığını düşünerek uyanıyor. Çevresini buna inandırmasıysa çok güç oluyor. Karakter seni nasıl etkiledi?
Deniz’in, yaşamış olduğu şeyin gerçekliğinden şüphe duymadığı ama yapılan yanlışı ispatlayamadığı bir felaket geliyor başına. İnsanlara inandırmaya çalışmak, bu savaşın içinde suçlu hissettirilmek korkunç bir çaresizlik. Özellikle ilk bölüm benim için çok zordu.
Nasıl hazırlandın role?
Bir şekilde bu duruma benzer şeyler yaşamış kadınları araştırdım. Kaçının sesi duyulmuş, kaçının davası lehine sonuçlanmış. Oralarda çok üzücü sonuçlar var. O duygunun yükünü almak, o duyguda kalmaktan daha zordu. Öyle gerçek bir kadın ki Deniz. Arazlarıyla, doğallığıyla, samimiyetiyle... Başına geleni düşünmek bile insanın canını çok yakıyor.